80LERİ YENİDEN YAŞIYORUZ
80LERİ YENİDEN YAŞIYORUZ
Avukat Kemal Derin, Büyük İsyan, Şahdiz ve Börklüce Mustafa gibi önemli eserleri edebiyat dünyasına ve ülkenin belleğine kazandıran bir isim. Osmanlı zulmü altındaki yoksul Türkmenleri, Börklüce Mustafa’yı, Torlak Kemal’i, Hacı Bektaş Veli’yi anlatıyor Kemal Derin bu önemli eserlerinde.
“ÇÖZÜM, ÖZGÜRLÜKLERİ KORUMAKTIR”
Bur hukukçu, bir yazar ve aynı zamanda bir siyasi Kemal Derin. CHP Adana Milletvekili adayı Kemal Derin, “Temel hak ve özgürlüklerde, demokratikleşmede, sosyal ve siyasal yaşamda seksenleri yeniden yaşıyoruz. Çıkış, toplumu ve özgürlükleri baskılamak değil, bilakis bunları alabildiğine genişletmekten ve özgürlükleri korumaktan geçiyor” dedi.
Öncelikle “Büyük İsyan” adlı eseriniz üzerine konuşalım. Büyük İsyan neydi?
-Osmanlı’nın en güçlü olduğu, Kanuni Sultan Süleyman dönemde, Anadolu’da 1526/27 yılında büyük bir ayaklanma meydana gelir. Ayaklanmaya Hacı Bektaş Veli soyundan gelen Şah Kalender önderlik eder. Büyük İsyan romanı hem Şah Kalender’in on binlerle hurucunu hem de o dönemi anlatıyor. Bugün bizlere öve öve bitiremedikleri Osmanlı zulmü altında inleyen yoksul Türkmenlerin unutulan hikâyesini gün yüzüne çıkarıyor.
Börklüce Mustafa ve Şahdiz için neler söyleyebilirsiniz?
-Bugüne kadar herkes Şeyh Bedreddin’i yazdı. Börklüce ve Torlak Kemal onun gölgesinde bırakıldı. Oysa hareketin temel taşıyıcıları Börklüce ile Torlak Kemal’dir. Bende hareketin temel taşıyıcısı Börklüce Mustafa’nın romanını yazdım. Benim ki biraz da alışıla gelen tavra bir tepkiydi. Bu romanla Börklüce Mustafa’nın Bedreddin’i hareketin asıl taşıyıcısı ve komünü kurup üç yıl yaşatan kişi olduğu gerçekliğini 600 yıl sonra teslim etmiş oldum. Şahdiz romanında ortaçağın aydınlanmacısı, Anadolu’nun bilgesi Hacı Bektaş Veli’yi anlatıyorum. Onların hikâyesini romanlaştırmak benim için paha biçilmez bir hazine.
Neden yazmak ve yazmak sizin için neyi ifade ediyor? Bir yaşam biçimi diyebilir miyiz?
-Yazmayı seviyorum. Araştırmayı, okumayı, yeni bilgilere ulaşmayı ve bunu roman kurgusu içinde yeni kuşaklarla paylaşmayı seviyorum. Daha çok kıyıda köşede bırakılmış, unutulmaya yüz tutmuş tarihi ve inançsal önderlikleri yazıyorum. Hacı Bektaş Veli’yi ayrık tutacak olursak, zira Hacı Bektaş Veli’nin Türkiye’de tanınırlığı oldukça yüksek, ancak diğer roman karakterleri Börklüce Mustafa ile Şah Kalender yeterince tanınmıyor. Onların hikâyesini yeni kuşaklara ulaştırma isteği beni heyecanlandırıyor. Bu anlamda yazma eylemi hayatımın bir parçası diyebilirim. Yazma fikri ne zaman başladı?
Yazma fikri üniversite yıllarından beri vardı, 2007 yılında Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin romanını yazma fikri gelişince doğduğu Nişabur’dan başlayarak Anadolu’ya gelirken izlediği ‘Hac Yolu’nu takip ederek gittiği yerleri büyük oranda gezdim. Şahdiz romanı böyle ortaya çıktı.
Yazarken nasıl bir yol izliyorsunuz?
-Yazacağım kişiyi zihnimde kararlaştırdıktan sonra ona dair yazılmış ne varsa; kitap, makale, şiir, öykü, anlatı, vb. tamamını okuyorum. Farklı görüşler varsa onları kendi akıl süzgecimden geçirip tarihi gerçeklikle bağdaşan ve halkın anlata geldiği geleneğe bağlı kalarak onu kurgu haline getiriyorum. Sonra da coğrafyayı geziyorum. Notlarımla, gördüklerimle, sohbet ettiğim yaşlılardan duyduğum yeni hikâyelerle dönüp yazıyorum.
CHP’den Adana Milletvekili Adayı oldunuz. Politikayla da yakından ilgilenen bir hukukçusunuz. Hem hukukçu, hem bir siyasi, hem de bir yazar olarak Türkiye’ye bakınca neler görüyorsunuz
-İyi gördüğümü söyleyemem. Her geçen gün daha da kötüye gidiyoruz. Temel hak ve özgürlüklerde, demokratikleşmede, sosyal ve siyasal yaşamda seksenleri yeniden yaşıyoruz. Çıkış, toplumu ve özgürlükleri baskılamak değil, bilakis bunları alabildiğine genişletmekten ve özgürlükleri korumaktan geçiyor. Ne yazık ki böyle bir çabanın varlığından söz edemeyiz.
Neden “Hayır” diyorsunuz?
-Hayır demek için çok sebebim var. Oldum olası tekçiliği hiç sevmedim. Tekçilik farklılıkları yok sayar. Farklılıklara yaşam alanı da bırakmaz. İktidar da öyledir. İktidar bir elde toplanmamalı, bir elde toplanan iktidarlar hep felaket getirmiştir. Çoklukta birlik vardır, teklikte ise ayrılık. Bugün bizlerin ayrılığa değil birliğe ihtiyacı var. Keza merkezileşmede çağdışıdır. Yetkiler olabildiğince yerele devredilmelidir. Bu değişikliklerin ülkenin temel sorunlarına zerrece çözüm getireceğine inanmıyorum. Bilakis sorunlarımızı kangrenleştirecek ve ülkeyi geriye götürecektir.
Sizce temel hak ve özgürlükler noktasında Türkiye nerede? Ve basın özgürlüğü konusunda…
-Türkiye özgürlükler konusunda AB çıpasını çoktan terk etti. Hızla Ortadoğu değerlerine dönmekte ve o değerleri yüceltmektedir. Basın özgürlüğü de nerdeyse kalmadı. Bir zamanlar dördüncü kuvvet olduğu söylenirdi. Bence şimdilerde koca bir “0” kuvvet. Yani kuvvet diye bir şey kalmadı. Oysa ülkeyi düzlüğe çıkaracak olan her alanda özgürlükleri güçlendirmektir.
Bunlara ek olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
-Önümüzdeki referandumun önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Hayır, çıkarsa iktidar için önemli bir uyarı olacaktır. En azından iktidar kendisine bir çeki düzen vermek zorunda kalacaktır. Herkes yurttaşlık bilinciyle sandığa gider ve kendisine ait olan yetkileri bir kişiye devretmeye karşı çıkarsa ben Hayır’ın hayırlı sonuçlar doğuracağına inanıyorum.
Sayın Kemal Derin, bize zaman ayırdığınız ve sorularımıza cevap verdiğiniz için teşekkürler.
-Bu hoş muhabbet için ben teşekkür ederim.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.