TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE DOĞRU BİLİNEN 7 YANLIŞ

18.06.2018 - 11:24, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 1186+ kez okundu.
 

TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE DOĞRU BİLİNEN 7 YANLIŞ

Tüp bebek, bir bebek hayali kuran ama doğal yollarla bu hayali gerçekleşmeyen çiftler için neredeyse vazgeçilmez bir tıbbi seçenek. Düzenli cinsel ilişkiye rağmen bir yıl içinde gebelik oluşmaması durumu infertilite (kısırlık) olarak tanımlanıyor. Ancak gebe kalmada yaş önemli bir kriteri oluşturduğu için özellikle 35 yaşın üzerindeki kadınlarda araştırmalara daha erken başlamak gerekiyor. Bugün hem kadına, hem de erkeğe bağı faktörler nedeniyle her 7 çiftten birinin karşılaştığı bu sorunun çözümünde zamanında ve doğru adımların atılabilmesi son derece önem taşıyor. Zira bazı çiftlerde infertiliteye neden olabilecek altta yatan herhangi bir problem tespit edilemeyebiliyor. Dolayısıyla her çiftin özel olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekiyor. Tüp bebek tedavi yöntemlerinin başarısının her geçen gün arttığına işaret eden Acıbadem Adana Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Klinik Sorumlusu, Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Prof. Dr. Volkan Noyan, önemli olan noktanın altta yatan nedeni net olarak ortaya koyabilmek ve doğru tanıya, doğru yöntemle yaklaşmak olduğunun altını çiziyor. Bununla birlikte tüp bebek tedavisi konusunda hala doğru zannedilen yanlış bilgiler çiftlerin zamanında ve doğru tedaviye ulaşmasını engelleyebiliyor. Prof. Dr. Volkan Noyan, en yaygın olan yanlış bilgileri doğrularıyla güncelliyor...   1. Tüp bebek tedavisi zor, ağrılı ve uzun bir süreçtir. DOĞRUSU: Son yıllarda kısa protokollerin yüksek başarı ile yaygın kullanılması sonucunda, adet döneminin 2 ya da 3. gününde başlayan tedavi, 15-18 gün civarında tamamlanabiliyor. Bunun için de tedavi için toplamda 5 ya da 6 kez, aralıklı olarak gelinmesi yeterli oluyor. Tedavinin ilk 8-10 gününde kullanılan cilt altı iğne enjeksiyonları ile yumurtalar geliştiriliyor. Bu süre içinde hafif kasık ağrısı, ödem, memelerde hassasiyet gibi yakınmalar dışında ciddi yan etki görülmüyor. Yumurta toplama işlemi de yaklaşık 10 dakika süren ve anestezi altında yapılan bir işlem olduğu için ağrı duyulmuyor, Tedavinin son aşaması olan embriyo transfer işlemi de dolu mesane ile yapılan kısa bir işlem olduğu için normal jinekolojik muayeneden farksız ve genel olarak tüp bebek tedavi sürecinde ağrı hissi çok az oluyor.   2. Her yaştaki kadında yüksek başarı sağlanıyor. DOĞRUSU: Tüm kadınlarda belirli bir yumurta havuzu bulunuyor ve yaşam boyu bu yumurtalar harcanarak, menopoz sonrası yumurtalar tükeniyor. Ancak yaş ilerledikçe yumurtalık kapasitesi ve yumurta kalitesinin azalması kaçınılmaz oluyor. Tüp bebek tedavilerinin başarısının da kadın yaşı ile doğrudan ilgili olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Volkan Noyan, “Doğurganlık 30'lu yaşlardan itibaren azalmaya başlıyor, 35 yaşından sonra yumurta sayısı ve kalitesi düşüyor. 40 yaşından sonra ise doğurganlık, hangi tedavi ile olursa olsun belirgin şekilde azalıyor. Bu nedenle tüp bebek tedavilerinde 20-35 yaş aralığında başarı oranları yüzde 50-60 arasında değişirken, 35 yaşını takiben başarı oranı azalıyor. 40 yaşından sonra yüzde 20-25'lere, 45 yaşından sonra ise gebelik şansı yüzde 1-2'lere kadar düşüyor. Dolayısıyla tedaviden elde edilen başarı oranları her yaştaki kadında aynı seviyelerde gerçekleşmediği için doğru zamanda hekime başvurmak başarılı sonuçlara ulaşmada önem taşıyor” diye konuşuyor.   3. Tedaviler yumurtalık kapasitesini azaltır. DOĞRUSU: Tüp bebek tedavisinde her ay gelişim sürecine başlayacak ve kaybedilecek olan yumurtaların uyarılıp kontrollü büyümesi sağlanıyor. Yumurta toplama işlemi ise, takip sürecinde geliştirilen yumurta keseciklerinin içinden steril iğne yardımıyla yumurta hücresinin alınması esasına dayanıyor. Yani yumurtalık dokusuna zarar veren bir işlem yapılmıyor. Tüp bebek tedavisinden sonra aylık yumurta gelişimi devam ediyor. Yani tedavi yumurtalık kapasitesine direkt olarak etki etmiyor.   4. Tedavi sonrası sürekli yatmak ve doğuma kadar günlük aktiviteleri azaltmak gerekir. DOĞRUSU: Tüp bebek tedavisi ile oluşan gebeliklerin normal yollarla oluşan gebeliklerden farkı bulunmuyor. Üstelik, her iki yolla oluşan gebeliklerin de riskleri de benzerlik gösteriyor. Ancak bu konuda, tedavi sonrasında tutunmanın sağlanması için sürekli yatmak gerektiği düşüncesi en yaygın yanlış inanışlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Ancak araştırılmalarla da gösterildiği üzeri, tüp bebek tedavisinden sonra sürekli yatılması başarı şansını artırmıyor.  Hatta yararı olmadığı gibi fiziksel aktivitenin aşırı azaltılmasından kaynaklı sıkıntılar da doğurabiliyor. Bu nedenle hastanın günlük yaşantısına devam etmesi ve sadece normal gebeliklerde olduğu gibi yüksek efordan sakınması yeterli oluyor.   5. Elde edilen yumurtaların hepsi döllenir, sağlıklı embriyo elde edilir ve transfer sonrası kalan embriyoların hepsi dondurulur. DOĞRUSU: Tedaviye başlarken hekimin yumurtalıklarda saydığı foliküller (yumurta kesecikleri), elde edilebilecek yumurtayı öngörmekle birlikte, kesin sayıyı göstermiyor. Tüm keseler gelişmeyebileceği gibi bazı keseler boş çıkabiliyor. Dolayısıyla kesin yumurta sayısını, toplamadan önce saptayacak bir yöntem de bulunmuyor.  Yine tedavinin doğası gereği çıkan yumurtaların tamamı olgun olmamakla birlikte, olgun olanların bir kısmı döllenmiyor ve döllenenlerin de hepsinden kaliteli embriyo gelişmeyebiliyor. Bu nedenle de gebelik elde edilebilecek kalitede embriyoların transferi sonrasında, geriye kaliteli embriyo kalması durumunda dondurma işlemi öneriliyor. Doğal olarak donabilecek embriyo sayısı da hastadan hastaya değişkenlik gösteriyor. Aynı zamanda, gebelik şansı düşük olacağı için kalitesi yüksek olmayan embriyoların dondurulması da önerilmiyor.   6. Tüp bebek tedavisinde herkese aynı tedavi uygulanır. DOĞRUSU: Tedavide günümüzde kullanılabilen birçok yöntem olmakla birlikte, tüp bebek tedavisinde başarıya ulaşmada çifte özel bir yaklaşım zorunlu görünüyor. Yani, tedavi öncesinde alınan öykü, muayene bulguları ve yapılan ön tetkikler izlenecek yolu gösteriyor. Bu değerlendirmeler doğrultusunda çifte özgü bir protokol belirleniyor. Histeroskopi, genetik testler, immunolojik testler vb. gibi bir takım ön değerlendirmeler ilk deneme öncesi rutin olmamakla birlikte duruma göre uygulanabiliyor. Tüp bebek sürecinde uygulanabilen micro-CHIP, IMSI, PGD vb. gibi ek yöntemlere de yine çiftin değerlendirilmesine göre karar veriliyor. Dolayısıyla her hasta için gerekli tetkikler ve tedavi protokolleri farklılaşıyor. Çiftlerin de bu konuya ayrıca hassasiyet göstermesi ve diğer çiftlere uygulanan tedavilerle kendilerine yapılan işlemleri karşılaştırmaması önem taşıyor.   7. Tedavide kullanılan ilaçlar kanser riskini artırır. DOĞRUSU: İstatistikleri göre, genel nüfusa kıyasla hiç çocuğu olmamış kadınlarda yumurtalık kanseri riskinin biraz daha fazla olduğunun görüldüğünü söyleyen Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Prof. Dr. Volkan Noyan, “Ancak çok uzun yıllardır kullanılmakta olan ve birçok bilimsel çalışma ile güvenilirliği test edilen doğurganlık ilaçlarının, yumurtalık, rahim ve meme kanserine yol açtığına dair kanıt bulunmuyor. Tedavi sonrası gelişen kanserlerin kullanılan ilaçlardan değil, bu gruptaki hastaların hiç doğum yapmamasından kaynaklandığını düşünülüyor” diyor.    

Tüp bebek, bir bebek hayali kuran ama doğal yollarla bu hayali gerçekleşmeyen çiftler için neredeyse vazgeçilmez bir tıbbi seçenek. Düzenli cinsel ilişkiye rağmen bir yıl içinde gebelik oluşmaması durumu infertilite (kısırlık) olarak tanımlanıyor. Ancak gebe kalmada yaş önemli bir kriteri oluşturduğu için özellikle 35 yaşın üzerindeki kadınlarda araştırmalara daha erken başlamak gerekiyor. Bugün hem kadına, hem de erkeğe bağı faktörler nedeniyle her 7 çiftten birinin karşılaştığı bu sorunun çözümünde zamanında ve doğru adımların atılabilmesi son derece önem taşıyor. Zira bazı çiftlerde infertiliteye neden olabilecek altta yatan herhangi bir problem tespit edilemeyebiliyor. Dolayısıyla her çiftin özel olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekiyor. Tüp bebek tedavi yöntemlerinin başarısının her geçen gün arttığına işaret eden Acıbadem Adana Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Klinik Sorumlusu, Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Prof. Dr. Volkan Noyan, önemli olan noktanın altta yatan nedeni net olarak ortaya koyabilmek ve doğru tanıya, doğru yöntemle yaklaşmak olduğunun altını çiziyor.

Bununla birlikte tüp bebek tedavisi konusunda hala doğru zannedilen yanlış bilgiler çiftlerin zamanında ve doğru tedaviye ulaşmasını engelleyebiliyor. Prof. Dr. Volkan Noyan, en yaygın olan yanlış bilgileri doğrularıyla güncelliyor...

 

1. Tüp bebek tedavisi zor, ağrılı ve uzun bir süreçtir.

DOĞRUSU: Son yıllarda kısa protokollerin yüksek başarı ile yaygın kullanılması sonucunda, adet döneminin 2 ya da 3. gününde başlayan tedavi, 15-18 gün civarında tamamlanabiliyor. Bunun için de tedavi için toplamda 5 ya da 6 kez, aralıklı olarak gelinmesi yeterli oluyor. Tedavinin ilk 8-10 gününde kullanılan cilt altı iğne enjeksiyonları ile yumurtalar geliştiriliyor. Bu süre içinde hafif kasık ağrısı, ödem, memelerde hassasiyet gibi yakınmalar dışında ciddi yan etki görülmüyor. Yumurta toplama işlemi de yaklaşık 10 dakika süren ve anestezi altında yapılan bir işlem olduğu için ağrı duyulmuyor, Tedavinin son aşaması olan embriyo transfer işlemi de dolu mesane ile yapılan kısa bir işlem olduğu için normal jinekolojik muayeneden farksız ve genel olarak tüp bebek tedavi sürecinde ağrı hissi çok az oluyor.

 

2. Her yaştaki kadında yüksek başarı sağlanıyor.

DOĞRUSU: Tüm kadınlarda belirli bir yumurta havuzu bulunuyor ve yaşam boyu bu yumurtalar harcanarak, menopoz sonrası yumurtalar tükeniyor. Ancak yaş ilerledikçe yumurtalık kapasitesi ve yumurta kalitesinin azalması kaçınılmaz oluyor. Tüp bebek tedavilerinin başarısının da kadın yaşı ile doğrudan ilgili olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Volkan Noyan, “Doğurganlık 30'lu yaşlardan itibaren azalmaya başlıyor, 35 yaşından sonra yumurta sayısı ve kalitesi düşüyor. 40 yaşından sonra ise doğurganlık, hangi tedavi ile olursa olsun belirgin şekilde azalıyor. Bu nedenle tüp bebek tedavilerinde 20-35 yaş aralığında başarı oranları yüzde 50-60 arasında değişirken, 35 yaşını takiben başarı oranı azalıyor. 40 yaşından sonra yüzde 20-25'lere, 45 yaşından sonra ise gebelik şansı yüzde 1-2'lere kadar düşüyor. Dolayısıyla tedaviden elde edilen başarı oranları her yaştaki kadında aynı seviyelerde gerçekleşmediği için doğru zamanda hekime başvurmak başarılı sonuçlara ulaşmada önem taşıyor” diye konuşuyor.

 

3. Tedaviler yumurtalık kapasitesini azaltır.

DOĞRUSU: Tüp bebek tedavisinde her ay gelişim sürecine başlayacak ve kaybedilecek olan yumurtaların uyarılıp kontrollü büyümesi sağlanıyor. Yumurta toplama işlemi ise, takip sürecinde geliştirilen yumurta keseciklerinin içinden steril iğne yardımıyla yumurta hücresinin alınması esasına dayanıyor. Yani yumurtalık dokusuna zarar veren bir işlem yapılmıyor. Tüp bebek tedavisinden sonra aylık yumurta gelişimi devam ediyor. Yani tedavi yumurtalık kapasitesine direkt olarak etki etmiyor.

 

4. Tedavi sonrası sürekli yatmak ve doğuma kadar günlük aktiviteleri azaltmak gerekir.

DOĞRUSU: Tüp bebek tedavisi ile oluşan gebeliklerin normal yollarla oluşan gebeliklerden farkı bulunmuyor. Üstelik, her iki yolla oluşan gebeliklerin de riskleri de benzerlik gösteriyor. Ancak bu konuda, tedavi sonrasında tutunmanın sağlanması için sürekli yatmak gerektiği düşüncesi en yaygın yanlış inanışlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Ancak araştırılmalarla da gösterildiği üzeri, tüp bebek tedavisinden sonra sürekli yatılması başarı şansını artırmıyor.  Hatta yararı olmadığı gibi fiziksel aktivitenin aşırı azaltılmasından kaynaklı sıkıntılar da doğurabiliyor. Bu nedenle hastanın günlük yaşantısına devam etmesi ve sadece normal gebeliklerde olduğu gibi yüksek efordan sakınması yeterli oluyor.

 

5. Elde edilen yumurtaların hepsi döllenir, sağlıklı embriyo elde edilir ve transfer sonrası kalan embriyoların hepsi dondurulur.

DOĞRUSU: Tedaviye başlarken hekimin yumurtalıklarda saydığı foliküller (yumurta kesecikleri), elde edilebilecek yumurtayı öngörmekle birlikte, kesin sayıyı göstermiyor. Tüm keseler gelişmeyebileceği gibi bazı keseler boş çıkabiliyor. Dolayısıyla kesin yumurta sayısını, toplamadan önce saptayacak bir yöntem de bulunmuyor.  Yine tedavinin doğası gereği çıkan yumurtaların tamamı olgun olmamakla birlikte, olgun olanların bir kısmı döllenmiyor ve döllenenlerin de hepsinden kaliteli embriyo gelişmeyebiliyor. Bu nedenle de gebelik elde edilebilecek kalitede embriyoların transferi sonrasında, geriye kaliteli embriyo kalması durumunda dondurma işlemi öneriliyor. Doğal olarak donabilecek embriyo sayısı da hastadan hastaya değişkenlik gösteriyor. Aynı zamanda, gebelik şansı düşük olacağı için kalitesi yüksek olmayan embriyoların dondurulması da önerilmiyor.

 

6. Tüp bebek tedavisinde herkese aynı tedavi uygulanır.

DOĞRUSU: Tedavide günümüzde kullanılabilen birçok yöntem olmakla birlikte, tüp bebek tedavisinde başarıya ulaşmada çifte özel bir yaklaşım zorunlu görünüyor. Yani, tedavi öncesinde alınan öykü, muayene bulguları ve yapılan ön tetkikler izlenecek yolu gösteriyor. Bu değerlendirmeler doğrultusunda çifte özgü bir protokol belirleniyor. Histeroskopi, genetik testler, immunolojik testler vb. gibi bir takım ön değerlendirmeler ilk deneme öncesi rutin olmamakla birlikte duruma göre uygulanabiliyor. Tüp bebek sürecinde uygulanabilen micro-CHIP, IMSI, PGD vb. gibi ek yöntemlere de yine çiftin değerlendirilmesine göre karar veriliyor. Dolayısıyla her hasta için gerekli tetkikler ve tedavi protokolleri farklılaşıyor. Çiftlerin de bu konuya ayrıca hassasiyet göstermesi ve diğer çiftlere uygulanan tedavilerle kendilerine yapılan işlemleri karşılaştırmaması önem taşıyor.

 

7. Tedavide kullanılan ilaçlar kanser riskini artırır.

DOĞRUSU: İstatistikleri göre, genel nüfusa kıyasla hiç çocuğu olmamış kadınlarda yumurtalık kanseri riskinin biraz daha fazla olduğunun görüldüğünü söyleyen Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Prof. Dr. Volkan Noyan, “Ancak çok uzun yıllardır kullanılmakta olan ve birçok bilimsel çalışma ile güvenilirliği test edilen doğurganlık ilaçlarının, yumurtalık, rahim ve meme kanserine yol açtığına dair kanıt bulunmuyor. Tedavi sonrası gelişen kanserlerin kullanılan ilaçlardan değil, bu gruptaki hastaların hiç doğum yapmamasından kaynaklandığını düşünülüyor” diyor.

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.