STK’LAR GELECEKTEN ENDİŞELİ ANCAK MOTİVASYONLARI YÜKSEK
EKONOMİ
17.02.2022 - 10:38, Güncelleme:
29.12.2022 - 15:20 2406+ kez okundu.
STK’LAR GELECEKTEN ENDİŞELİ ANCAK MOTİVASYONLARI YÜKSEK
Sivil Toplum ve Medya Çalışmaları Derneği, Sivil Toplumun Geleceği Projesi kapsamında hazırladığı ‘Sivil Toplumun Geleceği’ raporunu açıkladı. Sivil toplum kuruluşlarının (STK) mevcut durumunu tüm yönleriyle değerlendiren raporla, sorunların saptanması, kapasitenin geliştirilmesi, etki gücünün artırılması, farkındalık yaratılması ve çözümlerle birlikte gelecek perspektifi sunulması amaçlanıyor.
Rapor için hemşehri derneklerinden meslek örgütlerine, hayır kurumlarından siyasi yönelimli derneklere kadar, 79 ildeki 552 sivil toplum kuruluşunun üyeleriyle görüşüldü. Proje kapsamında ayrıca kanaat önderleri ve siyasi aktörlerin görüşleri alındı. Altı ana başlık altında, sivil toplumun geçmişi, mevcut hali, kurumsal ve bireysel motivasyonları, siyasi iklimin sivil topluma etkisi, sivil toplumun sorunları ile ilgili sivil toplum çalışanlarının düşünceleri ve yaklaşımları incelendi.
Araştırmaya göre, sivil toplum katılımcılarında motivasyonu yüzde 91.9 ile hala yüksek. Ancak aktiflik, etkililik ve kurumsal kapasite konularında büyük bir yetersizlik hissi yaygın. Aktifliğin düşük olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 78.6, azaldığını savunanların oranı ise yüzde 52.6. Kurumsal kapasite, diyalog ve iş birliği ile etkililik konusunda karamsarlar yüzde 50’ye yakın.
STK’LARIN GÜCÜ ARTIRILMALI
Raporun, kapsamı ve yöntemi açısından mevcut durumu ortaya koyan önemli bir çalışma olduğunu söyleyen Proje Uzmanı Emine Uçak, Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin gelişmiş demokratik ülkelerde üstlendiği işlevi yerine getirebilmesi için yasal, finansal ve siyasi ortamın iyileştirilmesi gerektiğini belirtti.
Uçak şu değerlendirmede bulundu: “Sivil toplumda artan umutsuzluğun sebebi, siyasi iklimin yansıması olarak görülebilir. Türkiye’de sivil toplum özellikle 2002 sonrası AB uyum süreciyle güçlendi ve demokratikleşmenin önemli bir mekanizması haline geldi. Kamunun hem kararlara katılım hem de savunuculuk anlamında sivil topluma daha geniş yer verdiği bir dönem yaşandı. Ancak özellikle 2016 sonrasında sivil alan giderek daralmaya başladı.”ÇEVRECİ STK’LAR POLİTİK KUTUPLAŞMADAN UZAK
Araştırmanın analisti, siyaset bilimci Nezih Onur Kuru ise yaptıkları araştırmada STK’lara yönelik baskı ve engelleme konusunda katılımcıların ikiye ayrıldığını açıkladı. Sonuçlara göre, yüzde 52.8’lik bir kesim baskı olmadığını düşünürken, geri kalan kısım baskı olduğunu belirtiyor. Baskı ve engellemeler konusunda aktivist mücadele gerektiren ve hükümet baskısına daha çok maruz kalan savunucu grup hariç, tüm gruplarda baskı yok, diyenler çoğunlukta.
Kuru şunları söyledi: “Çevrecilik yükseldikçe, baskı var diyenlerin oranının düşmesi kayda değer bir bulgu. Katılımcıların genelinde sivil toplumda bulunmayı stres kaynağı görmeyenlerin oranı yüzde 48 iken bu oran üst düzey çevrecilik hassasiyeti görenlerde stres hissetmeyenlerin oranı yüzde 53’e yükseliyor. Bu grupta sivil toplumu stres kaynağı görenlerin oranı sadece yüzde 13.6 seviyesinde. Çevre konusunun henüz politik kutuplaşmanın bir alanına dönüşmemiş olması ve tüm kitlelere yayılması ise bu alanı baskıdan daha azade kılıyor.”
Kuru sözlerini şöyle sürdürdü: “Baskı konusunda ise ideolojik bağlılık ayrıştırıcı bir faktör olarak göze çarpıyor. Dindarlık ve milliyetçilik arttıkça baskı var diyenler azalırken, sosyal demokratlık ve feminizm arttıkça baskı hissedenlerin oranı artıyor. Seküler kurumlarda çalışanlarda baskı olduğunu düşünenler yüzde 50’yi aşsa da baskı ve engel yok diyenlerin yüzde 47.5’i bulması önemli. Kadınlarda, gençlerde, eğitim düzeyi daha yüksek olanlarda baskı ve engellerin var olduğunu söyleyenler daha yüksek.”
Sivil Toplum ve Medya Çalışmaları Derneği, Sivil Toplumun Geleceği Projesi kapsamında hazırladığı ‘Sivil Toplumun Geleceği’ raporunu açıkladı. Sivil toplum kuruluşlarının (STK) mevcut durumunu tüm yönleriyle değerlendiren raporla, sorunların saptanması, kapasitenin geliştirilmesi, etki gücünün artırılması, farkındalık yaratılması ve çözümlerle birlikte gelecek perspektifi sunulması amaçlanıyor.
Rapor için hemşehri derneklerinden meslek örgütlerine, hayır kurumlarından siyasi yönelimli derneklere kadar, 79 ildeki 552 sivil toplum kuruluşunun üyeleriyle görüşüldü. Proje kapsamında ayrıca kanaat önderleri ve siyasi aktörlerin görüşleri alındı. Altı ana başlık altında, sivil toplumun geçmişi, mevcut hali, kurumsal ve bireysel motivasyonları, siyasi iklimin sivil topluma etkisi, sivil toplumun sorunları ile ilgili sivil toplum çalışanlarının düşünceleri ve yaklaşımları incelendi.
Araştırmaya göre, sivil toplum katılımcılarında motivasyonu yüzde 91.9 ile hala yüksek. Ancak aktiflik, etkililik ve kurumsal kapasite konularında büyük bir yetersizlik hissi yaygın. Aktifliğin düşük olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 78.6, azaldığını savunanların oranı ise yüzde 52.6. Kurumsal kapasite, diyalog ve iş birliği ile etkililik konusunda karamsarlar yüzde 50’ye yakın.
STK’LARIN GÜCÜ ARTIRILMALI
Raporun, kapsamı ve yöntemi açısından mevcut durumu ortaya koyan önemli bir çalışma olduğunu söyleyen Proje Uzmanı Emine Uçak, Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin gelişmiş demokratik ülkelerde üstlendiği işlevi yerine getirebilmesi için yasal, finansal ve siyasi ortamın iyileştirilmesi gerektiğini belirtti.
Uçak şu değerlendirmede bulundu: “Sivil toplumda artan umutsuzluğun sebebi, siyasi iklimin yansıması olarak görülebilir. Türkiye’de sivil toplum özellikle 2002 sonrası AB uyum süreciyle güçlendi ve demokratikleşmenin önemli bir mekanizması haline geldi. Kamunun hem kararlara katılım hem de savunuculuk anlamında sivil topluma daha geniş yer verdiği bir dönem yaşandı. Ancak özellikle 2016 sonrasında sivil alan giderek daralmaya başladı.”ÇEVRECİ STK’LAR POLİTİK KUTUPLAŞMADAN UZAK
Araştırmanın analisti, siyaset bilimci Nezih Onur Kuru ise yaptıkları araştırmada STK’lara yönelik baskı ve engelleme konusunda katılımcıların ikiye ayrıldığını açıkladı. Sonuçlara göre, yüzde 52.8’lik bir kesim baskı olmadığını düşünürken, geri kalan kısım baskı olduğunu belirtiyor. Baskı ve engellemeler konusunda aktivist mücadele gerektiren ve hükümet baskısına daha çok maruz kalan savunucu grup hariç, tüm gruplarda baskı yok, diyenler çoğunlukta.
Kuru şunları söyledi: “Çevrecilik yükseldikçe, baskı var diyenlerin oranının düşmesi kayda değer bir bulgu. Katılımcıların genelinde sivil toplumda bulunmayı stres kaynağı görmeyenlerin oranı yüzde 48 iken bu oran üst düzey çevrecilik hassasiyeti görenlerde stres hissetmeyenlerin oranı yüzde 53’e yükseliyor. Bu grupta sivil toplumu stres kaynağı görenlerin oranı sadece yüzde 13.6 seviyesinde. Çevre konusunun henüz politik kutuplaşmanın bir alanına dönüşmemiş olması ve tüm kitlelere yayılması ise bu alanı baskıdan daha azade kılıyor.”
Kuru sözlerini şöyle sürdürdü: “Baskı konusunda ise ideolojik bağlılık ayrıştırıcı bir faktör olarak göze çarpıyor. Dindarlık ve milliyetçilik arttıkça baskı var diyenler azalırken, sosyal demokratlık ve feminizm arttıkça baskı hissedenlerin oranı artıyor. Seküler kurumlarda çalışanlarda baskı olduğunu düşünenler yüzde 50’yi aşsa da baskı ve engel yok diyenlerin yüzde 47.5’i bulması önemli. Kadınlarda, gençlerde, eğitim düzeyi daha yüksek olanlarda baskı ve engellerin var olduğunu söyleyenler daha yüksek.”
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.