“Çocuğunuzu karne ile eş değer görmeyin”

 

Karne sonuçları, her yıl birçok aile tarafından heyecanla bekleniyor. Zayıf karneye sahip olan birçok çocuk ise ailesinden alacağı tepkiden çekinerek, anne-babası ile iletişime geçmekten korkuyor. Belirli bir dönemin sonucu olan karne değerlendirilirken, çocuğun kişiliğinin değil, davranışlarının yorumlanması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, karnenin çocuğun değerinin ölçüsü olmadığını belirterek, ebeveynleri “Çocuğunuzu karne ile eş değer görmeyin” uyarısında bulundu.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, karnelerin aileler tarafından nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda önemli uyarılarda bulundu.

“Genellikle karne ile ilgili anne babaların tutumu; sene içerisinde çocuğun okula nasıl gittiği ile ilgili. Fazla bilgisi ya da ilgisi olmayan anne babanın tek ilgilendiği günün karne günü olduğu durumlarda çocuk üzerinde ciddi bir travma etkisi yaratıyor” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan,

“Derslerin ne olacağı ile ilgili zihnini yormamış bir anne-babanın karneyi okuması çok hatalı olabiliyor. Mesela karneyi eline alıyor ‘Şu kadar geçmiş, şu dersler düşük ya da şu kadar dersten kalmış neden bu derslerden kaldın bu kadar? Seni büyüttük bu kadar sana bu kadar emek verdik’ diye söylediği zaman çocuk böyle durumlarda bir şey öğrenemiyor: Bu karnedeki amaç ne? Karne, gencin bir dönem ya da bir sene yaptığı çalışmanın olumlu olumsuz yönlerinin bir sonucudur ve bu sonucu görmesidir. Normalde bu sonuca ulaşması için neler yaşandı bununla ilgili anne babanın genç ile ortak bir çabası olması gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Karne, çocuğun değerli olup olmadığının ölçüsü değildir”

“Bir ilgisiz anne babanın yaklaşımı var bir de sağlıklı anne babanın yaklaşımı var. Burada en çok yapılan hata; karnenin sanki iyi karne değil de çocuğun iyi insan olup olmadığının, çocuğunun sevilip sevilmediğinin belgesi gibi okunması” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çocuğun karnesi, çocuğun sadece 1 sene çalıştığı derslerin sonucudur. Onun iyi insan olup olmadığının onun, değerli olup olmadığının ölçüsü değildir. Bunun bilinmesi gerekiyor. İlgili olan bir çocuk zaten karnesinin ne olacağını yüzde 90 tahmin edebiliyordur. Burada karne zayıf olduğunda en çok yapılan; çocuk eve gelmiyor, saklıyor, başkasına gidiyor ilişkileri bozuluyor. Çocuğun kişiliğini değil davranışlarını övmek gerekiyor. Kişiliğini değil davranış ve çabalarını eleştirmek gerekiyor. Kişiliği ayrı davranışları ayrı görerek karneyi okuyabilirsek çocuk zayıf karneden bir şey öğrenir ve burada ne yapması gerektiğini düşünür.

Başkası ile kıyaslamayın!

Çocuğu başkasıyla kıyaslamak, kişinin kendisi ile eksiklik duygusunu htirir.  Eksiklik duygusunu hisseden kişinin öz güveni zedelenir.  Hâlbuki bir kişi kendine bir hedef koyup onunla yarışması lazım, başkasıyla değil.  İnsanda rekabet duygusu var rekabet duygusu insanı yetiştiren doğal bir duygu; ama başkasını kıyasla değil kendine koyacağı bir hedefle kıyaslaması zamana, doğaya karşı yarışması kişiyi geliştiren şeyler. Kendisine bir hedef koyup yarışması. Çocuk kendi kendini kıyaslarsa oradan bir ders çıkarır; ama anne-baba kıyas yaptığı zaman kıskançlık duygusunu tetikleyen bir etki yapar. Kardeşini kıskanır sonrasında kardeşinin oyununu bozar çocuk kardeşini düşman gibi görmeye başlar yani anne baba bunu yaparken, aralarına fitne sokmuş olur.

“Bu karne bize ne öğretti” sorusunun cevabı aranmalı

Önemli olan çocuğun hayatta hem başarılı hem mutlu olmasını sağlamak. Hayat başarısı sadece akademik başarı değil, bu iki başarının beraber olmasıdır. Bu gözle bakılırsa, anne-baba ‘Bu karne bize ne öğretti’ diyerek çocuğa yaklaşmalıdır. Onu körü körüne savunmak ya da hiçbir şey olmamış gibi davranmak yerine ‘Bu karne bize ne öğretti, bu karnenin sonucuna göre biz ne yapabiliriz hangi eksiklerimiz var, bunu nasıl düzeltebiliriz’ denilirse, çocukta böyle durumlarda saygı ile birlikte gelecekle ilgili önlem almayla ilgili yaklaşımlar oluşur. Öbür türlü çocukta korku oluşturulur ve çocuk korku ile hiçbir şey öğrenmez sadece korkmayı öğrenir.”

Çocuğunuzla çalışma planı yapın

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sınav tarihleri aşağı yukarı belli. O zamana kadar plan yapılmalı” diyerek,

“Diyelim ki, 15 günlük zaman var bu 15 günlük zaman içerisinde serbest zaman ve ders çalışma zamanı ile ilgili çocuk ile sözleşme yapılmalı. Ders çalışmayı son güne bırakıp genellikle başarılı olamayan çocuklar, son birkaç güne bırakıp hemen sınıf geçeceğini zannediyor yetiştiremiyor. Burada planlı çalışmayı öğretmek anne-babanın çocuğa kazandıracağı beceri; yaşam becerisi, planlı ders çalışmasıdır” diye konuştu.

İyi not aldığında, sevincinizi belli edin

Çocuk güzel sonuçlar alınca da burada anne-babanın sevincini belli etmesi gerektiğini vurgulana Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Böyle durumlarda bazı anne-babalar, sevindiğini belli etmiyor bu sefer de çocuk ‘Ne yapsam annemi babamı memnun edemiyorum’ diyor. Mesela çocuk 97 alıyor, anne-baba ‘Niye 100 alamadın’ diyor, bu tarz durumlarda çocuk ‘Nasılsa annemi babamı mutlu edemiyorum’ diyor ve ders çalışmayı bırakıyor.

Çocuğunuzla anlayışlı bir şekilde konuşun

Duygu ifadesi çok önemli. Karneye karşı çocuk ilgisizse bu da bir tepkidir. Zayıf aldığında çocuk ilgisiz davranırsa, anne-baba daha çok sinirlenir. Böyle durumlarda bu duygu hakkında çocukla konuşmak gerekir. ‘Bak çocuğum sen zayıf almışsın ama ondan daha çok beni üzen şey sen bu zayıf aldığından dolayı hiçbir suçluluk pişmanlık hmemen’ deyip bu konuların konuşulması gerekli. Bunların konuşulması ile çocuk hayatta nasıl tepki vermesi gerektiğini öğrenir. Böyle kriz durumlarında aileyi bir arada tutabilmek, çocukla ilişkiyi iyi tutabilmek gerekmektedir. Anne-babalık asıl buradadır. Çocuk açısından da böyle bir kriz anında hayatı öğrenmeye sebep olur; öğretmenler de tabii burada çok etkili. Mesela öğretmenler bazen çocukların karnelerine notlar yazıyor, hatta bazen mizah konusu da oluyor, örneğin; ‘Galatasaray şampiyon oldu ama sen küme düştün’ gibi. Bu tarz mizahi olarak karneye not yazmak çocuk için aslında güzel bir şey. ‘Senin sayende sabrı öğrendim’ gibi şeyler yazıyor öğretmenler. Bu gibi mizahi şeyler öğrencilerde ‘Seni seviyorum ama bu yaptığını onaylamıyorum’ mesajı var. Mizah da burada kullanılabilir. Karne sonuçta anne baba ve öğretmenin birlikte bir olayı paylaştıkları bir gündür. Aile içerisinde bundan dersler çıkarılabilmeli ve sıcak ilişki bozmamalı, daha da geliştirilmeli.”