Şu mavi gökyüzü altında dünyanın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Tarihiyle, doğal ve kültürel zenginlikleriyle cennetten bir köşe olan ülkemizin yeter ki kıymetini, değerini bilelim. Gürül gürül akan akarsularıyla, verimli topraklarıyla, dört mevsimi aynı anda yaşadığımız iklimiyle, denizleriyle, gölleriyle, ormanıyla, gelenek ve görenekleriyle ve tabi ki insanıyla Anadolu bir başkadır.
Hıdırellez ya da Hıdrellez de bizim ve Orta Asya kültüründe köklü ve anlamlı bir geçmişe sahiptir. Hz. Hızır ve Hz. İlyas'ın birleşiminden adını alan Hıdırellez Bayramı, yeni bir dönemin başlangıcını ve baharın gelişini müjdeler. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hâkimi olduğuna inanılan İlyas'ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.
Eski Türkler’den bu yana kutluyoruz Hıdrellezi…
5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece kutladığımız Hıdrellez, kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’de de yer almaktadır. İnsanlar, huzura kavuşmak ve türlü dileklerde bulunmak için kışın sona erdiği tabiatın uyandığı Hıdırellez gününde çeşitli çarelere başvurur. Anadolu'da halk, gün doğumu öncesi tercihen beyaz elbiseler giyerek yeşil ve bol sulu kırlara gider ve eğlenir. Kutlamalar yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Bu gibi yerlere bu nedenle Hıdırlık denildiği de olur. Hızır'ın gezdiği kabul edilen yeşil yerlerde dolaşıp çiçek toplanır, oyunlar oynanır, baharın ilk kuzusu kesilerek yenilir.
Evet, yazımın başında da belirttiğim gibi dünyanın en güzel coğrafyasına sahibiz, kimi zaman kırıp döksek de, böyle anlamlı günlerde bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Geleneklerimizle, göreneklerimizle, dini ve milli günlerimizle çok güzel, çok anlamlı hasletlere sahibiz.
Hıdrellez bayramımız kutlu olsun…