Küçükcan: Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi İstikametini Yitiriyor
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Heyeti Başkanı, AK Parti Adana Milletvekili Prof. Dr. Talip Küçükcan, Avrupa Konseyi ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin kendi kuruluş değerlerine ihanet edilmesine seyirci kaldığını söyledi.
Konuyla ilgili açıklama yapan Milletvekili Küçükcan, "Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve Avrupa Konseyi (AK) son aylarda ciddi itibar ve saygınlık kaybı ile karşı karşıya kalmıştır. AKPM kurumsal tarihinin en büyük sınavı ile karşı karşıyadır” dedi. Milletvekili Küçükcan, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“AKPM'nin çetin sınavlarının birine 9-13 Ekim 2017 tarihlerinde Strasburg'ta düzenlenen Genel Kurul oturumlarında tanıklık ettik. Türkiye, 47 üyesi bulunan Avrupa Konseyi'nin kurucularından ve Konsey'e en fazla bütçe katkısı sağlayan ülkelerden biri durumunda. Avrupa Konseyi insan hakları, demokrasi, ifade ve din özgürlüğü gibi alanlarda norm üreten bir ülke. Şimdiye kadar çok sayıda sözleşme kabul edilmiş ve Türkiye bunların yarısından fazlasına taraf olmuştur. Yani ülke olarak önem verdiğimiz bir kuruluş. AKPM de bunun siyasi temsil kanadını oluşturuyor.”
‘HAKSIZ KARAR ALINIYOR’
Son zamanlarda AK ve AKPM ciddi itibar ve saygınlık kaybı ile karşı karşıya kaldığını ifade eden Milletvekili Küçükcan, “Bizim de katıldığımız Genel Kurul sırasında bazı skandal ve haksız kararlar alınması bunun açık göstergesi. Ayrıca 47 ülkenin 324 üyesinin bulunduğu AKPM kanadı son zamanlarda azınlık bir grubun baskıları ile bazı karanlık lobilerin etkisinde kalıyor. Örneğin AKPM ile ortaklık halinde verilen Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü bu yıl FETÖ'ye üyelik ve destek verdiği iddiası ile tutuklu bulunan ve henüz yargı süreci tamamladığı halde Murat Arslan'a verildi.
Türkiye'de 15 Temmuz 2016'da demokrasiye ve demokratik kurumlara saldıran, Meclisi bombalayan, Cumhurbaşkanımıza suikast girişiminde bulunan, 250 vatandaşımızın şehit olmasına ve 2000'den fazla vatandaşımızın yaralanmasına sebep olan bir örgüte üye olmakla suçlanan ve mahkemede henüz aklanmamış birine insan hakları ödülü verilmesi AKPM'nin savunduğu değerler ile taban tabana zıttır. Bu kararı alanlar hayatında bir gün bile yargıçlık yapmayan, bir insan hakları projesinde yer almayan Murat Arslan'ı kahraman ilan edercesine ödül vererek darbe yanlılarını cesaretlendirmiş ve Avrupa Konseyi değerlerine ihanet etmiştir. Üstelik Vaclav Havel Ödülü Seçim Jürisinde AKPM üyelerinin olmamasına ve sadece Başkanın jüride bulunmasına karşısın AKPM ve AK ismi kullanılmış ve terör üyesi örgütü mensubu şüphelisine söz konusu ödül takdim edilmiştir. Şimdi doğal olarak kamuoyunda konuya ilişkin sorular soruluyor. Örneğin yargı süreci sonunda ödül verilen kişi mahkum edilirse ne olacak? Ödül verilen tutuklu kişi FETÖ'ye mensubiyet veya yardımcı olmaktan suçlu bulunursa AKPM ve AK ne yapacak? AKPM ve AK bir terör örgütü mensubunu ödüllendirmiş olmayacak mı? AKPM ve AK'nin temel hak ve hürriyetlere saldıran terör örgütleri ve mensuplarını lanetlemesi gerekirken, seçilmiş hükumeti devirmeye çalıştığı iddia edilen birine ödül vermesi bu kurumların kendilerini inkar anlamına gelmez mi? Bağımsız yargı, şüphelinin aleyhine karar verirse AKPM, Vaclav Havel Vakfı'nın suçuna, yani terör örgütü mensubu birine ödül verme suçuna ortaklık etmiş olmayacak mı? Ne yazık ki şimdiye kadar ne AK ne de AKPM yetkilileri bu sorulara cevap verememiştir, vermeleri de mümkün değildir zira AKPM'nin yaptığı AB, AGİT, İİT, NATO veya BM gibi kuruluşlardan birinin El Kaide, Taliban, Boko Haram veya Deaş gibi örgütlerden birine mensup bir teröriste insan hakları ödülü vermesi gibidir. AKPM, 15 Temmuz menfur darbe girişiminin planlayıcısı ve uygulayıcısı FETÖ'ye üyelik ve yardım şüphesi ile tutuklanan Murat Arslan'a Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü vererek tarihi bir hata yapmıştır. Bu karar AKPM'nin tarihine kara bir leke bırakmış ve itibar kaybına uğratmıştır. Bu karar ayrıca bazı karanlık güç odakları ve lobilerin AKPM karar süreçlerini nasıl etkileyebileceğini göstermiştir. AK ve AKPM'nin, bu örgütün kurucusu ve güçlü bir üyesi olan Türkiye karşıtı şer güçlerin etkisinde kalması kabul edilemez. AK ve AKPM bu büyük hatadan bir an önce dönmelidir aksi takdirde demokrasi ve insan hakları savunuculuğu iddiasından vazgeçmek zorunda kalacak ve üye ülkeler nezdinde zaten zayıflamış bulunan etki gücünü tamamen kaybedecektir" şeklinde konuştu.