“Kadınların can güvenliğini konuşan ülke haline geldik”
Açıklamada, şunlara yer verildi:
“1 Temmuz 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin üzerinden 4 yıl geçti. Bu 4 yılda, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar için ne kadar hayati olduğu verilerimizle görünür oldu. Haziran ayında 15 kadın cinayeti, 26 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ardından geçen süreçte, her yılın ilk 6 ayına baktığımızda kadın cinayeti sayısının arttığını görüyoruz. 2021’in ilk 6 ayında 131, 2022’nin ilk 6 ayında 164, 2023’ün ilk 6 ayında 147, 2024’ün ilk 6 ayında 205, 2025’in ilk 6 ayında ise 136 kadın öldürüldü. Üstelik bunlar sadece ajanslara yansıyan, yani kaydı tutulabilen cinayetleri. Türkiye, kadına şiddet garabetini bitirmek bir yana dursun, kadınların can güvenliğini konuşan bir ülke haline getirildi.
Oysa bugün karşımıza çıkan birçok köklü sorun gibi bunun da çaresi, cevabı şanlı geçmişimizde. Büyük Önder Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet, kadına seçme ve seçilme hakkını neredeyse tüm Avrupa ülkelerinden önce verdi. Genç Cumhuriyet’in imkansızlıklar içinde kurulan ilk fabrikalarında her zaman kadın işçilere yer oldu. Cumhuriyet, siyasal iktidara kadar taşradaki her kız çocuğunun kulağına “Yeteri kadar çalışırsan bu ülkede her şey olabilirsin” diye fısıldadı. Şimdi Cumhuriyet’in birçok kazanımı ve devriminde olduğu gibi bu konuda da geriye gitmekteyiz. Halbuki bu toprakların destanı başka gerçekler barındırıyor. Atatürk “Dünyada her şey kadınların eseridir” demişti; ülkemiz bu konuda istisna mı?! Kurtuluş savaşından memleket meselelerine, ülkenin kalkınmasından eğitimde sıçramaya kadar kadınlar her zaman bu topraklarda en az erkekler kadar hayati görevler üstlendi. Atatürk bu durumu şöyle izah etmişti:
“Türk kadınları, memleketin yazgısını millet adına yöneten siyasî topluluğa dahil olmak arzusunu göstermekle, memleketin, milletin vatandaşlara yüklediği görevlerin hiçbirinden kendilerinin uzak bırakılacağını düşünmezler. Çünkü, görev karşılığı olmayan hak yoktur.”
Şimdi tarihten ders alma zamanıdır. Şimdi geçmişi özümseyip geleceği inşa etme zamanıdır. Şimdi bu 25 Kasım’ı bir milat belleme zamanıdır! Kadına şiddet de kadın cinayetleri de kadınların iş hayatından ve sosyal yaşamdan soyutlanması da politiktir. Sadece bir emek örgütü değil aynı zamanda bir demokrasi kalesi olan Birleşik Kamu-İş, binlerce kadın üyesinden de aldığı güçle kadın hakları için mücadele etmeye devam edecektir. İki cinsiyet arasında fark gözeten, kadını kısıtlayan hiçbir ülkenin muasır medeniyetler seviyesine ulaşma şansı yoktur. Kadın hakları mücadelesi, hem insanlık görevi hem de medeniyet sınavıdır. Birleşik Kamu-İş bunun altını her zaman ve her hamlesiyle çizecektir”