MEME KANSERİ VAKALARI ARTSA DA ÖLÜMLERİ AZALTMAK MÜMKÜN!

SAĞLIK-YAŞAM 05.10.2019 - 13:58, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 1495+ kez okundu.
 

MEME KANSERİ VAKALARI ARTSA DA ÖLÜMLERİ AZALTMAK MÜMKÜN!

Çağımızda meme kanseri nerdeyse astım veya romatizma gibi öldürmeyen fakat bir ömür boyu varlığıyla yaşamak zorunda kalınan kronik, dahası önlenebilir bir hastalık halini almış durumda. Erken tanı ise hala çok önemli. Düzenli takiplerle artık kanser olmadan hastalığı yakalamak ve koruyucu ameliyatlar yapmak mümkün. Yeter ki farkındalığımız ve hassasiyetimiz artsın. Meme kanserinde erken tanı ile ölümlerin azaltılmasının ve sonrasında konforlu bir hayat sürdürülmesinin mümkün olduğunu anlatan Medline Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı ve Cerrahi Onkolog Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, bilim insanlarının günümüzde her 8 kadından birinde görüldüğü bilinen meme kanserine yakalanma sıklığının yakın bir gelecekte daha da artacağını bildirdiklerini söylüyor. Kimler risk altında? Her yüz meme kanseri vakasından sadece bir ya da ikisi erkeklerde görülüyor. Meme kanserinde en önemli risk faktörleri ise kadın olmak ve yaşlanmak olarak biliniyor. Bunları aile öyküsü, yoğun meme yapısı, yoğun kadınlık hormonu maruziyeti ve daha önce meme biyopsisi hikâyesi takip ediyor. Sigara ve alkol tüketimi, fazla kilo, erken adet ya da geç menapoz yaşı ve radyasyona maruziyet de meme kanserinin diğer olası nedenlerinden olarak gösteriliyor. Bunun yanı sıra yirmibeş yaş altı doğum yapmış olmak, emzirmek ve düzenli yapılan sporun ise koruyucu etkisi olduğu biliniyor. Memede ele gelen kitleye dikkat! Erken tanı konmasında en önemli yöntemleri kendi kendini muayene, hekim muayenesi, mamografi, ultrason ve gerekirse MR (Manyetik rezonans görüntüleme) olarak sıralayan Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, “Memede kitle, meme başında çökme, kanlı akıntı, kaşıntı yada pullanma, meme derisinde ortaya çıkan kızarıklık veya portakal kabuğuna benzeyen görünüm hastalığın erken fark edilmesini sağlayan önemli işaretlerdendir. Bunların içerisinde meme kanserinin en sık görülen belirtisi ise memede ele gelen kitledir. Fakat birçok hastada meme kanseri belirti vermez ve görüntüleme esnasında tesadüfi olarak saptanır” diyerek bu şekilde erken evre kanser tanısı konan hastaların tedavilerinin başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade ediyor. Düzenli kontrol önemli Ekstra bir risk yok ise her kadına 25 ila 40 yaş arası 2 yılda bir uzman hekim muayenesi ve ultrason, 40 ila 70 yaş arası ise yıllık muayene, mammografi ve ultrason önerildiğini anlatan Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, “Ancak meme kanserine yönelik kişiye özel risk analizlerinin yapılması ve genetik alanındaki gelişmeler bu formulasyonu herkese genellemenin yetersiz olacağını ortaya koymuştur. Bir örnek vermek gerekirse; ailesinde yaygın olarak meme kanseri görülen, yoğun meme yapısına sahip, mükerrer kere meme biyopsisi yapılan bir kadının takibi ile aile öyküsü olmayan, görüntülemelerde hiçbir soruna rastlanmayan bir kadına yaklaşımın aynı olması beklenemez. Bu nedenle günümüzde artık ‘kişiye yönelik bireyselleştirilmiş yaklaşımlar’ önem kazanmış durumdadır” diyor. Onkoplastik cerrahi mümkün Meme kanseri olan her on hastanın yedi ya da sekizinde meme koruyucu ameliyatlar yapılabildiğini söyleyen Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, “Onkoplastik cerrahi teknikleriyle memesinin tümünün boşaltılması gereken birçok hastada eşzamanlı olarak protez ya da kas flep ameliyatlarıyla meme rekonstrüksiyonu yapılabilmektedir. Ayrıca bekçi lenf nodu örneklemesi ile bir çok hastada koltukaltı lenf bezlerinin temizlenmesine gerek duyulmamaktadır”diyerek bunun ameliyat tarafındaki kolun şişme olasılığını ciddi oranda azalttığını ve hastanın fiziki kısıtlamalardan uzak, konforlu bir hayat sürmesini mümkün kıldığını belirtiyor. Psikolojik destek şart Tedavi sürecinde psikolojik desteğin önemine de değinen Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, “Meme kanserli kadınlar artık yüksek olasılıkla tedavi edilebilir bir hastalığa yakalandıklarını bilmelidirler. Esas sorun şu ki, hastaların bir çoğu bu durumdan maalesef haberdar değil. Burada hastalığı tam olarak tedavi edilebilen ve hayatında fiziki, fonksiyonel, sosyal ve cinsel anlamda bir eksikliği olmayan kadınlardan bahsediyoruz. Bu süreçte bize düşen görev, tanı aşamasından itibaren tüm meme kanserli kadınlara rehberlik etmektir. Bu da hastalığın ilk aşamasından itibaren kendisini, ailesini, hatta yakın çevresini bir bütün olarak görüp onlara yaşanacak tüm süreçleri anlatmak, sonrasında ise normalleşme sürecini hızlıca sağlamakla olur” diyor.  



Çağımızda meme kanseri nerdeyse astım veya romatizma gibi öldürmeyen fakat bir ömür boyu varlığıyla yaşamak zorunda kalınan kronik, dahası önlenebilir bir hastalık halini almış durumda. Erken tanı ise hala çok önemli. Düzenli takiplerle artık kanser olmadan hastalığı yakalamak ve koruyucu ameliyatlar yapmak mümkün. Yeter ki farkındalığımız ve hassasiyetimiz artsın.

Meme kanserinde erken tanı ile ölümlerin azaltılmasının ve sonrasında konforlu bir hayat sürdürülmesinin mümkün olduğunu anlatan Medline Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı ve Cerrahi Onkolog Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, bilim insanlarının günümüzde her 8 kadından birinde görüldüğü bilinen meme kanserine yakalanma sıklığının yakın bir gelecekte daha da artacağını bildirdiklerini söylüyor.

Kimler risk altında?

Her yüz meme kanseri vakasından sadece bir ya da ikisi erkeklerde görülüyor. Meme kanserinde en önemli risk faktörleri ise kadın olmak ve yaşlanmak olarak biliniyor. Bunları aile öyküsü, yoğun meme yapısı, yoğun kadınlık hormonu maruziyeti ve daha önce meme biyopsisi hikâyesi takip ediyor. Sigara ve alkol tüketimi, fazla kilo, erken adet ya da geç menapoz yaşı ve radyasyona maruziyet de meme kanserinin diğer olası nedenlerinden olarak gösteriliyor. Bunun yanı sıra yirmibeş yaş altı doğum yapmış olmak, emzirmek ve düzenli yapılan sporun ise koruyucu etkisi olduğu biliniyor.

Memede ele gelen kitleye dikkat!

Erken tanı konmasında en önemli yöntemleri kendi kendini muayene, hekim muayenesi, mamografi, ultrason ve gerekirse MR (Manyetik rezonans görüntüleme) olarak sıralayan Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, “Memede kitle, meme başında çökme, kanlı akıntı, kaşıntı yada pullanma, meme derisinde ortaya çıkan kızarıklık veya portakal kabuğuna benzeyen görünüm hastalığın erken fark edilmesini sağlayan önemli işaretlerdendir. Bunların içerisinde meme kanserinin en sık görülen belirtisi ise memede ele gelen kitledir. Fakat birçok hastada meme kanseri belirti vermez ve görüntüleme esnasında tesadüfi olarak saptanır” diyerek bu şekilde erken evre kanser tanısı konan hastaların tedavilerinin başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade ediyor.

Düzenli kontrol önemli

Ekstra bir risk yok ise her kadına 25 ila 40 yaş arası 2 yılda bir uzman hekim muayenesi ve ultrason, 40 ila 70 yaş arası ise yıllık muayene, mammografi ve ultrason önerildiğini anlatan Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, “Ancak meme kanserine yönelik kişiye özel risk analizlerinin yapılması ve genetik alanındaki gelişmeler bu formulasyonu herkese genellemenin yetersiz olacağını ortaya koymuştur. Bir örnek vermek gerekirse; ailesinde yaygın olarak meme kanseri görülen, yoğun meme yapısına sahip, mükerrer kere meme biyopsisi yapılan bir kadının takibi ile aile öyküsü olmayan, görüntülemelerde hiçbir soruna rastlanmayan bir kadına yaklaşımın aynı olması beklenemez. Bu nedenle günümüzde artık ‘kişiye yönelik bireyselleştirilmiş yaklaşımlar’ önem kazanmış durumdadır” diyor.

Onkoplastik cerrahi mümkün

Meme kanseri olan her on hastanın yedi ya da sekizinde meme koruyucu ameliyatlar yapılabildiğini söyleyen Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, “Onkoplastik cerrahi teknikleriyle memesinin tümünün boşaltılması gereken birçok hastada eşzamanlı olarak protez ya da kas flep ameliyatlarıyla meme rekonstrüksiyonu yapılabilmektedir. Ayrıca bekçi lenf nodu örneklemesi ile bir çok hastada koltukaltı lenf bezlerinin temizlenmesine gerek duyulmamaktadır”diyerek bunun ameliyat tarafındaki kolun şişme olasılığını ciddi oranda azalttığını ve hastanın fiziki kısıtlamalardan uzak, konforlu bir hayat sürmesini mümkün kıldığını belirtiyor.

Psikolojik destek şart

Tedavi sürecinde psikolojik desteğin önemine de değinen Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu, “Meme kanserli kadınlar artık yüksek olasılıkla tedavi edilebilir bir hastalığa yakalandıklarını bilmelidirler. Esas sorun şu ki, hastaların bir çoğu bu durumdan maalesef haberdar değil. Burada hastalığı tam olarak tedavi edilebilen ve hayatında fiziki, fonksiyonel, sosyal ve cinsel anlamda bir eksikliği olmayan kadınlardan bahsediyoruz. Bu süreçte bize düşen görev, tanı aşamasından itibaren tüm meme kanserli kadınlara rehberlik etmektir. Bu da hastalığın ilk aşamasından itibaren kendisini, ailesini, hatta yakın çevresini bir bütün olarak görüp onlara yaşanacak tüm süreçleri anlatmak, sonrasında ise normalleşme sürecini hızlıca sağlamakla olur” diyor.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.