Gücün ve liderliğin sembolü olan kaftanı, büyük bir erdemle üzerlerinde taşıyanlar; faziletli, adaletli, hoşgörülü, yardımseverdi.

Ve her birinin yüreği İslam’la yoğrulmuştu. 

1300'lü yıllarda yaşayan Osman Gazi, birisi elbisesine dikkatlice baktığında hemen çıkarıp ona nasıl bağışlıyorsa; işte öyleydi torunu II. Selim'de. Yardımseverliğini göstermiş mazlumun hakkını almıştı hainlerden.

Sultan II. Selim,  babası Kanuni Sultan Süleyman'ın görevini yerine getirmek için Portekiz'in hedefleri arasındaki Açe'ye (Endonezya) her türlü yardımı yapacağına dair söz verdi.

1569 senesinde Osmanlı’nın Kızıldeniz Filosu amirali Kurdoğlu Hayreddin Hızır Reis önderliğinde, 22 parçadan oluşan Osmanlı Donanması Hint Okyanusu’na açıldı ve görkemli bir şekilde Açe’ye giriş yaptı.

Sultan II. Selim şöyle demişti mektubunda, Açe Sultanı Alaattin Şah’a:

''Sizin mektubunuz ulaştığı sıralarda rahmetli babamız Sultan Süleyman, Zigetvar Seferi için gitmişti. Allah’ın yardımıyla o kaleyi ve daha pek çok yeri ele geçirdikten sonra vefat edince Osmanlı tahtına ben geçtim. Benim de niyetim inançsızlara karşı savaşmaya devam etmektir. Zira ülkeniz taraflarındaki inançsızların durumları mektubunuzda açıkladığınız gibiymiş. Her durumda kardeşliğin ve yardımseverliğin gerekleri yerine getirilecektir. İnşallah o tarafları ele geçiren din düşmanlarının kötülüklerini ortadan kaldırmak için askerimiz her zaman gönderilecektir.''

Ve herkes taşıyamazdı kaftanı üzerinde...

Kaftan en çok gönlü geniş, kimsesizlerin kimi olan, korkusuz liderlere yakışırdı.

Kız kardeşim Sayın Sema Güral Sürmeli’nin özel tasarımı olan el yapımı kaftanı,                                                    sizlere sunmaktan onur duyarım.

En derin hürmetlerimle

Erkan Güral