Atatürk, 17 Ekim 1922'de Bursa'da kendini karşılayan miniklere şöyle seslenmiştir:
"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz."
Biri kız sekiz erkek çocuk evlat edinmiş ve yetiştirmiştir.
Bunlardan biri, Sığırtmaç Mustafa'dır. Onu çok küçük yaşta babası Yalova'da bir çiftliğe 75 kuruş haftalıkla yanaşma vermişti.
Bir gün yolda yirmi kadar atlı ile karşılaştı. En öndeki atlı kendine yaklaştığında, "Siz yanlış yoldan gelmişsiniz, çiftliğin yolu şuradadır" diyerek ona yol gösterdi.
Atlı Mustafa'nın dediğine karşılık, adını sordu.
"Adım Mustafa"
"Benim de adım Mustafa. Demek adaşız."
Sonra, "Sen Atatürk'ü tanır mısın?"
"Tanımam"
"Onu sever misin?"
"Severim"
"Niçin seversin?"
"Paşa olduğu için severim"
Devam eden konuşmada Atatürk çocuğa bir yıllık sığırtmaçlık parası olan 36 lirayı vermeyi teklif eder, çocuk cebindeki cevizleri vermek şartıyla parayı kabul eder.
Atatürk çocuğun hasta olduğunu fark ederek onu himayesine alır, evlat edinir.
Mustafa, zeki ve dürüst bir genç olarak Ata'nın dikkatini çeker.
Önce, İstanbul Şişli Etfal Çocuk Hastanesi'nde aylarca tedavi görür. Atatürk üç sefer ziyaretine gider.
İyileşince Beşiktaş 18. İlkokulu'na devam eder sonra yüksek okula, nihayet Kuleli Askeri Lisesi'ne girer. Sonra Harp Okulunu bitirerek subay olmuştur.
Atatürk öldüğünde 19 yaşında bir delikanlı, Kuleli Askeri Lisesi'ndeki sınıfında hüngür hüngür ağlıyordu.
*
Evet… Atatürk için gençler, gelecek ve umut demekti.
|