Abdullah Gül’den AB’ye tam üyelikle ilgili itiraf: Türkiye olarak neyi yapmamız gerektiğini biliyorduk ama yapamadık - Son Dakika

DÜNYA 26.06.2021 - 13:03, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:20 1846+ kez okundu.
 

Abdullah Gül’den AB’ye tam üyelikle ilgili itiraf: Türkiye olarak neyi yapmamız gerektiğini biliyorduk ama yapamadık - Son Dakika

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Alman Radyosu ARDʹnin İstanbul muhabiri Christian Buttkereitʹe Türkiyeʹnin Avrupa Birliği ve Almanya ile ilişkileri hakkında mülakat verdi.Gül, Türkiyeʹnin ABʹye tam üyelik hedefine olan desteğiyle ilgili ʹAB müktesebatını üstlenmiş bir Türkiye her açıdan farklı bir ülke olacaktı. Önce böyle bir Türkiyeʹyi hayal etmek gerekir. Böyle bir ülkenin ABʹye katkısı da ekonomi ve siyaset başta olmak üzere her açıdan çok farklı olacaktıʹ ifadelerin kullandı. ʹSİYASİ İRADELERİN ÇOK FARKLI ÖNCELİKLERİ VARʹ ʹTam üyelik hedefinden şu anda geriye kalan nedir?ʹ sorusunu yanıtlayan Gül, ʹŞartlar çok değişti. Hem Türkiye hem Avrupa değişti. Siyasi iradelerin çok farklı öncelikleri var.ʹ yanıtını verdi. ʹKARŞILIKLI HATALAR YAPILDIʹ Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerinde gelinen noktada karşılıklı olarak hatalar olduğunu söyleyen Gül, şöyle devam etti: ʹHem ABʹnin hataları var hem de Türkiyeʹnin içinde bulunduğu durum var. Bu durumun en büyük sebeplerinden birisi Kıbrıs meselesidir. Kıbrısʹta 2004 yılında Annan Barış Planı Rumlar tarafından reddedilip, Türkler tarafından kabul edilmesine rağmen Güney Kıbrısʹın ABʹye üye kabul edilmesi büyük bir hataydı. Bu üyelik, AB prensiplerine de aykırıydı, çünkü sınır meselelerini çözmeden bir ülkenin AB üyesi olması söz konusu olamazdı. Bu ilkeyi AB göz ardı etti ve Güney Kıbrısʹın tam üye yapılmasıyla Kıbrıs sorunu ABʹnin içine taşındı. Böylece bu sorun girift bir hale geldi. NATO 60. Yıl Zirvesiʹnde bunun bir hata olduğunu tekrarladığımda Sayın Merkel de bunun bir hata olduğunu çok samimi bir şekilde herkesin içinde kabul etti.ʹ ʹTÜRKİYE HER AÇIDAN FARKLI BİR ÜLKE OLACAKTIʹ Daha önce söylediği ʹTürkiye tam üyelik hedefinden vazgeçmemelidirʹ sözünü detaylandıran Gül, şu ifadeleri kullandı:ʹAB müktesebatını üstlenmiş bir Türkiye her açıdan farklı bir ülke olacaktı. Önce böyle bir Türkiyeʹyi hayal etmek gerekir. 80 milyonluk, yapılacak çok işi olan, Maastricht ve Kopenhag kriterlerini benimsemiş bir Türkiye çok farklı olacaktı. Böyle bir ülkenin ABʹye katkısı da ekonomi ve siyaset başta olmak üzere her açıdan çok farklı olacaktı. Böyle bir Türkiye, AB için de vazgeçilmez bir değer olacaktı. Ben zamanında Sarkozy, Merkel ve diğer liderlere müzakerelerin tamamlanmasının önünü kesmemelerini, Türkiyeʹnin fasılların hepsini üstlenmesi gerektiğini belirttim. Nihayetinde komisyon Türkiyeʹnin bütün şartları yerine getirdiğine kanaat getirirse, isterseniz referanduma gidin ve üyeliğimizi yine reddedin demiştim. Fakat inanıyordum ki böyle bir Türkiye ile bütün Avrupa ülkeleri beraber olmak isteyecekti. O dönemde hükümetin reform iradesi ve en zor fasılları bile üstlenmek konusunda arzusu çok güçlüydü. ʹNE YAZIK Kİ BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI YARATTIʹ Başbakan Erdoğanʹı ve bütün kabine üyelerini Cumhurbaşkanı olarak çok teşvik ediyordum. Reform konusunda hükümetimiz kararlıydı. Ne yazık ki Sarkozy liderliğindeki Fransa ve Rumların fasılları dondurmaları, büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Sayın Sarkozy ve Sayın Merkelʹe AB hukuku ile ekonomik kurallarını uygulayan güçlü bir Türkiyeʹnin Avrupa şirketleri için de faydalı olduğunu, bu durumun Avrupa ekonomisine yarar sağlayacağını söylemiştim. Zira Avrupaʹda yeni yapacak yol, baraj, havalimanı yoktu, fakat Türkiye hala büyük yatırımlara elverişli bir ülkeydi. Bunları söylediğimde Sayın Merkel anlayış gösteriyor ve ahde vefa ilkesini vurguluyordu. Ancak, Sayın Sarkozyʹnin belirli fasılları bloke etmesi, Rum-Yunan ekolünün arkasına sığınması birçok fırsatı geri çevirdi ve Türkiyeʹde bu durum tepkiyle karşılandı.ʹ ʹTÜRKİYE ÇOK GÜÇLÜ OLACAKTI, YAPAMADIKʹ ʹTürkiyeʹyi hangi noktalarda hatalı görüyorsunuz?ʹ sorusuna ise Abdullah Gül şu yanıtı verdi:ʹABʹnin bu tavrını görünce, TBMM üyelerine ve hükümete bir Cumhurbaşkanı olarak, AB müktesebatını kendi irademizle üstlenmemiz gerektiğini, reformcu niteliğimizi kaybetmeden çalışmaya devam etmemizin elzem olduğunu, bunun neticesinde güçlenecek Türkiyeʹnin AB için de daha cazip olacağını belirtmiştim. Kendi irademizle AB kurallarını fasıl fasıl iç mevzuatımıza yansıtmayı ve AB standartlarını yakalamayı beceremedik. Türkiyeʹnin noksanlığı da bu oldu. Zamanında çok açık bir şekilde, basın toplantılarında da Türkiyeʹnin NATO üyesi olan, fakat AB üyesi olmayan Norveç gibi olabileceğini, fasılların resmen açılıp kapanmasının sembolik olduğunu, önemli olan fasılların içeriğini bir ülkenin gerçekleştirmesi olduğunu ifade etmiştim. Türkiye olarak neyi yapmamız gerektiğini biliyorduk. Bu iradeyi göstermemiz gerekiyordu, böylece Türkiye çok güçlü bir ülke olacaktı. Bunu yapamadık.ʹ

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Alman Radyosu ARDʹnin İstanbul muhabiri Christian Buttkereitʹe Türkiyeʹnin Avrupa Birliği ve Almanya ile ilişkileri hakkında mülakat verdi.Gül, Türkiyeʹnin ABʹye tam üyelik hedefine olan desteğiyle ilgili ʹAB müktesebatını üstlenmiş bir Türkiye her açıdan farklı bir ülke olacaktı. Önce böyle bir Türkiyeʹyi hayal etmek gerekir. Böyle bir ülkenin ABʹye katkısı da ekonomi ve siyaset başta olmak üzere her açıdan çok farklı olacaktıʹ ifadelerin kullandı.

ʹSİYASİ İRADELERİN ÇOK FARKLI ÖNCELİKLERİ VARʹ

ʹTam üyelik hedefinden şu anda geriye kalan nedir?ʹ sorusunu yanıtlayan Gül, ʹŞartlar çok değişti. Hem Türkiye hem Avrupa değişti. Siyasi iradelerin çok farklı öncelikleri var.ʹ yanıtını verdi. ʹKARŞILIKLI HATALAR YAPILDIʹ Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerinde gelinen noktada karşılıklı olarak hatalar olduğunu söyleyen Gül, şöyle devam etti: ʹHem ABʹnin hataları var hem de Türkiyeʹnin içinde bulunduğu durum var. Bu durumun en büyük sebeplerinden birisi Kıbrıs meselesidir. Kıbrısʹta 2004 yılında Annan Barış Planı Rumlar tarafından reddedilip, Türkler tarafından kabul edilmesine rağmen Güney Kıbrısʹın ABʹye üye kabul edilmesi büyük bir hataydı. Bu üyelik, AB prensiplerine de aykırıydı, çünkü sınır meselelerini çözmeden bir ülkenin AB üyesi olması söz konusu olamazdı. Bu ilkeyi AB göz ardı etti ve Güney Kıbrısʹın tam üye yapılmasıyla Kıbrıs sorunu ABʹnin içine taşındı. Böylece bu sorun girift bir hale geldi. NATO 60. Yıl Zirvesiʹnde bunun bir hata olduğunu tekrarladığımda Sayın Merkel de bunun bir hata olduğunu çok samimi bir şekilde herkesin içinde kabul etti.ʹ

ʹTÜRKİYE HER AÇIDAN FARKLI BİR ÜLKE OLACAKTIʹ

Daha önce söylediği ʹTürkiye tam üyelik hedefinden vazgeçmemelidirʹ sözünü detaylandıran Gül, şu ifadeleri kullandı:ʹAB müktesebatını üstlenmiş bir Türkiye her açıdan farklı bir ülke olacaktı. Önce böyle bir Türkiyeʹyi hayal etmek gerekir. 80 milyonluk, yapılacak çok işi olan, Maastricht ve Kopenhag kriterlerini benimsemiş bir Türkiye çok farklı olacaktı. Böyle bir ülkenin ABʹye katkısı da ekonomi ve siyaset başta olmak üzere her açıdan çok farklı olacaktı. Böyle bir Türkiye, AB için de vazgeçilmez bir değer olacaktı. Ben zamanında Sarkozy, Merkel ve diğer liderlere müzakerelerin tamamlanmasının önünü kesmemelerini, Türkiyeʹnin fasılların hepsini üstlenmesi gerektiğini belirttim. Nihayetinde komisyon Türkiyeʹnin bütün şartları yerine getirdiğine kanaat getirirse, isterseniz referanduma gidin ve üyeliğimizi yine reddedin demiştim. Fakat inanıyordum ki böyle bir Türkiye ile bütün Avrupa ülkeleri beraber olmak isteyecekti. O dönemde hükümetin reform iradesi ve en zor fasılları bile üstlenmek konusunda arzusu çok güçlüydü.

ʹNE YAZIK Kİ BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI YARATTIʹ

Başbakan Erdoğanʹı ve bütün kabine üyelerini Cumhurbaşkanı olarak çok teşvik ediyordum. Reform konusunda hükümetimiz kararlıydı. Ne yazık ki Sarkozy liderliğindeki Fransa ve Rumların fasılları dondurmaları, büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Sayın Sarkozy ve Sayın Merkelʹe AB hukuku ile ekonomik kurallarını uygulayan güçlü bir Türkiyeʹnin Avrupa şirketleri için de faydalı olduğunu, bu durumun Avrupa ekonomisine yarar sağlayacağını söylemiştim. Zira Avrupaʹda yeni yapacak yol, baraj, havalimanı yoktu, fakat Türkiye hala büyük yatırımlara elverişli bir ülkeydi. Bunları söylediğimde Sayın Merkel anlayış gösteriyor ve ahde vefa ilkesini vurguluyordu. Ancak, Sayın Sarkozyʹnin belirli fasılları bloke etmesi, Rum-Yunan ekolünün arkasına sığınması birçok fırsatı geri çevirdi ve Türkiyeʹde bu durum tepkiyle karşılandı.ʹ

ʹTÜRKİYE ÇOK GÜÇLÜ OLACAKTI, YAPAMADIKʹ

ʹTürkiyeʹyi hangi noktalarda hatalı görüyorsunuz?ʹ sorusuna ise Abdullah Gül şu yanıtı verdi:ʹABʹnin bu tavrını görünce, TBMM üyelerine ve hükümete bir Cumhurbaşkanı olarak, AB müktesebatını kendi irademizle üstlenmemiz gerektiğini, reformcu niteliğimizi kaybetmeden çalışmaya devam etmemizin elzem olduğunu, bunun neticesinde güçlenecek Türkiyeʹnin AB için de daha cazip olacağını belirtmiştim. Kendi irademizle AB kurallarını fasıl fasıl iç mevzuatımıza yansıtmayı ve AB standartlarını yakalamayı beceremedik. Türkiyeʹnin noksanlığı da bu oldu. Zamanında çok açık bir şekilde, basın toplantılarında da Türkiyeʹnin NATO üyesi olan, fakat AB üyesi olmayan Norveç gibi olabileceğini, fasılların resmen açılıp kapanmasının sembolik olduğunu, önemli olan fasılların içeriğini bir ülkenin gerçekleştirmesi olduğunu ifade etmiştim. Türkiye olarak neyi yapmamız gerektiğini biliyorduk. Bu iradeyi göstermemiz gerekiyordu, böylece Türkiye çok güçlü bir ülke olacaktı. Bunu yapamadık.ʹ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.