KENTİN ALTYAPI SİSTEMLERİ DÜZENLİ KONTROL EDİLMELİ

DÜNYA 04.06.2017 - 10:10, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 1558+ kez okundu.
 

KENTİN ALTYAPI SİSTEMLERİ DÜZENLİ KONTROL EDİLMELİ

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, Artan nüfus ve sanayileşmenin getirdiği çevresel sorunlara dikkat çekmek, geçici çözümler yerine, kalıcı bütünsel çözümler sunmak amacıyla; 1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan kararla 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edildiğini hatırlatarak “Ancak yaşanan gelişmeler nedeniyle, 5 Haziran; ülkemiz, bölgemiz ve Adana açısından değerlendirildiğinde, yaşanan ekolojik yıkımlara karşı, bir mücadele haftası olduğunu söylemek daha gerçekçi bir durum olacaktır” dedi.
“ÇEVRE, TÜM CANLILARIN EŞİT ÖNEM SEVİYELERİNDE YAŞAMLARINI SÜRDÜRDÜKLERİ ORTAMDIR” Çevrenin; yeryüzündeki tüm canlıların eşit önem seviyelerinde (hayvan, bitki ve insanların) birbiriyle etkileşimde bulunarak yaşamlarını sürdürdükleri, dengeler üzerine kurulu bir ortam olduğuna dikkat çeken TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, şunları söyledi; “Herkesçe de bilindiği üzere, çevre ortak değerimiz ve bu değer üzerinde tüm insanlığın eşit seviyede bir yaşam hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle; eşit önem seviyesinde hakka sahip olduğumuz değeri, hiç kimse veya kesim bir diğerinden daha fazla kullanma hakkına sahip olmadığı gibi yine insanlığın kendisinin belirlediği sınırlardan daha fazla müdahalede bulunma hakkına da sahip değildir. Böyle bir durumun gerçekleşmesi bunu yapanların, kendi dışındakilerin yaşam hakkına müdahale olarak görülmelidir.   “İNSANOĞLU; YARATTIĞI ÇEVRESEL TAHRİBATLARIN SONUCUNDAN, KAPISINI ÖRTEREK KAÇAMAZ” Ortak değer üzerinde, koruyucu kollayıcı olunursa yaşamın devamlılığı gerçekleşecek, aksi halde durum sorunlarla boğuşulan, içinden çıkılmaz, çözümsüz boyutlarda bir yumak haline gelecektir.  Hepimiz de biliyoruz ki, yeryüzü bir tanedir ve insanoğlu; yarattığı çevresel tahribatların sonucundan, kapısını örterek kaçamaz. Yaratılan tahribatın sonuçları eninde sonunda kapıdan değilse de, bacadan girecektir. Birileri yaşamın kendine sunduğundan daha fazla tüketip kirletiyorsa, gelecek nesillerin yaşamdaki payını yok ediyor demektir.   “ÇEVRE SORUNLARI HER GEÇEN GÜN ÇEŞİTLİLİK GÖSTERİP ARTIYOR” Evet; çevremiz, doğamız, yeşil alanlarımız, meralarımız, toprağımız, havamız, suyumuz ortak değerlerimizdendir. Bu değerler üzerinde tüm insanlığın eşit seviyede bir yaşam hakkı vardır. Bu değerleri ne birileri, ne bir grup fazlaca kullanma ya da kirletme hakkına sahip değildir. Artan nüfus ve gelişen teknolojilere ayak uydurmak istenirken, tüketim alışkanlıkları değişmekte ve dünyada olduğu gibi bölgemizde de, çevre sorunları her geçen gün çeşitlilik gösterip artmaktadır. Örnek vermek gerekirse; Çukurova Bölgemiz yaklaşık 5,5 milyon nüfusa sahip Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay illerini kapsayan, Anadolu’nun güneyinde yer alan coğrafi, ekonomik ve kültürel bir bölgemizdir. Bu bölgemizde; bir yanımızda nükleer, diğer yanımızda inşa halinde olan ve planlanan onlarca adet termik santralle, çevresel tahribatlara yenileri eklenmeye devam etmektedir”   “FOSİL YAKITLARIN NEDEN OLDUĞU HAVA KİRLİLİK BÖLGEMİZİ OLUMSUZ ETKİLİYOR” Planlanan termik santrallerin gün geçtikçe artmakta olduğunu belirten TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, “Oysaki günümüzde bile fosil yakıtların neden olduğu hava kirliliği ilimizi, bölgemizi, ülkemizi ve birçok ülkeyi olumsuz şekilde etkilemektedir. Özellikle ilimizde son yıllarda; hava kalitesi ölçüm istasyonundan aldığımız veriler neticesinde, yıl boyunca (PM) partikül madde toleranslı yasal limit değeri miktarının, yönetmelikte belirtilen 1 yılda 35 defa limit aşım değerinin üzerinde olduğu görülmektedir” dedi. Doğan şöyle devam etti; “ Yani ilimizde PM (partikül madde) açısından hava kirliliği yaşanmaktadır. Bu nedenle; termik santrallerin Çevresel Etki Değerlendirme Raporlarının eksiksiz hazırlanması ve özellikle santrallerin olası etkilerinin doğru bilgilerle değerlendirilmesi en önemli aşamalardan biridir.   “YAŞANAN KİRLİLİKLERİN BOYUTU ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİ EDİYOR” Yaşanan kirliliklerin boyutu çevre ve insan sağlığı üzerinde telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğurmakta ve iklim değişikliğinin artmasına neden olmaktadır. Çevrenin kirletilmesi, tahrip edilmesi canlı yaşamını, sağlığını olumsuz ve doğrudan etkileyen bir durumdur. Çünkü canlılar; ortak değerimiz olan çevrenin asli ve önemli bir parçasıdır. İklim değişikliğiyle beraber, atmosferik olayların mevsime bağlı olmaksızın zamansız değişimleri, yapılan ve telafisi mümkün olmayan çevresel tahribatlarla birlikte, alt yapı sistemleri yetersiz olan ilimizde; Haziran 2014, Eylül 2015 ve Mayıs 2016 yıllarında sel niteliğinde olayların yaşanmasına neden olmuştur. Alt yapı sistemleri yağışlar karşısında diz çökmüş ve işlevini yerine getirememiştir. Araçlar yağışlarla sele dönen kent içerisinde oradan oraya sürüklenmiş, vatandaşların hayati tehlikeler yaşamasına neden olmuştur.   “KENTİN ALTYAPI SİSTEMLERİNİN BAKIMI DÜZENLİ OLARAK YAPILMALIDIR” Kentin altyapı sistemlerinin rutin aralıklarla bakım ve onarımı gerçekleştirilmelidir. Alt yapı sistemlerinin, geleceğin gözetilerek tasarlanması konusunda  çalışmalar yapılmalı ve gerekirse yenilenmesi sağlanmalıdır. Bu durum, matematiksel verilerle oluşacak tahmini nüfus göz önüne alınarak gerçekleştirilmelidir. Aynı zamanda son yılların yağış miktarlarında yaşanan maksimum ve minimum değerler göz önüne alınmalı, mühendislik tasarımları bu veriler ışığında gerçekleştirilmelidir. Sürekli yapılaşma, dört bir yanın betonlaşması, damlaların topraktan çok betonla karşılaşması da benzer durumların yaşanmasında diğer bir etkendir.   “YEŞİL ALANLAR AZALIYOR, KİRLİLİK ARTIYOR” İklim değişikliğinde en önemli iyileştirici etken; fosil yakıtların kullanımının azaltılması ve yeşil alanların arttırılması olarak özetlenebilir. İlimizde kişi başına düşen yeşil alan miktarı yapılan bilimsel çalışmalar sonucu ortalama 4 - 4,5 m2/ kişi olarak görülmüştür. İlimizde çeşitli zaman dilimlerinde yeşil alan tahribatları sonucunda, yıllarca karbon depolamış olan ağaçların kesilmesi, yeşil alan miktarında azalmaya neden olmuştur. Meydana gelen tahribatlarla birlikte hava kirliliğini önlemede önemli bir yere sahip olan yeşil alanlar azalırken, kirlilikte artmaktadır. Yeşil bitkiler fotosentezle havadaki karbondioksiti alıp, karbonu bünyelerine bağlayarak oksijeni havaya vermektedirler. Havaya verilen bu oksijen, solunum fonksiyonunu gerçekleştirme aşamasında insanlar tarafından kullanılmaktadır. Bu nedenle hem hava kirliliği önlenirken, hem nefes almamızda en büyük katık yeşil bitkilerden gelmektedir. Yani; hava kirliliğinin önlemesi, temiz hava sirkülasyonunun sağlaması, iklim değerlerinin insan yaşamına daha uygun duruma getirilmesi, yeşil alanlar ile sağlanabilmektedir. Bu nedenle; kent bütünü içerisinde yeşil alan miktarının arttırılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Yeşil alanların azalmasına neden olan, insan sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, ekolojik temele dayanmayan planlama ve uygulamalardan vazgeçilmelidir. İnsanların hem dinleneceği, hem dolaşacağı kent ormanları yaratılmalıdır” “MODERNİTE ADI ALTINDA ÇOK KATLI BİNALAR VERİMLİ TOPRAKLAR ÜZERİNE YAPILIYOR” Çevre gününde toprağın insan faaliyetleri sonucu kirletilmesi konusunda da değerlendirme yapan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, “Yeryüzünü kuşatan dokumuz toprağın 1 cm oluşumu 300-400 yıl sürmektedir. Toprağın erozyonla kaybedilmesi, toprağın çeşitli insan faaliyetleri sonucu kirletilmesi, tahrip edilmesi, özellikle ilimizde son yıllarda kentleşme, kentsel dönüşüm adı altında ve sözde moderniteyi simgeler nitelikte çarpık kentleşmeyle çok katlı binaların, verimli tarım arazilerine yapılması tahribatın boyutlarını görmemizi sağlamaktadır” diye konuştu. Doğan, daha önce tarım arazisi olarak kullanılan topraklara, manzarasının yine beton yığınları olan birçok beton stoku yapıldığını belirterek şöyle devam etti; “Şehrin çevresi, en yüksek noktaları çok katlı beton yapılarla doldurulmaya başlanmıştır. Kentimiz topoğrafik olarak ülkenin en büyük ovası olan Çukurova'nın içerisindedir ve yaşanacak kirliliklerin kent merkezinde birikmesini engelleyecek etkenlerden biride, kentin hava koridorlarının kapatılmamasıdır. Çok katlı binalarla etrafı adeta çepeçevre kuşatılmış bir kentin hava sirkülasyonun engelleneceği unutulmamalıdır”   “TEMİZ ENERJİ KAYNAKLARI TERCİH EDİLMELİDİR” ÇMO Adana Şube Başkanı Doğan, Çevre ve canlı yaşamı üzerinde tahribatlar yaratarak ölümcül etkileri olan kirli enerji kaynakları değil, temiz enerji kaynaklarının tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Doğan sözlerini şöyle sürdürdü; “Ülkemiz temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve temiz enerjinin yaygınlaştırılması konusunda, ar-ge çalışmalarına hız vermeli, bu konuda gerekli teşvik sağlanmalıdır. Enerji konusunda kayıp kaçak oranı azaltılmalı ve kaynakların ve enerjinin kullanımı konusunda tasarruf bilinci geliştirilmelidir.   “SU KAYNAKLARI SON DERECE SINIRLIDIR” Ayrıca; bilinçsizce kullanılan ve kirletilen su kaynaklarımızın son derece sınırlı olduğu unutulmamalıdır. Ülkemiz su zengini değil, kişi başına düşen kullanılabilir yaklaşık 1.500 metreküplük su miktarı ile su kısıtı olan bir ülkedir. Yirminci yüzyılda dünya nüfusunun 3 kat artmasına karşılık, su kaynaklarının kullanımı 6 kat artmıştır. Su kaynaklarında artış mümkün olmayıp, su ihtiyacı gün geçtikçe artmaktadır. Gelecek nesillerin büyük sorunu olacak “su” için yapılan değerlendirme ve araştırmalar göz önünde bulundurularak, ciddi su eylem planları (yahut politikaları) yapılmalıdır. Tarih boyunca birçok medeniyetin kaderi; ortak değerlerimiz toprak, su, hava ve ormanların tahribata uğramasıyla yön değiştirmiştir. Yani ortak değerlerimiz olan toprak, su, hava ve yeşil alanlarımız medeniyetlerin kaderini belirlemiştir. Ortak değerlerimiz; atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık ilkesiyle yönetilmelidir” TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, Çevreye karşı herkesin sosyal sorumluluğunun bulunduğunu hatırlatarak, “Meslek odamızda bu sorumluluk bilinciyle ilimizde ve bölgemizde çalışmalarını sürdürmekte, ortak değerimiz olan çevre ve doğanın tahribatlarına karşı, yaşamın sürdürülebilirliğini savunmaya devam etmektedir” diyerek sözlerini tamamladı
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, Artan nüfus ve sanayileşmenin getirdiği çevresel sorunlara dikkat çekmek, geçici çözümler yerine, kalıcı bütünsel çözümler sunmak amacıyla; 1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan kararla 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edildiğini hatırlatarak “Ancak yaşanan gelişmeler nedeniyle, 5 Haziran; ülkemiz, bölgemiz ve Adana açısından değerlendirildiğinde, yaşanan ekolojik yıkımlara karşı, bir mücadele haftası olduğunu söylemek daha gerçekçi bir durum olacaktır” dedi.

“ÇEVRE, TÜM CANLILARIN EŞİT ÖNEM SEVİYELERİNDE YAŞAMLARINI SÜRDÜRDÜKLERİ ORTAMDIR”

Çevrenin; yeryüzündeki tüm canlıların eşit önem seviyelerinde (hayvan, bitki ve insanların) birbiriyle etkileşimde bulunarak yaşamlarını sürdürdükleri, dengeler üzerine kurulu bir ortam olduğuna dikkat çeken TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, şunları söyledi;

“Herkesçe de bilindiği üzere, çevre ortak değerimiz ve bu değer üzerinde tüm insanlığın eşit seviyede bir yaşam hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle; eşit önem seviyesinde hakka sahip olduğumuz değeri, hiç kimse veya kesim bir diğerinden daha fazla kullanma hakkına sahip olmadığı gibi yine insanlığın kendisinin belirlediği sınırlardan daha fazla müdahalede bulunma hakkına da sahip değildir. Böyle bir durumun gerçekleşmesi bunu yapanların, kendi dışındakilerin yaşam hakkına müdahale olarak görülmelidir.

 

“İNSANOĞLU; YARATTIĞI ÇEVRESEL TAHRİBATLARIN SONUCUNDAN, KAPISINI ÖRTEREK KAÇAMAZ”

Ortak değer üzerinde, koruyucu kollayıcı olunursa yaşamın devamlılığı gerçekleşecek, aksi halde durum sorunlarla boğuşulan, içinden çıkılmaz, çözümsüz boyutlarda bir yumak haline gelecektir.  Hepimiz de biliyoruz ki, yeryüzü bir tanedir ve insanoğlu; yarattığı çevresel tahribatların sonucundan, kapısını örterek kaçamaz. Yaratılan tahribatın sonuçları eninde sonunda kapıdan değilse de, bacadan girecektir. Birileri yaşamın kendine sunduğundan daha fazla tüketip kirletiyorsa, gelecek nesillerin yaşamdaki payını yok ediyor demektir.

 

“ÇEVRE SORUNLARI HER GEÇEN GÜN ÇEŞİTLİLİK GÖSTERİP ARTIYOR”

Evet; çevremiz, doğamız, yeşil alanlarımız, meralarımız, toprağımız, havamız, suyumuz ortak değerlerimizdendir. Bu değerler üzerinde tüm insanlığın eşit seviyede bir yaşam hakkı vardır. Bu değerleri ne birileri, ne bir grup fazlaca kullanma ya da kirletme hakkına sahip değildir. Artan nüfus ve gelişen teknolojilere ayak uydurmak istenirken, tüketim alışkanlıkları değişmekte ve dünyada olduğu gibi bölgemizde de, çevre sorunları her geçen gün çeşitlilik gösterip artmaktadır. Örnek vermek gerekirse; Çukurova Bölgemiz yaklaşık 5,5 milyon nüfusa sahip Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay illerini kapsayan, Anadolu’nun güneyinde yer alan coğrafi, ekonomik ve kültürel bir bölgemizdir. Bu bölgemizde; bir yanımızda nükleer, diğer yanımızda inşa halinde olan ve planlanan onlarca adet termik santralle, çevresel tahribatlara yenileri eklenmeye devam etmektedir”

 

“FOSİL YAKITLARIN NEDEN OLDUĞU HAVA KİRLİLİK BÖLGEMİZİ OLUMSUZ ETKİLİYOR”

Planlanan termik santrallerin gün geçtikçe artmakta olduğunu belirten TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, “Oysaki günümüzde bile fosil yakıtların neden olduğu hava kirliliği ilimizi, bölgemizi, ülkemizi ve birçok ülkeyi olumsuz şekilde etkilemektedir. Özellikle ilimizde son yıllarda; hava kalitesi ölçüm istasyonundan aldığımız veriler neticesinde, yıl boyunca (PM) partikül madde toleranslı yasal limit değeri miktarının, yönetmelikte belirtilen 1 yılda 35 defa limit aşım değerinin üzerinde olduğu görülmektedir” dedi. Doğan şöyle devam etti;

“ Yani ilimizde PM (partikül madde) açısından hava kirliliği yaşanmaktadır. Bu nedenle; termik santrallerin Çevresel Etki Değerlendirme Raporlarının eksiksiz hazırlanması ve özellikle santrallerin olası etkilerinin doğru bilgilerle değerlendirilmesi en önemli aşamalardan biridir.

 

“YAŞANAN KİRLİLİKLERİN BOYUTU ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİ EDİYOR”

Yaşanan kirliliklerin boyutu çevre ve insan sağlığı üzerinde telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğurmakta ve iklim değişikliğinin artmasına neden olmaktadır. Çevrenin kirletilmesi, tahrip edilmesi canlı yaşamını, sağlığını olumsuz ve doğrudan etkileyen bir durumdur. Çünkü canlılar; ortak değerimiz olan çevrenin asli ve önemli bir parçasıdır. İklim değişikliğiyle beraber, atmosferik olayların mevsime bağlı olmaksızın zamansız değişimleri, yapılan ve telafisi mümkün olmayan çevresel tahribatlarla birlikte, alt yapı sistemleri yetersiz olan ilimizde; Haziran 2014, Eylül 2015 ve Mayıs 2016 yıllarında sel niteliğinde olayların yaşanmasına neden olmuştur. Alt yapı sistemleri yağışlar karşısında diz çökmüş ve işlevini yerine getirememiştir. Araçlar yağışlarla sele dönen kent içerisinde oradan oraya sürüklenmiş, vatandaşların hayati tehlikeler yaşamasına neden olmuştur.

 

“KENTİN ALTYAPI SİSTEMLERİNİN BAKIMI DÜZENLİ OLARAK YAPILMALIDIR”

Kentin altyapı sistemlerinin rutin aralıklarla bakım ve onarımı gerçekleştirilmelidir. Alt yapı sistemlerinin, geleceğin gözetilerek tasarlanması konusunda  çalışmalar yapılmalı ve gerekirse yenilenmesi sağlanmalıdır. Bu durum, matematiksel verilerle oluşacak tahmini nüfus göz önüne alınarak gerçekleştirilmelidir. Aynı zamanda son yılların yağış miktarlarında yaşanan maksimum ve minimum değerler göz önüne alınmalı, mühendislik tasarımları bu veriler ışığında gerçekleştirilmelidir. Sürekli yapılaşma, dört bir yanın betonlaşması, damlaların topraktan çok betonla karşılaşması da benzer durumların yaşanmasında diğer bir etkendir.

 

“YEŞİL ALANLAR AZALIYOR, KİRLİLİK ARTIYOR”

İklim değişikliğinde en önemli iyileştirici etken; fosil yakıtların kullanımının azaltılması ve yeşil alanların arttırılması olarak özetlenebilir. İlimizde kişi başına düşen yeşil alan miktarı yapılan bilimsel çalışmalar sonucu ortalama 4 - 4,5 m2/ kişi olarak görülmüştür. İlimizde çeşitli zaman dilimlerinde yeşil alan tahribatları sonucunda, yıllarca karbon depolamış olan ağaçların kesilmesi, yeşil alan miktarında azalmaya neden olmuştur. Meydana gelen tahribatlarla birlikte hava kirliliğini önlemede önemli bir yere sahip olan yeşil alanlar azalırken, kirlilikte artmaktadır. Yeşil bitkiler fotosentezle havadaki karbondioksiti alıp, karbonu bünyelerine bağlayarak oksijeni havaya vermektedirler. Havaya verilen bu oksijen, solunum fonksiyonunu gerçekleştirme aşamasında insanlar tarafından kullanılmaktadır. Bu nedenle hem hava kirliliği önlenirken, hem nefes almamızda en büyük katık yeşil bitkilerden gelmektedir. Yani; hava kirliliğinin önlemesi, temiz hava sirkülasyonunun sağlaması, iklim değerlerinin insan yaşamına daha uygun duruma getirilmesi, yeşil alanlar ile sağlanabilmektedir. Bu nedenle; kent bütünü içerisinde yeşil alan miktarının arttırılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Yeşil alanların azalmasına neden olan, insan sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, ekolojik temele dayanmayan planlama ve uygulamalardan vazgeçilmelidir. İnsanların hem dinleneceği, hem dolaşacağı kent ormanları yaratılmalıdır”

“MODERNİTE ADI ALTINDA ÇOK KATLI BİNALAR VERİMLİ TOPRAKLAR ÜZERİNE YAPILIYOR

Çevre gününde toprağın insan faaliyetleri sonucu kirletilmesi konusunda da değerlendirme yapan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, “Yeryüzünü kuşatan dokumuz toprağın 1 cm oluşumu 300-400 yıl sürmektedir. Toprağın erozyonla kaybedilmesi, toprağın çeşitli insan faaliyetleri sonucu kirletilmesi, tahrip edilmesi, özellikle ilimizde son yıllarda kentleşme, kentsel dönüşüm adı altında ve sözde moderniteyi simgeler nitelikte çarpık kentleşmeyle çok katlı binaların, verimli tarım arazilerine yapılması tahribatın boyutlarını görmemizi sağlamaktadır” diye konuştu.

Doğan, daha önce tarım arazisi olarak kullanılan topraklara, manzarasının yine beton yığınları olan birçok beton stoku yapıldığını belirterek şöyle devam etti;

“Şehrin çevresi, en yüksek noktaları çok katlı beton yapılarla doldurulmaya başlanmıştır. Kentimiz topoğrafik olarak ülkenin en büyük ovası olan Çukurova'nın içerisindedir ve yaşanacak kirliliklerin kent merkezinde birikmesini engelleyecek etkenlerden biride, kentin hava koridorlarının kapatılmamasıdır. Çok katlı binalarla etrafı adeta çepeçevre kuşatılmış bir kentin hava sirkülasyonun engelleneceği unutulmamalıdır”

 

“TEMİZ ENERJİ KAYNAKLARI TERCİH EDİLMELİDİR”

ÇMO Adana Şube Başkanı Doğan, Çevre ve canlı yaşamı üzerinde tahribatlar yaratarak ölümcül etkileri olan kirli enerji kaynakları değil, temiz enerji kaynaklarının tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Doğan sözlerini şöyle sürdürdü;

“Ülkemiz temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve temiz enerjinin yaygınlaştırılması konusunda, ar-ge çalışmalarına hız vermeli, bu konuda gerekli teşvik sağlanmalıdır. Enerji konusunda kayıp kaçak oranı azaltılmalı ve kaynakların ve enerjinin kullanımı konusunda tasarruf bilinci geliştirilmelidir.

 

“SU KAYNAKLARI SON DERECE SINIRLIDIR

Ayrıca; bilinçsizce kullanılan ve kirletilen su kaynaklarımızın son derece sınırlı olduğu unutulmamalıdır. Ülkemiz su zengini değil, kişi başına düşen kullanılabilir yaklaşık 1.500 metreküplük su miktarı ile su kısıtı olan bir ülkedir. Yirminci yüzyılda dünya nüfusunun 3 kat artmasına karşılık, su kaynaklarının kullanımı 6 kat artmıştır. Su kaynaklarında artış mümkün olmayıp, su ihtiyacı gün geçtikçe artmaktadır. Gelecek nesillerin büyük sorunu olacak “su” için yapılan değerlendirme ve araştırmalar göz önünde bulundurularak, ciddi su eylem planları (yahut politikaları) yapılmalıdır.

Tarih boyunca birçok medeniyetin kaderi; ortak değerlerimiz toprak, su, hava ve ormanların tahribata uğramasıyla yön değiştirmiştir. Yani ortak değerlerimiz olan toprak, su, hava ve yeşil alanlarımız medeniyetlerin kaderini belirlemiştir. Ortak değerlerimiz; atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık ilkesiyle yönetilmelidir”

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, Çevreye karşı herkesin sosyal sorumluluğunun bulunduğunu hatırlatarak, “Meslek odamızda bu sorumluluk bilinciyle ilimizde ve bölgemizde çalışmalarını sürdürmekte, ortak değerimiz olan çevre ve doğanın tahribatlarına karşı, yaşamın sürdürülebilirliğini savunmaya devam etmektedir” diyerek sözlerini tamamladı

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.