“ŞEHİR HASTANELERİ DEVLETİ SOYMA POLİTİKASI”

GÜNDEM 12.02.2017 - 17:46, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 3371+ kez okundu.
 

“ŞEHİR HASTANELERİ DEVLETİ SOYMA POLİTİKASI”

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Adana Şube Eş Başkanı Mustafa Bucak:
  SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM MÜ? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı sağlık ve yatırımları konusunda Türkiye’de önemli başarılara imza attığını ileri sürüyor. Vatandaşlar da uzun bir süreden beri sürdürülen ‘Sağlıkta dönüşüm’ politikalarından memnun gibi görünüyor. Hükümetin sağlık politikaları, yaşanan sıkıntılar ile Olağanüstü Hal döneminde Kanun Hükmünde Kararnamelerle atılan sağlık çalışanlarının durumunu Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şube Eş Başkanı Mustafa Bucak’a sorduk. BIÇAK PARASI KALKTI DA… Bucak, sağlıkta vatandaşın cebinden bir ek paranın çıkmasına her zaman karşı olduklarını belirterek, eskiden alınan ‘bıçak parası’nın yerini bugün reçete ve muayene vb. fark ücretlerinin aldığını söyledi. Doktorların baktıkları hasta sayısının fazlalığından dolayı bazı önemli hastalıkların tespitinin ‘atlanabildiği’ uyarısında bulunan Bucak, şehir hastanelerinin ise devleti soyma politikası olduğuna dikkat çekerek, ”Hastaneyi yapan firmaya devlet kefil oluyor. 5 yıldızlı otel statüsünde ama bunun bir yıldızını devlet ödeyecek. Diğeri vatandaşın cebinden çıkacak” dedi.   ADANA - Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şube Eş Başkanı Mustafa Bucak, iktidarın sağlık politikaları, şehir hastaneleri ile KHK ile atılan sağlık çalışanlarının durumunu değerlendirdi. DOKTORLAR PERFORMANSLA UĞRAŞIYOR İktidarın sağlık polikalarını nasıl buluyorsunuz, neler yapılmalı? “Sendika olarak sağlık politikasının herkese eşit, ulaşılabilir, kaliteli ücretsiz sunulmasını istiyoruz. Sağlıkta dönüşüm dedikleri bizim sağlıkta yıkım politikası dediğimiz politikayla koruyucu hekimlik kaldırıldı, aile hekimlikleri getirildi. Aile hekimliklerin de personelin ismi bile değişti. Ebe kalktı, aile sağlık elemanı oldu. Doktorlar, kendi birincil görevlerini bırakıp bürokrasi ve performansla uğraşmaya başladı. Bu sistemle sağlık çalışanları tüccar yerine konuldu, hastalar müşteri oldu. Bunlar bakanların geçmiş dönemlerdeki kendi ifadeleri. Bu neyi getirdi, haliyle sağlık ticaretleşince biz gelen her hastaya hasta değil müşteri gözüyle bakmaya başladık. Bir doktora ‘Ne kadar hasta bakarsan o kadar prim alırsın’ demek sağlık hakkına aykırıdır. Dünya Sağlık Örgütü bir doktorun günde en fazla 30 hastaya bakacağını söylüyor, bizimkiler ise ‘ne kadar çok hastaya bakarsan o kadar para alacaksın, ne kadar çok ameliyat edersen o kadar para alacaksın’ diyor. Sağlık bakanlığının kendi açıkladığı 2014 verilerine göre, 2002’de kişi başına düşen reçete sayısı 2,2 iken 2014’te kişi başına düşen reçete sayısı 8,6’ya çıkmıştır. Bu neyi gösteriyor, biz koruyucu hekimliği bırakıp tedavi edici hekimliğe geçmişiz. Bu ne demek, ilaç tekelleri medikal tekelleriyle uğraşmaya başlamışız. Bu şekilde hem ilaç üretemez hem aşılarla, medikal malzemelerle dışa bağımlı hale geldik, parayı oraya aktarıyoruz. Eskiden bir bıçak parası vardı, kesinlikle karşıyız tabi. Sağlıkta vatandaşın cebinden bir ek paranın ödenmesine kesinlikle karşıyız. Ama bugün alınıyor mu, alınıyor. Farklar adı altında alınıyor, her hastanın kendine ait bir muayene ücreti var. Normal devlet hastaneleri farklı, eğitim hastaneleri farklı, onlar üzerinden halen vatandaşın üzerinden para alınıyor. İlaç farkı ödeniyor. Gittiğiniz, her başvurduğunuz her reçete 3 lira, kalemi arttıkça o kadar fark alınıyor. Farkında olmadan o maaşlardan kesiliyor, ücret ödeniyor bir şekilde.” ŞEHİR HASTANELERİ DE KÖPRÜLER GİBİ OLACAK “En son şehir hastaneleri getirildi. O başlı başına bir muamma. Başlı başına devleti soyma politikası. Burada yerini devlet ödüyor, yapıcı firmaya, kredisine devlet kefil oluyor. 5 yıldızlı otel statüsünde ama bunun bir yıldızını devlet ödeyecek. Diğeri vatandaşın cebinden çıkacak bu para. Kent hastanelerinde kamu personeli çalışamaz diye maddeler de var. Yap-işlet-devret modeli üzerinden özel sektör-devlet ortak modeli üzerinden ancak açılımlarını okuduğunuz zaman devlet her yıl yapılan bu hastanelere kira ödeyecek, köprüler gibi yüzde 70 doluluk oranını garanti ediyor devlet. Köprülerden yetersiz araç geçerse geri kalan miktarını devlet ödeyecek gibi bir sistem var.” KENDİNİ AMORTİ EDERDİ ANCAK “Kurulan hastanelerin maliyeti, araştırmalarımız sonucu en fazla 4-5 yılda kendini amorti ediyor. Ama 25 yıl boyunca sen müteahhide kira ödeyeceksin. Devlet kendi yapsa, kendi elemanını da çalıştıracak ebe ve hemşire, sağlık çalışanı, doktor. Diğer yemek, güvenlik, kantin, AVM’ler olacak, otelleridir, tüm hemşire ve sağlık çalışanları dışında her şeyi o firma işletecek. Laboratuvar hizmet alımları, röntgen görüntüleme hizmet alımları, bu çok büyük bir rant. Otelcilik  müdürlükleri kuruldu hastanelerde. Neler var, yöneticileri sözleşmeli, müdür sözleşmeli, başhekim yardımcıları sözleşmeli, idari müdürlüğün yanına 3 müdürlük oluşturdular. Tıbbi bakım hizmetleri, idari hizmetler, otelcilik müdürlüğü oluştu. Müşteri geliyor, onu rahatlatmak zorundasın, bir rant sağlıyorsun. 112’ler de özelleştirmeye doğru gidiliyor. Sağlıkta yıkım politikalarının içeriğinde bu var. Bunlar da olacak. Amaçlanan ticaret, paranın olduğu yerde rant. Bu ülkede kimi biliyorduk Koçları, Sabancıları şimdi ismini bilmediğimiz bu yollarla gelip zengin olan insanlar türedi. İktidarın övündüğü neydi, karayolları ve hastanelerdi. Birçok şey denediler, bazı market zincirlerinin amacı da market eczaneler kurmaktı. Bu da olmadı. Nüfusa göre eczane açılacak denildi o da henüz yapılmadı. Sağlıkta dışa bağlı duruma geldik. Vatandaş hastanelerden memnun mu? Siz hastaneye gittiniz 120. hastasınız. Senden önce 100, senden sonra 30 kişiye bakan doktor, hastalıkları ‘atlatmaya’ başlayabilir. Vatandaşın hoşuna giden tarafı, kuyruğun yerini randevunun alması. Aile hekimlikleri reçete yazdırma yerine dönüştü. Acillere gidenlerin çoğu da ödeyecekleri 8 lira 10 liradan kurtulmak isteyenler. Acillerde istatistik yapılırsa yüzde 90’a yakını acil hasta değildir. Vatandaş neresinden memnun, sistemle birlikte ‘gülümseme’ devri başladı, bu da hastaysanız hoşunuza gider. Yaptığınız tüm işlerde katkı payı ödüyorsunuz bu da şimdilik 10-20 lira gibi ancak asıl önemli sorun hastalıklarımızın artmasıdır. Sağlık sisteminin bir ayağı SGK’da ise sanal durum dönüyor. Bu para medikal sektörü ve ilaç tekellerine gidiyor. Bakanlığın antibiyotiklerle ilgili başlattığı uygulama ise tutarsa ve iyi işletilirse güzel bir şey. Bu yolla fazla ilaç kullanmanın önüne de geçilebilir. Ancak bir sakıncası var, kart sistemiyle okunan numuneler sağlıklı olmazsa bu ön tetkikle hastalıkların tedavisi gecikebilir.” HÜKÜMET DARBEYİ SOSYALİST EMEKÇİ KESİME YAPTI Hükümet Olağanüstü Hal döneminden dolayı çıkardığı bazı Kanun Hükmündeki Kararnamelerle, sağlık çalışanlarının aralarında bulunduğu memurları da ihraç etti. Bunlarla ilgili neler söylersiniz? “İhraçlar denilince, darbe sonrası uygulamalar Fetö’ye karşı yapılmıştı ya şunu gördük; En sonunda hükümetin darbesi son sosyalist emekçi kesime yapıldı. Bugün atılan arkadaşlarımıza bakıyoruz, hiçbirinin geçmişte soruşturması dahi yok. Hangi maddeye göre bunları atıyorsun, hangi maddeye göre mağdur ediyorsun. Sadece atılanı mağdur etmiyorsun, insan hakları açısından çocuğu var, annesi var, babası var, eşi var. Yani 2000 kişiyi ihraç ettiysen 20 bin kişiyi aç bırakıyorsun demektir. Bu insanların suçu ne? Çağdaş, ileri demokrasi dediğimiz durumlarda ne yaparız bir suç işlendiği zaman, ifade alınır, mahkeme gerekli görürse tutuklar. Bu insanlar teröristse, yardım yataklığın cezası var, al o zaman işyerinden cezası varsa yargıla. KESK’ten 3000 civarında, kamuda işten atılan 100 bini geçti. Bizim sayımız 3 bin civarında. Bunların antidemokratik olduğunu biliyoruz. Zaten ilkesel olarak da KHK’lara karşıyız. Bunlar sorgulanmadan yapılan insan haklarına aykırı , insan hakları ihlali olarak görüyoruz. Arkadaşlarımızın muhalif, barıştan, eşitlikten yana, hükümetin hoşuna gitmeyen cümleleri kullandığı için ihraç edildiğini biliyoruz. Biz sahip çıkıyoruz arkadaşlarımıza, KESK’te arkadaşlarımızı mahrum etmeme adına ücretleri ödeniyor. Üyeleri ihraç edilen Memur Sen ve Kamu Sen kendi üyelerini kapıdan içeri bırakmıyor. Bu suçlu mu, değil mi düşünmeden üyelerinin yüzüne bakmıyor. Gidebildiği yere kadar bu arkadaşlarımızın arkasındayız. Yarın da sıranın kime geleceği belli değil. Neresinden bakarsanız trajikomik bir durum aslında. Duvara çarptığımız durumlar, biz geri döneceğimize inanıyoruz. Bu ülkenin birlik, beraberliği, kardeşliği için, emek için mücadele eden insanlarız. Çok söylenecek bir şey yok. Türkiye’deki yargı ayaklarına başvurduk, AİHM’e de başvurduk.”
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Adana Şube Eş Başkanı Mustafa Bucak:

 

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM MÜ?

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı sağlık ve yatırımları konusunda Türkiye’de önemli başarılara imza attığını ileri sürüyor. Vatandaşlar da uzun bir süreden beri sürdürülen ‘Sağlıkta dönüşüm’ politikalarından memnun gibi görünüyor. Hükümetin sağlık politikaları, yaşanan sıkıntılar ile Olağanüstü Hal döneminde Kanun Hükmünde Kararnamelerle atılan sağlık çalışanlarının durumunu Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şube Eş Başkanı Mustafa Bucak’a sorduk.

BIÇAK PARASI KALKTI DA…

Bucak, sağlıkta vatandaşın cebinden bir ek paranın çıkmasına her zaman karşı olduklarını belirterek, eskiden alınan ‘bıçak parası’nın yerini bugün reçete ve muayene vb. fark ücretlerinin aldığını söyledi. Doktorların baktıkları hasta sayısının fazlalığından dolayı bazı önemli hastalıkların tespitinin ‘atlanabildiği’ uyarısında bulunan Bucak, şehir hastanelerinin ise devleti soyma politikası olduğuna dikkat çekerek, ”Hastaneyi yapan firmaya devlet kefil oluyor. 5 yıldızlı otel statüsünde ama bunun bir yıldızını devlet ödeyecek. Diğeri vatandaşın cebinden çıkacak” dedi.

 

ADANA - Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şube Eş Başkanı Mustafa Bucak, iktidarın sağlık politikaları, şehir hastaneleri ile KHK ile atılan sağlık çalışanlarının durumunu değerlendirdi.

DOKTORLAR PERFORMANSLA UĞRAŞIYOR

İktidarın sağlık polikalarını nasıl buluyorsunuz, neler yapılmalı?

“Sendika olarak sağlık politikasının herkese eşit, ulaşılabilir, kaliteli ücretsiz sunulmasını istiyoruz. Sağlıkta dönüşüm dedikleri bizim sağlıkta yıkım politikası dediğimiz politikayla koruyucu hekimlik kaldırıldı, aile hekimlikleri getirildi. Aile hekimliklerin de personelin ismi bile değişti. Ebe kalktı, aile sağlık elemanı oldu. Doktorlar, kendi birincil görevlerini bırakıp bürokrasi ve performansla uğraşmaya başladı. Bu sistemle sağlık çalışanları tüccar yerine konuldu, hastalar müşteri oldu. Bunlar bakanların geçmiş dönemlerdeki kendi ifadeleri. Bu neyi getirdi, haliyle sağlık ticaretleşince biz gelen her hastaya hasta değil müşteri gözüyle bakmaya başladık. Bir doktora ‘Ne kadar hasta bakarsan o kadar prim alırsın’ demek sağlık hakkına aykırıdır. Dünya Sağlık Örgütü bir doktorun günde en fazla 30 hastaya bakacağını söylüyor, bizimkiler ise ‘ne kadar çok hastaya bakarsan o kadar para alacaksın, ne kadar çok ameliyat edersen o kadar para alacaksın’ diyor. Sağlık bakanlığının kendi açıkladığı 2014 verilerine göre, 2002’de kişi başına düşen reçete sayısı 2,2 iken 2014’te kişi başına düşen reçete sayısı 8,6’ya çıkmıştır. Bu neyi gösteriyor, biz koruyucu hekimliği bırakıp tedavi edici hekimliğe geçmişiz. Bu ne demek, ilaç tekelleri medikal tekelleriyle uğraşmaya başlamışız. Bu şekilde hem ilaç üretemez hem aşılarla, medikal malzemelerle dışa bağımlı hale geldik, parayı oraya aktarıyoruz. Eskiden bir bıçak parası vardı, kesinlikle karşıyız tabi. Sağlıkta vatandaşın cebinden bir ek paranın ödenmesine kesinlikle karşıyız. Ama bugün alınıyor mu, alınıyor. Farklar adı altında alınıyor, her hastanın kendine ait bir muayene ücreti var. Normal devlet hastaneleri farklı, eğitim hastaneleri farklı, onlar üzerinden halen vatandaşın üzerinden para alınıyor. İlaç farkı ödeniyor. Gittiğiniz, her başvurduğunuz her reçete 3 lira, kalemi arttıkça o kadar fark alınıyor. Farkında olmadan o maaşlardan kesiliyor, ücret ödeniyor bir şekilde.”

ŞEHİR HASTANELERİ DE KÖPRÜLER GİBİ OLACAK
“En son şehir hastaneleri getirildi. O başlı başına bir muamma. Başlı başına devleti soyma politikası. Burada yerini devlet ödüyor, yapıcı firmaya, kredisine devlet kefil oluyor. 5 yıldızlı otel statüsünde ama bunun bir yıldızını devlet ödeyecek. Diğeri vatandaşın cebinden çıkacak bu para. Kent hastanelerinde kamu personeli çalışamaz diye maddeler de var. Yap-işlet-devret modeli üzerinden özel sektör-devlet ortak modeli üzerinden ancak açılımlarını okuduğunuz zaman devlet her yıl yapılan bu hastanelere kira ödeyecek, köprüler gibi yüzde 70 doluluk oranını garanti ediyor devlet. Köprülerden yetersiz araç geçerse geri kalan miktarını devlet ödeyecek gibi bir sistem var.”

KENDİNİ AMORTİ EDERDİ ANCAK

“Kurulan hastanelerin maliyeti, araştırmalarımız sonucu en fazla 4-5 yılda kendini amorti ediyor. Ama 25 yıl boyunca sen müteahhide kira ödeyeceksin. Devlet kendi yapsa, kendi elemanını da çalıştıracak ebe ve hemşire, sağlık çalışanı, doktor. Diğer yemek, güvenlik, kantin, AVM’ler olacak, otelleridir, tüm hemşire ve sağlık çalışanları dışında her şeyi o firma işletecek. Laboratuvar hizmet alımları, röntgen görüntüleme hizmet alımları, bu çok büyük bir rant. Otelcilik  müdürlükleri kuruldu hastanelerde. Neler var, yöneticileri sözleşmeli, müdür sözleşmeli, başhekim yardımcıları sözleşmeli, idari müdürlüğün yanına 3 müdürlük oluşturdular. Tıbbi bakım hizmetleri, idari hizmetler, otelcilik müdürlüğü oluştu. Müşteri geliyor, onu rahatlatmak zorundasın, bir rant sağlıyorsun. 112’ler de özelleştirmeye doğru gidiliyor. Sağlıkta yıkım politikalarının içeriğinde bu var. Bunlar da olacak. Amaçlanan ticaret, paranın olduğu yerde rant. Bu ülkede kimi biliyorduk Koçları, Sabancıları şimdi ismini bilmediğimiz bu yollarla gelip zengin olan insanlar türedi. İktidarın övündüğü neydi, karayolları ve hastanelerdi. Birçok şey denediler, bazı market zincirlerinin amacı da market eczaneler kurmaktı. Bu da olmadı. Nüfusa göre eczane açılacak denildi o da henüz yapılmadı. Sağlıkta dışa bağlı duruma geldik. Vatandaş hastanelerden memnun mu? Siz hastaneye gittiniz 120. hastasınız. Senden önce 100, senden sonra 30 kişiye bakan doktor, hastalıkları ‘atlatmaya’ başlayabilir. Vatandaşın hoşuna giden tarafı, kuyruğun yerini randevunun alması. Aile hekimlikleri reçete yazdırma yerine dönüştü. Acillere gidenlerin çoğu da ödeyecekleri 8 lira 10 liradan kurtulmak isteyenler. Acillerde istatistik yapılırsa yüzde 90’a yakını acil hasta değildir. Vatandaş neresinden memnun, sistemle birlikte ‘gülümseme’ devri başladı, bu da hastaysanız hoşunuza gider. Yaptığınız tüm işlerde katkı payı ödüyorsunuz bu da şimdilik 10-20 lira gibi ancak asıl önemli sorun hastalıklarımızın artmasıdır. Sağlık sisteminin bir ayağı SGK’da ise sanal durum dönüyor. Bu para medikal sektörü ve ilaç tekellerine gidiyor. Bakanlığın antibiyotiklerle ilgili başlattığı uygulama ise tutarsa ve iyi işletilirse güzel bir şey. Bu yolla fazla ilaç kullanmanın önüne de geçilebilir. Ancak bir sakıncası var, kart sistemiyle okunan numuneler sağlıklı olmazsa bu ön tetkikle hastalıkların tedavisi gecikebilir.”

HÜKÜMET DARBEYİ SOSYALİST EMEKÇİ KESİME YAPTI

Hükümet Olağanüstü Hal döneminden dolayı çıkardığı bazı Kanun Hükmündeki Kararnamelerle, sağlık çalışanlarının aralarında bulunduğu memurları da ihraç etti. Bunlarla ilgili neler söylersiniz?

“İhraçlar denilince, darbe sonrası uygulamalar Fetö’ye karşı yapılmıştı ya şunu gördük; En sonunda hükümetin darbesi son sosyalist emekçi kesime yapıldı. Bugün atılan arkadaşlarımıza bakıyoruz, hiçbirinin geçmişte soruşturması dahi yok. Hangi maddeye göre bunları atıyorsun, hangi maddeye göre mağdur ediyorsun. Sadece atılanı mağdur etmiyorsun, insan hakları açısından çocuğu var, annesi var, babası var, eşi var. Yani 2000 kişiyi ihraç ettiysen 20 bin kişiyi aç bırakıyorsun demektir. Bu insanların suçu ne? Çağdaş, ileri demokrasi dediğimiz durumlarda ne yaparız bir suç işlendiği zaman, ifade alınır, mahkeme gerekli görürse tutuklar. Bu insanlar teröristse, yardım yataklığın cezası var, al o zaman işyerinden cezası varsa yargıla. KESK’ten 3000 civarında, kamuda işten atılan 100 bini geçti. Bizim sayımız 3 bin civarında. Bunların antidemokratik olduğunu biliyoruz. Zaten ilkesel olarak da KHK’lara karşıyız. Bunlar sorgulanmadan yapılan insan haklarına aykırı , insan hakları ihlali olarak görüyoruz. Arkadaşlarımızın muhalif, barıştan, eşitlikten yana, hükümetin hoşuna gitmeyen cümleleri kullandığı için ihraç edildiğini biliyoruz. Biz sahip çıkıyoruz arkadaşlarımıza, KESK’te arkadaşlarımızı mahrum etmeme adına ücretleri ödeniyor. Üyeleri ihraç edilen Memur Sen ve Kamu Sen kendi üyelerini kapıdan içeri bırakmıyor. Bu suçlu mu, değil mi düşünmeden üyelerinin yüzüne bakmıyor. Gidebildiği yere kadar bu arkadaşlarımızın arkasındayız. Yarın da sıranın kime geleceği belli değil. Neresinden bakarsanız trajikomik bir durum aslında. Duvara çarptığımız durumlar, biz geri döneceğimize inanıyoruz. Bu ülkenin birlik, beraberliği, kardeşliği için, emek için mücadele eden insanlarız. Çok söylenecek bir şey yok. Türkiye’deki yargı ayaklarına başvurduk, AİHM’e de başvurduk.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.