İNEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM!

GÜNDEM 26.11.2019 - 14:24, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 1457+ kez okundu.
 

İNEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM!

Son zamanlarda sütün kanser yaptığı yönündeki iddialara Çukurova Üniversitesi’nden iki profesör tepki gösterip “Süt ve süt ürünleri, son dönemlerde bazı sağlıkçıların gündemde kalma çabasına kurban gidiyor” dedi.
SÜTE AĞIR DARBE VURUR Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nden Prof. Dr. Nazan Koluman ile Prof. Dr. Serap Göncü, “Bilimsel olarak kanıtlanmamış bir varsayımı gündeme taşıyan uzmanlar, halk sağlığına ve ülkemiz tarımının bel kemiği olan hayvansal üretime zarar veriyor. Bu tartışmalar, insan gıdası olarak çok değerli ve alternatifi olmayan süt üretimine ağır bir darbe vuracaktır” uyarısında bulundu. 5 BİN YILDIR İÇİYORUZ Koluman ve Göncü, “Sütümüze ve ineğimize sahip çıkma zamanı!” başlıklı açıklamalarında insanoğlunun 5 bin yıldan bu yana süt içtiğini, Çatal Höyük kazılarında tereyağı, peynir ve ayranın neolitik devre ait olabileceğini gösteren kanıtlar olduğunu hatırlattı. Dünyada süt üretiminin yüzde 91’i ineklerden sağlandığını kaydeden Koluman ve Göncü, 20. yüzyılın başlarından bu yana sütün insan sağlığı açısından önemine ilişkin çalışmalar yapıldığını bildirdi. HİÇBİR BULGU YOK Son yıllarda beslenme ile kanser türleri arasında ilişkiyi araştıran bazı çalışmaların mevcut olduğunu dile getiren Koluman ve Göncü, “Bu çalışmalarda süt ve süt ürünlerinin kanser etkeni olan IGF-I düzeyini artırdığına yönelik bazı iddialara cevap aranmıştır. Çalışmaların hepsinde bu iddiayı doğrulayan hiçbir bulgu ortaya konulmamıştır. Bu tip çalışmalar diğer bütün bitkisel ve hayvansal gıdalar üzerinde de yürütülmektedir.” hatırlatmasında bulundu. “Dünya sütü sofrasından eksik etmiyor” Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nden Prof. Dr. Nazan Koluman ile Prof. Dr. Serap Göncü, yeterli hayvansal gıda almayan ve süt içmeyen çocukların beyin kapasitelerinin yeterince gelişmediğinin birçok saygın bilimsel çalışmayla ortaya konulduğuna dikkat çekti. Koluman ve Göncü, şunları kaydetti: “Çocukluk ve ergenlikte süt içmek büyüme ve gelişmeye katkı sağlar, diş ve kemikleri güçlendirir, enerji ihtiyacını karşılamaya yardımcı olur. Sütün içerisindeki yağ bileşenleri küçük yaş grubu çocukların zeka ve entelektüel kapasitelerinin artmasına katkı sağlar. Günde 1 su bardağı ve daha fazla süt tüketen çocukların, daha az tüketenlere göre, 3 yıl sonunda 2-3 santimetre daha uzun oldukları gözlenmiştir. Ayrıca ileri yaşlılarda kemik sağlığı, osteoporoz da içinde olmak üzere birçok hastalığın önlenebilmesi için hayatın her döneminde süt içmek önemlidir. Tüm dünya ülkeleri günün her saatinde sofralarından sütü eksik etmemektedir.”   KEÇİ SÜTÜ İYİLEŞME SÜRECİNE KATKI SAĞLIYOR Vücuda alınan bir besin kaynağından yüzde kaç oranında faydalanıldığının ifadesi olan biyolojik değerin sütte yüzde 84.5 olduğunu kaydeden Koluman ve Göncü, laktozun beyin ve sinir gelişimi için son derece önemli olduğunu bildirdi. Doğal homojenize olan keçi sütünün vitamin A, fosfor, magnezyum ve selenyum miktarı açısından anne sütüne en yakın süt olduğuna dikkat çeken iki profesör, “Bazı çalışmalarda keçi sütünün kanserli hastaların iyileşme sürecine katkılarından bahsediliyor” dedi.   KOŞULLAR UYGUN HALE GETİRİLMELİ Sütün uygun koşullarda üretilmediği, saklanmadığı, taşınmadığı zaman mikroorganizmaların hızla üreyip çoğalması için uygun olduğuna vurgu yapan Koluman ve Göncü, sütün üretim aşamalarında hem kendi kalitesi ve işlenebilirliği için önem taşıyan, hem de insan sağlığına risk oluşturan mikroorganizmalardan ari olmasının gerektiğini anlattı.   Sütte kalıntı (antibiyotik, herbisid, pestisid kalıntısı vb) konusunda tehlike oluşturan kritik noktaların tespiti ve kontrolünün büyük firmalar tarafından sürekli yapıldığını hatırlatan Koluman ve Göncü, şöyle devam etti: “Süt, üretildiği çiftlik koşullarından satışa sunulduğu aşamaya kadar uzun bir zincirin sonunda tüketicinin masasına gelmektedir. Her aşama kalite için kritik bir nokta teşkil etmektedir. Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde, üretimden satışa, her aşamanın detaylı bir şekilde kalite kontrol programları ile denetlenip kayıt altına alınarak tescili, piyasada süt satabilmek için temel koşuldur. Bu nedenle özellikle büyük şehirlerde tüketicinin sağlıklı süt ihtiyacını karşılayacak acil düzenlemeler gerekir. Belki bu süreçte perakende satış olanağı olarak kabul edilebilecek, sokak sütü satıcılarının (ki bu satıcıların kurdukları dernekleri de mevcuttur), bir araya gelerek, pastörize süt satışı pazarlama ağı içinde yer alacak şekilde yapılanma sağlanması düşünülebilecek bir yol olabilir. Tüketicinin, daha sağlıklı üretilmiş süte kavuşması için, bölgesel pastörize süt tesislerine ve bunu en kısa sürede, en etkin şekilde pazarlayacak organizasyonlara sahip büyük firmaların, tüketicinin pastörize süte olan talebini dikkate alarak üretim süreçlerini planlaması gerekir.”   YANLIŞLIKLAR SÜTE MALEDİLEMEZ Dengeli beslenme, mümkün olduğu kadar sağlıklı üretim ve halk sağlığını koruyacak önlemlerle üretim yapmayı savunduklarını kaydeden Prof. Koluman ve Göncü, “Yanlış yapılan uygulamaların en değerli besinimiz olan süte mal edilmesi kabul edilemez. Bu konu hakkında kamuoyunu yanlış bilgilendiren ve bilimsel olarak kanıtlanmamış bir varsayımın gündeme bu şekilde taşıyan uzmanlar, halk sağlığına ve ülkemiz tarımının bel kemiği olan hayvansal üretime zarar vermektedir.  Dahası insan gıdası olarak çok değerli ve alternatifi olmayan süt üretimine ağır bir darbe vuracaktır.”
Son zamanlarda sütün kanser yaptığı yönündeki iddialara Çukurova Üniversitesi’nden iki profesör tepki gösterip “Süt ve süt ürünleri, son dönemlerde bazı sağlıkçıların gündemde kalma çabasına kurban gidiyor” dedi.

SÜTE AĞIR DARBE VURUR

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nden Prof. Dr. Nazan Koluman ile Prof. Dr. Serap Göncü, “Bilimsel olarak kanıtlanmamış bir varsayımı gündeme taşıyan uzmanlar, halk sağlığına ve ülkemiz tarımının bel kemiği olan hayvansal üretime zarar veriyor. Bu tartışmalar, insan gıdası olarak çok değerli ve alternatifi olmayan süt üretimine ağır bir darbe vuracaktır” uyarısında bulundu.

5 BİN YILDIR İÇİYORUZ

Koluman ve Göncü, “Sütümüze ve ineğimize sahip çıkma zamanı!” başlıklı açıklamalarında insanoğlunun 5 bin yıldan bu yana süt içtiğini, Çatal Höyük kazılarında tereyağı, peynir ve ayranın neolitik devre ait olabileceğini gösteren kanıtlar olduğunu hatırlattı. Dünyada süt üretiminin yüzde 91’i ineklerden sağlandığını kaydeden Koluman ve Göncü, 20. yüzyılın başlarından bu yana sütün insan sağlığı açısından önemine ilişkin çalışmalar yapıldığını bildirdi.

HİÇBİR BULGU YOK

Son yıllarda beslenme ile kanser türleri arasında ilişkiyi araştıran bazı çalışmaların mevcut olduğunu dile getiren Koluman ve Göncü, “Bu çalışmalarda süt ve süt ürünlerinin kanser etkeni olan IGF-I düzeyini artırdığına yönelik bazı iddialara cevap aranmıştır. Çalışmaların hepsinde bu iddiayı doğrulayan hiçbir bulgu ortaya konulmamıştır. Bu tip çalışmalar diğer bütün bitkisel ve hayvansal gıdalar üzerinde de yürütülmektedir.” hatırlatmasında bulundu.

“Dünya sütü sofrasından eksik etmiyor”

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nden Prof. Dr. Nazan Koluman ile Prof. Dr. Serap Göncü, yeterli hayvansal gıda almayan ve süt içmeyen çocukların beyin kapasitelerinin yeterince gelişmediğinin birçok saygın bilimsel çalışmayla ortaya konulduğuna dikkat çekti.

Koluman ve Göncü, şunları kaydetti: “Çocukluk ve ergenlikte süt içmek büyüme ve gelişmeye katkı sağlar, diş ve kemikleri güçlendirir, enerji ihtiyacını karşılamaya yardımcı olur. Sütün içerisindeki yağ bileşenleri küçük yaş grubu çocukların zeka ve entelektüel kapasitelerinin artmasına katkı sağlar. Günde 1 su bardağı ve daha fazla süt tüketen çocukların, daha az tüketenlere göre, 3 yıl sonunda 2-3 santimetre daha uzun oldukları gözlenmiştir. Ayrıca ileri yaşlılarda kemik sağlığı, osteoporoz da içinde olmak üzere birçok hastalığın önlenebilmesi için hayatın her döneminde süt içmek önemlidir. Tüm dünya ülkeleri günün her saatinde sofralarından sütü eksik etmemektedir.”

 

KEÇİ SÜTÜ İYİLEŞME SÜRECİNE KATKI SAĞLIYOR

Vücuda alınan bir besin kaynağından yüzde kaç oranında faydalanıldığının ifadesi olan biyolojik değerin sütte yüzde 84.5 olduğunu kaydeden Koluman ve Göncü, laktozun beyin ve sinir gelişimi için son derece önemli olduğunu bildirdi. Doğal homojenize olan keçi sütünün vitamin A, fosfor, magnezyum ve selenyum miktarı açısından anne sütüne en yakın süt olduğuna dikkat çeken iki profesör, “Bazı çalışmalarda keçi sütünün kanserli hastaların iyileşme sürecine katkılarından bahsediliyor” dedi.

 

KOŞULLAR UYGUN HALE GETİRİLMELİ

Sütün uygun koşullarda üretilmediği, saklanmadığı, taşınmadığı zaman mikroorganizmaların hızla üreyip çoğalması için uygun olduğuna vurgu yapan Koluman ve Göncü, sütün üretim aşamalarında hem kendi kalitesi ve işlenebilirliği için önem taşıyan, hem de insan sağlığına risk oluşturan mikroorganizmalardan ari olmasının gerektiğini anlattı.

 

Sütte kalıntı (antibiyotik, herbisid, pestisid kalıntısı vb) konusunda tehlike oluşturan kritik noktaların tespiti ve kontrolünün büyük firmalar tarafından sürekli yapıldığını hatırlatan Koluman ve Göncü, şöyle devam etti: “Süt, üretildiği çiftlik koşullarından satışa sunulduğu aşamaya kadar uzun bir zincirin sonunda tüketicinin masasına gelmektedir. Her aşama kalite için kritik bir nokta teşkil etmektedir. Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde, üretimden satışa, her aşamanın detaylı bir şekilde kalite kontrol programları ile denetlenip kayıt altına alınarak tescili, piyasada süt satabilmek için temel koşuldur. Bu nedenle özellikle büyük şehirlerde tüketicinin sağlıklı süt ihtiyacını karşılayacak acil düzenlemeler gerekir. Belki bu süreçte perakende satış olanağı olarak kabul edilebilecek, sokak sütü satıcılarının (ki bu satıcıların kurdukları dernekleri de mevcuttur), bir araya gelerek, pastörize süt satışı pazarlama ağı içinde yer alacak şekilde yapılanma sağlanması düşünülebilecek bir yol olabilir. Tüketicinin, daha sağlıklı üretilmiş süte kavuşması için, bölgesel pastörize süt tesislerine ve bunu en kısa sürede, en etkin şekilde pazarlayacak organizasyonlara sahip büyük firmaların, tüketicinin pastörize süte olan talebini dikkate alarak üretim süreçlerini planlaması gerekir.”

 

YANLIŞLIKLAR SÜTE MALEDİLEMEZ

Dengeli beslenme, mümkün olduğu kadar sağlıklı üretim ve halk sağlığını koruyacak önlemlerle üretim yapmayı savunduklarını kaydeden Prof. Koluman ve Göncü, “Yanlış yapılan uygulamaların en değerli besinimiz olan süte mal edilmesi kabul edilemez. Bu konu hakkında kamuoyunu yanlış bilgilendiren ve bilimsel olarak kanıtlanmamış bir varsayımın gündeme bu şekilde taşıyan uzmanlar, halk sağlığına ve ülkemiz tarımının bel kemiği olan hayvansal üretime zarar vermektedir.  Dahası insan gıdası olarak çok değerli ve alternatifi olmayan süt üretimine ağır bir darbe vuracaktır.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.