TRAVMALARDA YAŞ KÜÇÜLDÜKÇE HASAR ARTIYOR !

 

Psikolog Gülcem Yıldırım travma ve iyileşmesi hakkında bilgiler verdi.


Travma ruhsal olarak kaldıramayacağımız bir duyguya maruz kalmaktır. Dayanabileceğimizin üstünde bir acıya maruz kaldığımızda bedensel tepkimiz bayılma olurken ruhsal tepkimiz donmadır.


Bizim hayatta kalmak için üç stratejimiz var. Savaşacak kadar gücün varsa savaş, kaçacak kadar zamanın varsa kaç, savaşacak kadar gücün yoksa, kaçacak kadar zamanın yoksa donup kal. Doğadaki bütün canlıların hayatta kalma stratejisi budur. 


Ruhsal olarak yüksek bir duyguya maruz kaldığımızda kaza, ölüm, taciz, şiddet gibi beynimizde yüksek düzeyde adrenalin ve stres hormonları salgılanıyor. Bu hormonlar yaşadığımız olayın beynimize kalıcı bir şekilde kaydedilmesine sebep oluyor. Biz buna ütü basma etkisi diyoruz. Yani travmada yaşadığımız duygular beynimizde, ömür boyu silinmeyecek kalıcı hasarlara neden oluyor.


Travmaya maruz kalma yaşımız ne kadar küçükse travmadan aldığımız ruhsal hasar da o oranda büyük oluyor. Yani 3 yaşında tacize uğrarsa, 10 yaşında tacize uğradığından daha fazla etkileniyor. Ya da 5 yaşında annesi ölürse 13 yaşında ölmesinden daha fazla etkileniyor. Yani yaş küçüldükçe ruhsal hasar artıyor.


Zihnimiz 3 yaşın altındaki anıları hatırlamıyor, 3 yaşın altındaki anılar beden hafızasına kaydediliyor. Bizim beynimizde anılardan sorumlu birkaç bölge var, bunlardan biri hipokampüs. Hipokampüs 3 yaşına kadar az gelişmiş, dolayısıyla üç yaşına kadar yaşanan travmalar beden hafızasına kaydediliyor. Yetişkin olduğunuzda başınız ağrıyor örneğin baş ağrısı çocukluktaki bir travmanın ateşlenmesi sonucu oluyor. Ama bunu bilinçli kısmımız bilmiyor. Çocukken yaşadığımız olumsuz bir duyguya bugün maruz kaldığımızda çaresizlik olabilir, değersizlik olabilir, yalnızlık olabilir, bilinçdışımızda bu duygularla ilgili çocukluğumuzda yaşadığımız anılar ateşleniyor. Bugün tıpta sebebi belli olmayan pek çok hastalık 3 yaşın altındaki travmalara dayanıyor.


Beyin gelişimimizin yüzde sekseni 6 yaşta tamamlanıyor. Yani 0-6 yaş arası çok kritik bir dönem. Bu dönemde yaşadığı olumsuz anılar kişinin hayatında betona yazı yazmak gibi bir etkiye sebep oluyor. 


Travmatik anıların beyine kaydedilmesi de diğer anılardan farklı. Travmatik anılar beyinde diğer anılara entegre olamıyor. Dolayısıyla dışarda ayrı bir yerde duruyor, fanusta gibi. Bu bilgiler ve duygular diğer anılara kaynaşmadığı için gündelik hayatımızda sebebi olmayan huzursuzluk, ağrı, korku, kaygı, endişe, boşluk, mutsuzluk gibi duygulara sebep oluyor. 

RÜYALAR
Tarvmatik anılar rüyalarda da farklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Nörofizyolojik olarak bizim rüya görme fazımız ortalama bir buçuk saatte birkaç dakika rüya görme şeklinde. Yatağa ilk yattığımızda bedensel olarak yorgun olduğumuz için daha az rüya görürürüz. Beden dinlendikçe rüya görme oranı artmaya başlar. Travmatik rüyalarla ilgili yapılan araştırmalar rüya görmediğimiz o bir buçuk saatlik evrede travmatik anıların fragmanına maruz kaldığımız yönünde. Halk arasında kabus dediğimiz rüyalar, kişiye canlıymış, gerçekmiş hissi verir. Rüya görürken kişi gerçekten ağlayabilir, bağırabilir. Travmatik anıların rüyalarında sık sık tekrar etme durumu vardır. Aynı rüyayı canlı ve gerçek gibi ve belli aralıklarla görebilirsiniz. Dolayısıyla travma anısının rüyası da beyinde farklı bir şekilde karşımıza çıkar.

TRAVMA TEMEL GÜVEN DUYGUSUNU BOZAR
Dünyada kendini güvende hme, hayatın başlarında bakım verenle yani anneyle kurduğumuz ilişkide kazandığımız bir duygudur. Travmaya maruz kalan kişinin temel güven duygusu bozulur.Örneğin çocukluk döneminde tacize uğramış olan kişinin insanlara ve dünyaya güven duygusu bozulur. Çocukluk döneminde fiziksel şiddete maruz kalan kişi bütün insanların zarar verici olduğuna dair bir duyguyla hayatına devam eder. Dolayısıyla çocuklukta diğer insanların eziyetine ya da tacizine maruz kalan kişiler dünyaya ve insana güven duygularını yitirirler. 


Temel güven duygusundaki derin çatlak kişinin yakın ilişkiler kurmasını engeller. Fakat travmatik olayın htirdiği korku, endişe, suçluluk duyguları koruyucu bağlanmaya olan ihtiyacı yoğunlaştırır. Bu yüzden travmatik insanlar başkalarına kaygılı yapışma ile yalnızlık duyguları arasında gidip gelirler. 
Şayet çocuğa bakım verenlerden biri çocuğa zarar veriyorsa taciz, dayak, korkutma, aşağılama gibi çocuğun doğuştan kötü olduğuna dair kendisiyle ilgili bir çarpıtma yapmasına sebep olurlar.

İYİLEŞME
Bizim beynimiz haz ilkesine göre çalışır. Haz varsa koş, acı varsa kaç. Dolayısıyla yaşadığımız acı duygulardan kaçmak, hep iyi hmek isteriz. Bu yüzden kişi yaşadığı acı duyguları hatırlamak istemez. Travmatik anıların duyguları acıdır. Bu anıları hatırladığımızda bugün yaşıyormuş gibi acı çekeriz. Travma terapide travmatik anıların konuşulmasıyla iyileşir. Şayet kişi yaşadığı travmatik anının acısına dayanırsa bu duyguyu boşaltır. Bu evrede korkutucu bir zamansızlık duygusu olur, travmanın konuşularak diğer anılar gibi sıradanlaşması yani yapılanması geçmişe dalmayı gerektirir. Travmatik anıları konuştukça kişi acı çeker, ağlar, üzülür, kötü hisseder. Bu duygular hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Bu acıyı ömür boyu çekecekmiş gibi gelir. Travmatik anının boşalmasının anahtarı acıyı yaşayıp bitirmektir. Hiçbir acı sonsuza dek sürmez. Acıdan kaçmak travmanın etkisinin ömür boyu sürmesine sebep olur. 
Kişi kendisine verilen zarardan sorumlu olmasa da iyileşmesinden sorumludur. Kişinin iyileşmesinin ve güçlenmesnin tek yolu terapisinin sorumluluğunu almasıdır. Emdr ve Eft terapide kullandığımız travma iyileştirme yöntemlerindendir. Emdr sağ beyin ile sol beyin arasında bağlantı kurulmasını sağlar. Sağ beyinde depolanan travmatik anılar bilgilerle eşleşir. Emdr travmayı beynin işlemlemesini sağlar. Eft ise duygu boşaltma tekniğidir. Travmadaki duygular eft tekniğiyle boşaltılır.