Osmaniyeli bir halk aşığıdır Karacaoğlan
Osmaniyeli bir halk aşığıdır Karacaoğlan
ADANA-İspir Onbaşı diye bilinen Mehmet Koç, Karacaoğlan’ın 6’ncı kuşaktan torunu. Mehmet Koç, 1924 doğumlu. 2104 yılında vefat etmiştir. İspir Onbaşı, Karacaoğlan ile ilgili bir çok araştırmacıya da kaynak olan biri.
İspir Onbaşı henüz 10-11 yaşlarında çobanlık yaparken, 80’li yaşlardaki Ali Hoca Mustafa ona Karacaoğlan’ı anlatmıştır. Ali Hoca Mustafa’ya da kendisinden önceki kuşaklar anlatmıştır Karacaoğlan’ı.
İspir Onbaşı’nın anlatımına göre Karacaoğlan ilk türküsünü Osmaniye’nin Düziçi ilçesindeki Kavlaktepe’de söylemiştir.
Ulu sular ulusuna dökülür/Yavru Şahan yuvasına çekilir/ Dikiş tutmaz yaralarım sökülür/
Yanıyor yüreğim medet hey…
Ziya Kılıç’ın “Yaşamış ve Yaşayan Aşıklarla Osmaniye Karacaoğlan Diyarı” adlı kitabının Çukurova’nın kültürel motifine katkı noktasında oldukça önemli bilgilere yer verildiğini dün bu sütunlarda belirtmiştik.
İspir Onbaşı olarak bilinen Mehmet Koç’un anlatımlarına göre Karacaoğlan, ilk türküsünü söyledikten sonra 15 yıl yanında kaldığı amcasının yanından ayrılmaya karar verir. Karacaoğlan Maraş’a gidip bir sanat öğrenip para kazanmak amacıyla eşyalarını toplayıp Hoğdu Beli’ne gider.
Ezberinde kuşaktan kuşağa geçen 300 türkü bulunan İspir Onbaşı’nın anlatımına göre yaşananlar şöyle gelişir:
“O zamanlar Hoğdu Beli’nin adı Yahyalı’dır. Ve Karacaoğlan Hoğdu’da ikinci türküsünü söyler:
İncecikten bir kar yağar
Tozer elif Elif deyi
Oeli gönlüm abdal olmuş
Gezer Elif Elif deyi
Güz vakti olunca Hoğdu Yaylası’na bir göç gelir. Bu göçü gören Karacaoğlan şu sözleri söyler: Çıktım yücesine seyran ederken
Engininden abaz abaz il gider
Şol giden illerde gördüm bir gelin
Kadir Mevlam daha neler halk eder
Karacaoğlan bunun ardından Çataloluk denen mevkiye iner. Orada bir Pınar’ın başına oturur. Oturduğu pınara ayağı yalın bir gelin gelmiş. Karacaoğlan bu gelini görünce sazını alıp :
Suya giden sudan gelir
Aksayalı yosma gelin
Kerem eyle ağ topuğunu
Kuru yere basma gelin
diye devam eden türkünün ardından pınara bir kaç güzel kız daha gelir. Karacaoğlan’a gülüşerek “Aşık, biz de güzel miyiz? Bizi de öven mi” derler. Karacaoğlan onlara da türkü söyler:
Güzelin yanağı ayın tekeri
Ağız oğul, balı frenk şekeri
Omuzlar aşağı gerdan yukarı
Her bir yer mamur olur güzelin
demiş ve Maraş’a geçmiş. Maraş’ta sormuş, “Ben nerede kalabilirim?” diye. Oradakiler de, “Sen Dulkadiroğlu’nun yanına git, orası gariplerin kaldığı yer, orası garip eğlencesi” demişler.
Karacaoğlan Farsaklı birinin evine gelir, yerleşir. Evin yanında iki meşe ağacı vardır. Buradaki adam 120 yaşındadır. Karacaoğlan ise 98. Karacaoğlan bu adamın yanında iki sene kalır. Karacaoğlan adama, “Burada bugün ya sen öleceksin, ya ben öleceğim. Ben ölürsem iki vasiyetim var. Birincisi sazımı şu meşeye asın. Elini kimse sürmesin, kim elini sürerse eli büzülsün, cennet yüzü görmesin. İkinci olarak da beni şu ağacın dibine gömün”der.
”Karacaoğlan der ki yaktın yandırdın beni
Ecel şerbetini verdin kandırdın beni
Emreyledin de azraili gönderdin
Hiç doğmamışa döndürdün beni
diye biten türküsü Karacaoğlan’ın son türküsü olmuş sabaha karşı ölmüştür.
İspir Onbaşı’nın anlatımına göre Karacaoğlan’ın söylediği türküler Onun Düziçi (Haruniye) Osmaniyeli bir halk aşağı olduğunu ortaya koyuyor.
Karacaoğlan yer ve mekan olarak bakın ne demiş:
Yine dumanlandı şol koca düldül/ Yaz gelir yaylaya göç eder bülbül/ Salioğullarında açılmış menekşe sümbül/ Yar koynunda el görünür gözüme/
Salioğulları Düziçi’nde Şekerobası farsağında yaşayan Yeniceharuniye mahallesi farsaklar semti olarak geçmektedir.
Karacaoğlan’ın /Dumanlıyım duman endi serime/ Dağlar dayanmıyor ahu zarıma/ Adam heç kıyar mı nazlı yarına/ Ararım o yarı ölene kadar/ türküsündeki adı geçen Dumanlı Dağı Düldül dağının güneyinde yüksek bir yaylalıktır. (Egemen)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.