MİT TIR'larını durduran savcılara AYM'den ret !

22.12.2016 - 16:04, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 2204+ kez okundu.
 

MİT TIR'larını durduran savcılara AYM'den ret !

  Anayasa Mahkemesi (AYM), MİT TIR'larını durduran ve meslekten ihraç edilen savcıların yaptığı bireysel başvurusunu reddetti.  AYM, iddiaları dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez buldu.     Karar Resmi Gazete’de yayımlandı. Yayımlanan karara göre, ihraç edilen eski  Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, eski Başsavcıvekili Ahmet  Karaca, eski savcılar Özcan Şişman ve Aziz Takçı   1 Ocak 2014'te Hatay’ın  Kırıkhan ilçesi, 19 Ocak 2014'te  ise Adana’nın Ceyhan ilçesinde MİT'e ait tırlarının durdurulup aranması talimatı verdi. Savcılar, Hakimler ve Savcılar  Yüksek Kurulunca, MİT tarafından yasal olarak gerçekleştirilen, özünde devlet  sırrı olan faaliyeti, ifşa etme kastı ile hareket eden planlı ve  organize yapının parçası olmak suretiyle, mesleğin şeref ve onurunu bozan  eylemlerde bulundukları gerekçesiyle açığa alınıp, ihraç edildi. İhraç edilen savcılar, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Başvuru dilekçesinde, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni  bulunmaksızın "doğal hakim" ilkesine aykırı olarak kurulmuş, tarafsız ve bağımsız  olmayan yetkisiz bir mahkeme tarafından savcılık mesleğine ilişkin kanundan  kaynaklanan görevlerin yerine getirilmesi nedeniyle tutuklama yapıldığı iddia  edildi. Ayrıca haklarında kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan suçlu gibi  gösterildikleri ve bu durumun masumiyet karinesi ilkesini ihlal ettiği savunuldu. Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, iddiaları açıkça dayanaktan  yoksun bularak, başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verdi. Kararda, bireysel başvurularda hak ve özgürlüklerden hangisinin, hangi  nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillerin açıklanması  gerektiği, ancak başvurucuların masumiyet karinesinin ihlaline ilişkin Başbakan, hükümet üyeleri, siyasetçiler, yargı mensupları ve bir kısım medya organı  yönünden öne sürdükleri iddiaları delilleriyle ortaya koyma yükümlülüğünü yerine  getirmediği belirtildi. Başvurucuların masumiyet karinesinin kamu makamları tarafından ihlal edildiğine yönelik tek somut bilginin Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanının açıklamaları olduğu belirtilen kararda, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanının, başvurucuların isimlerini zikretmeden, ulusal güvenliğe ve hükümete yönelik bir  eylem olarak değerlendirdikleri söz konusu faaliyetlere ve bu faaliyetlerin icra  ediliş şekline yönelik eleştiri ve açıklamalarda bulunduğu anlatıldı. Bağlam ve şartları ile içeriği birlikte değerlendirildiğinde ve MİT'e  ait tırların durdurulmasına ve aranmasına yönelik tartışmaların güncelliği  nedeniyle ortaya çıkan kamusal yarar dikkate alındığında bu açıklama ve  eleştirilerle başvurucuların suçlu olarak nitelendirilmesinin ya da suçlu  muamelesine tabi tutulmasının söz konusu olmadığı sonucuna varıldığı, bu nedenle  masumiyet karinesinin ihlali iddialarının açıkça dayanaktan yoksun bulunduğu  kaydedildi. Kararda ayrıca, belirli bir olay, kişi veya toplulukla sınırlı olmamak  kaydıyla yeni kurulan bir mahkemenin veya kurulu bulunan bir mahkemeye yeni  atanan hakimin, kurulma veya atanma tarihinden önce gerçekleşen uyuşmazlıklara bakmalarının kanuni hakim güvencesine aykırılık teşkil etmeyeceği belirtildi.  Başvurucular hakkında verilen tutuklama ve tutuklamaya itirazın reddi  kararlarında açıklanan gerekçeler ile bu gerekçelerde dayanılan delillerin  içeriği, HSYK Başmüfettişliğinin inceleme ve soruşturma raporunda başvuruculara  ilişkin yer alan tespit ve değerlendirmeler, iddianame ile başvuruculara isnat  edilen eylemlerle buna ilişkin deliller birlikte değerlendirildiğinde  başvurucular yönünden suç işlemiş olabileceklerinden şüphelenilmesi için  inandırıcı delillerin bulunduğu sonucuna varıldığı bildirildi. Kararda, şu ifadelere yer verildi: "Başvurucular hakkında verilen tutuklama kararının, onların Cumhuriyet  başsavcısı, Cumhuriyet başsavcıvekili ve Cumhuriyet savcısı olarak soruşturma  işlemleri yapma ya da yaptırma yetkileri kapsamında verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle değil yetkileri olmadığı halde kasıtlı bir şekilde  mesleki konumlarını ve mesleklerinden kaynaklanan yetkilerini, Türkiye  Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetini zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak,  terör örgütlerine yardım ettiği görüntüsü vererek uluslararası yargı organları  nezdinde hukuki ve cezai sorumluluk altına sokmak amacıyla kullandıkları  iddiasıyla verildiği görülmektedir. Dolayısıyla başvurucuların görevleri  kapsamında yürüttükleri yargısal bir faaliyet nedeniyle tutuklandıkları iddiası  yerinde değildir." Soruşturma mercilerinin ve derece mahkemelerinin -ağır cezalık suçüstü  halinin bulunmadığı hiçbir durumda- hakim ve savcılar hakkında yakalama, arama,  sorguya çekme işlemlerinin ve dolayısıyla tutuklama tedbirinin uygulanamayacağını kabul etmenin mümkün olmadığı vurgulanan kararda, Kanunla öngörülen usul  hükümlerine riayet edilerek yetkili makamlarca soruşturma izni verilmiş olması  koşuluyla tutuklama da dahil olmak üzere hakim ve savcılar hakkında koruma tedbirlerinin uygulanabileceği yönündeki kabul ve değerlendirmelerde bariz takdir  hatasının ya da açık bir keyfiliğin bulunduğunun söylenemeyeceği kaydedildi. Kararda, "Açıklanan nedenlerle başvurucuların tutuklama kararı verilen  suçlar yönünden makul veya kuvvetli suç şüphesinin olmadığı, tutuklamaya esas  eylemin hukuk düzenince suç olarak düzenlenmediği, olayda tutuklama nedenlerinin  bulunmadığı ve yürüttükleri yargısal bir faaliyet nedeniyle tutuklandıkları, birinci sınıf hakim-savcı olmaları nedeniyle suçüstü hali olmadan  tutuklanmalarının hukuki olmadığı iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı  açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle  kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir." tespiti yer aldı.    

 

Anayasa Mahkemesi (AYM), MİT TIR'larını durduran ve meslekten ihraç edilen savcıların yaptığı bireysel başvurusunu reddetti.  AYM, iddiaları dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez buldu.

 

 

Karar Resmi Gazete’de yayımlandı. Yayımlanan karara göre, ihraç edilen eski  Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, eski Başsavcıvekili Ahmet  Karaca, eski savcılar Özcan Şişman ve Aziz Takçı   1 Ocak 2014'te Hatay’ın  Kırıkhan ilçesi, 19 Ocak 2014'te  ise Adana’nın Ceyhan ilçesinde MİT'e ait tırlarının durdurulup aranması talimatı verdi.

Savcılar, Hakimler ve Savcılar  Yüksek Kurulunca, MİT tarafından yasal olarak gerçekleştirilen, özünde devlet  sırrı olan faaliyeti, ifşa etme kastı ile hareket eden planlı ve  organize yapının parçası olmak suretiyle, mesleğin şeref ve onurunu bozan  eylemlerde bulundukları gerekçesiyle açığa alınıp, ihraç edildi. İhraç edilen savcılar, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvuru dilekçesinde, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni  bulunmaksızın "doğal hakim" ilkesine aykırı olarak kurulmuş, tarafsız ve bağımsız  olmayan yetkisiz bir mahkeme tarafından savcılık mesleğine ilişkin kanundan  kaynaklanan görevlerin yerine getirilmesi nedeniyle tutuklama yapıldığı iddia  edildi. Ayrıca haklarında kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan suçlu gibi  gösterildikleri ve bu durumun masumiyet karinesi ilkesini ihlal ettiği savunuldu.
Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, iddiaları açıkça dayanaktan  yoksun bularak, başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verdi. Kararda, bireysel başvurularda hak ve özgürlüklerden hangisinin, hangi  nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillerin açıklanması  gerektiği, ancak başvurucuların masumiyet karinesinin ihlaline ilişkin Başbakan, hükümet üyeleri, siyasetçiler, yargı mensupları ve bir kısım medya organı  yönünden öne sürdükleri iddiaları delilleriyle ortaya koyma yükümlülüğünü yerine  getirmediği belirtildi.
Başvurucuların masumiyet karinesinin kamu makamları tarafından ihlal edildiğine yönelik tek somut bilginin Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanının açıklamaları olduğu belirtilen kararda, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanının, başvurucuların isimlerini zikretmeden, ulusal güvenliğe ve hükümete yönelik bir  eylem olarak değerlendirdikleri söz konusu faaliyetlere ve bu faaliyetlerin icra  ediliş şekline yönelik eleştiri ve açıklamalarda bulunduğu anlatıldı. Bağlam ve şartları ile içeriği birlikte değerlendirildiğinde ve MİT'e  ait tırların durdurulmasına ve aranmasına yönelik tartışmaların güncelliği  nedeniyle ortaya çıkan kamusal yarar dikkate alındığında bu açıklama ve  eleştirilerle başvurucuların suçlu olarak nitelendirilmesinin ya da suçlu  muamelesine tabi tutulmasının söz konusu olmadığı sonucuna varıldığı, bu nedenle  masumiyet karinesinin ihlali iddialarının açıkça dayanaktan yoksun bulunduğu  kaydedildi.
Kararda ayrıca, belirli bir olay, kişi veya toplulukla sınırlı olmamak  kaydıyla yeni kurulan bir mahkemenin veya kurulu bulunan bir mahkemeye yeni  atanan hakimin, kurulma veya atanma tarihinden önce gerçekleşen uyuşmazlıklara bakmalarının kanuni hakim güvencesine aykırılık teşkil etmeyeceği belirtildi. 
Başvurucular hakkında verilen tutuklama ve tutuklamaya itirazın reddi  kararlarında açıklanan gerekçeler ile bu gerekçelerde dayanılan delillerin  içeriği, HSYK Başmüfettişliğinin inceleme ve soruşturma raporunda başvuruculara  ilişkin yer alan tespit ve değerlendirmeler, iddianame ile başvuruculara isnat  edilen eylemlerle buna ilişkin deliller birlikte değerlendirildiğinde  başvurucular yönünden suç işlemiş olabileceklerinden şüphelenilmesi için  inandırıcı delillerin bulunduğu sonucuna varıldığı bildirildi. Kararda, şu ifadelere yer verildi:

"Başvurucular hakkında verilen tutuklama kararının, onların Cumhuriyet  başsavcısı, Cumhuriyet başsavcıvekili ve Cumhuriyet savcısı olarak soruşturma  işlemleri yapma ya da yaptırma yetkileri kapsamında verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle değil yetkileri olmadığı halde kasıtlı bir şekilde  mesleki konumlarını ve mesleklerinden kaynaklanan yetkilerini, Türkiye  Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetini zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak,  terör örgütlerine yardım ettiği görüntüsü vererek uluslararası yargı organları  nezdinde hukuki ve cezai sorumluluk altına sokmak amacıyla kullandıkları  iddiasıyla verildiği görülmektedir. Dolayısıyla başvurucuların görevleri  kapsamında yürüttükleri yargısal bir faaliyet nedeniyle tutuklandıkları iddiası  yerinde değildir."
Soruşturma mercilerinin ve derece mahkemelerinin -ağır cezalık suçüstü  halinin bulunmadığı hiçbir durumda- hakim ve savcılar hakkında yakalama, arama,  sorguya çekme işlemlerinin ve dolayısıyla tutuklama tedbirinin uygulanamayacağını kabul etmenin mümkün olmadığı vurgulanan kararda, Kanunla öngörülen usul  hükümlerine riayet edilerek yetkili makamlarca soruşturma izni verilmiş olması  koşuluyla tutuklama da dahil olmak üzere hakim ve savcılar hakkında koruma tedbirlerinin uygulanabileceği yönündeki kabul ve değerlendirmelerde bariz takdir  hatasının ya da açık bir keyfiliğin bulunduğunun söylenemeyeceği kaydedildi. Kararda, "Açıklanan nedenlerle başvurucuların tutuklama kararı verilen  suçlar yönünden makul veya kuvvetli suç şüphesinin olmadığı, tutuklamaya esas  eylemin hukuk düzenince suç olarak düzenlenmediği, olayda tutuklama nedenlerinin  bulunmadığı ve yürüttükleri yargısal bir faaliyet nedeniyle tutuklandıkları, birinci sınıf hakim-savcı olmaları nedeniyle suçüstü hali olmadan  tutuklanmalarının hukuki olmadığı iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı  açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle  kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir." tespiti yer aldı.

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.