İnsanlara nasıl “Hayır” deriz!
Zengel, dikkat çeken “Hayır Diyememek Kendimizden Vermek” adlı yazısında şunları kaydetti: “Toplumumuzdaki çocuk yetiştirme tarzından dolayı, çok sık karşılaştığımız bir davranış sorunu; Hayır Diyememek. Baskıcı, eleştirel bir ortamda büyümüş ya da kendini ifade edememesi bir özellik olarak pekiştirilmiş insanlarda daha çok görülür: “Sus çocuğum!, Büyüğe cevap verme!, Ben ne diyorsam o! ya da “Ne güzel, uslu çocuk. Ağzı var, dili yok. Aferin!” büyürken birçok çocuğun duyduğu cümleler yazık ki! Kişiliğimiz büyük bir oranda okul öncesinde şekillenir ve ergenlik çağında da oturur artık. Yetişkin bir insanın davranış ve kişilikle ilgili birçok şeyi değiştirmesi için özellikle çabalaması gerekir. Evet, “Yedisinde neyse yetmişinde o.” Değişmeyen kişilik özellikleri de var. Ama davranışları değiştirmek zaman ve çaba gerektirse de mümkün.
Davranış sorunu olarak gördüğümüz “Hayır Diyememek” nedir peki? Bir insanın yapmak istemediği herhangi bir şeyi sırf tepki almaktan ya da karşıdaki kişiyi kırmaktan çekinmek, korkmak gibi nedenlerle yapması. Sonrasında gelen yorgunluk; zamanı, parası, yeri gelip de sağlığından olması…
Dünya Sağlık Örgütü’nün son “sağlık” tanımı: “Ruh, beden ve sosyal olarak tam bir iyilik hali” şeklindedir. Hayır diyemememiz tabii ki sağlığımızın bütün alanlarıyla da ilgilidir. Yorulan ve yıpranan beden, strese girecek olan ruh ve sosyal ilişkilerde sorunlar. Reşat Nuri Güntekin’i rahmetle anıyorum ve şu sözlerinin konumuzu özetlediğine inanıyorum: “Biz hayır demeyi, işim var demeyi, olmaz demeyi beceremeyen insanlarız. Yorgunluğumuz bitmez bizim!”
Peki, bu durumla baş etmek için neler yapabiliriz? İlk önce kendinizi ikna etmelisiniz: “Ben bu konuda neden hayır demeliyim?” şeklinde. Daha sonra gerekiyorsa kafanızda bir konuşma hazırlayabilirsiniz. Misal, gelip saatlerce zamanınızı alan, bütün işlerinizi sekteye uğratan, bunu anlatsanız da anlamayan bir arkadaşınız var. “Sen yaparsın, halledersin! Ne olacak ki!” diye çok fazla zaman alacak işlerinizi anlamıyor üstelik.
Bu durumda her şey arapsaçına dönüyor, başka insanlara mahcup oluyorsunuz ve uykusuz kalıyorsunuz. Ama atalarımızın dediği gibi “Önce can, sonra canan.” Siz iyi, sağlıklı olmadıktan sonra ailenize, sevdiklerinize, topluma da faydanız olmayacak ya da en azından azalacaktır. Örneğimizde öncelikle kendimize “Yetiştirmem gereken çok fazla işim var. Arkadaşım gelir ve akşama kadar oturursa yetişmesi mümkün değil. Bunu ona anlatmalıyım.” dedikten sonra, tabii ki kırmadan, nazik bir dille arkadaşımıza “Gelmeni çok isterdim ama bugün çok yoğunum ve sana yeterince vakit ayıramam. Haftaya Pazartesi oldukça boş zamanım var. O zaman görüşelim mi?” diyebiliriz. Israr etse bile, ısrarla olamayacağını anlatmalıyız. Yani önce varsa mazeretimiz onu söyleyip, olabildiği kadar kırmadan ama hakkımızı savunarak ve ısrarlar karşısında pes etmeyerek kendimizi ifade etmeli ve ortamdan uzaklaşmalı ya da telefondaysak, uygun bir şekilde telefonu kapatmalıyız. Çünkü hayır diyemediğimiz insan zaten bize nazı geçen biridir ve fazla ısrar karşısında dayanamayıp istediğini kabul edebiliriz.
Örnekler çoğaltılabilir: Aldığı borcu ödemeyen yakınımız tekrar borç istediğinde, kendimize ayırmak istediğimiz bir zamanı ona ayırmamızı isteyen biri olduğunda, hastayken illa dışarı çıkmamız istenen bir durumda…
Tabii ki her şeye ya da her durumda “Hayır” diyemeyiz. İstemesek de yaptığımız birçok şey var hayatta. İşte amirimiz sevmediğimiz ya da zor bir iş istediğinde, eğer sevmiyorsak, ev işi yapmamız gereken durumda, yapmamız gereken ödemeler olduğunda vs. “Hayır” demek hayatımızı daha da zorlaştıracaktır muhtemelen.
İletişimde genel olarak da “Ne söylediğimiz değil, nasıl söylediğimiz önemlidir”. Tabii ki, tekrar yüz yüze bakacağımız insanları kırmadan, suçlamadan, şiddetin hiçbir türüne başvurmadan, “Sen dili” yerine “Ben dili” kullanarak kendimizi ifade etmeliyiz.
Siz her şeye dikkat ettiniz ve karşınızdaki insan küçük bir çocuk gibi küstü, kırıldı, alındı diyelim, muhtemelen sizden “hayır” cevabı duymaya alışık olmadığı içindir. Bu duruma da zamanla alışacaktır. Ne demiştik? “Önce can…”
Zaten yapmak istediğiniz, yapmaktan mutlu olduğunuz şeyleri yapıyorsunuzdur ve bunları yapmaya devam edeceksiniz. Burada ölçü, hayatınızın zorlaşıp zorlaşmadığıdır. Yoksa başka insanları mutlu etmek insanı mutlu eder ve çoğu zaman karşılık olarak yeter de artar bile!