Koku alamayan tat da alamaz!

 

Sevdiğimizin, bebeğimizin, her gün kullandığımız parfümümüzün veya en sevdiğimiz yemeğin kokusu… Ya bunların kokusunu alamasaydık? Hayatımız nasıl bir hal alırdı, hiç düşündünüz mü? KBB Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Denizhan Dizdar, burnun sadece görselliğin ön plana alındığı bir organ olmaması gerektiğinin altını çiziyor ve uyarıyor: "İyi koku almak, ruh halinden, nörolojik hastalıklara kadar pek çok alanda vücudu etkiler. Hatta koku alamayan kişilerin yedikleri yemeklerden tat alamadıkları da bilimsel olarak kanıtlanmıştır!”

Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Denizhan Dizdar, “Burun estetiğinde ilk amaç; sizin yüzünüze uygun burunu yaratabilmek, yüze bir simetri hissi verebilmektir. Bir insanla ilk karşılaştığınızda öncelikle gözlere odaklanırsınız ancak burun bölgesindeki bir eğrilik veya şekil bozukluğu dikkatinizi buruna yöneltecektir. Ancak yüzün ortasında simetrik, farkedilmeyen bir burun ise hedeften şaşmamamızı sağlar” diyor.

HİÇBİR FİLTREDEN GEÇMEDEN HAFIZAMIZDA YER EDİNİR

Peki burunun tek özelliği acaba yüzün ortasında fark edilmeden durması mı? Bu sorunun yanıtını Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Denizhan Dizdar şu sözlerle veriyor: “Tabii ki değil, burun boşluklarının beyinden çok ince bir kemikle ayrılması, koku hissini taşıyan sinirlerin beyine direk olarak ulaşması aslında burnun şekilden çok daha fazlası olduğunu bize söylüyor. Doğduğumuz andan itibaren beş duyumuz etrafımızdan gelen uyarılarla inanılmaz bir yoğunlukla çalışır. Yeni anılar, deneyimler üretiriz. Ancak bunların hiçbiri koku duyusu kadar bilincimizin derinine etki etmez. Anatomik olarak da beyine direkt olarak ulaşan koku sinirleri, hiçbir filtreden geçmeden hafızamızda yer edinir. O yüzdendir ki; fırından çıkmış bir ekmek kokusu, annenizin yaptığı tatlının kokusu ya da sevdiğinizden aldığınız bir çiçeğin kokusu sizi çok derinde kalan, belki sizin bile hatırlamadığınız anılara götürebilir.”

İLİŞKİLERİMİZİ ETKİLİYOR

“Öyle ki hayatın ilk yıllarından itibaren burundan nefes almak en az işitme ve görmek kadar önemli” diyen Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Denizhan Dizdar, “Çocukluğunuzda annenizin yaptığı kurabiyenin kokusunu ömrünüz boyunca unutmamanızın sebebi bu. Koku hissi, beyine en kısa mesafede ve direkt olarak taşınır. Dolayısıyla siz daha bilinçli olarak koku aldığınızı hmeden koku direkt burnunuza ulaşır. Bu yaşlarda kazanılan burundan kaliteli nefes alma alışkanlığı, ömür boyunca devam ediyor. Yapılan çeşitli çalışmalar, ağızdan alınan nefes ile burundan alınan nefes arasında; hem hava kalitesi, hem koku alabilme, hem de sosyal ilişkilerimizi düzenlemekte etkileri olduğu bilinen feromonların hissedilebilmesi açısından önemli farklar olduğunu gösterdi. Koku alamayan çocuklar da aynı işitme veya görme problemi olan çocuklar gibi dış dünya ile bağlantımızı kuran hayati beş duyumuzdan birinden yoksun kalıyorlar. Bütün bunlar nefes alma esnasında koku partiküllerini burunun içindeki koku alma bölgelerine rahat ulaşabilmeleri ile mümkün olmaktadır. Yapılan pek çok çalışma, iyi koku almanın ruh halinden, nörolojik hastalıklara, vücudun pek çok durumunun hem habercisi, hem de tedavisi olduğunu göstermektedir. Hatta koku alamayan kişilerin yedikleri yemeklerden bile tat alamadıkları da bilimsel olarak kanıtlanmıştır” diyor.

GEREKİRSE BURUN ETLERİ DE ALINMALI

Burun estetiği ameliyatlarının sadece dış görünüş değil, nefes ve koku alma için de ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz” diyen KBB Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Denizhan Dizdar, “Burunun içindeki kıkırdakların eğriliği, burun etlerinin (konka) büyüklüğü gibi nefes almada problem yaratan oluşumların da mutlaka çözülmesi gerekir. Hele ki burun estetiğinin en çok talep edildiği bahar aylarında bir de mevsimsel alerji varsa; mutlaka burun etleri de tedavi edilmelidir. Yoksa sadece simetrik görünen bir burun, kişinin mutluluğunu sağlamayacak, nefes ve koku alamama problemleri kişiyi sürekli yeni çözümler aramaya itecektir” dedi.