“Artık kadın çağı başlamalı”

GÜNDEM 05.03.2025 - 11:52, Güncelleme: 05.03.2025 - 11:52 2084 kez okundu.
 

“Artık kadın çağı başlamalı”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, sadece 2025’in Ocak ayında 38 kadının erkekler tarafından katledildiği bildirildi.
 Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Akdeniz Bölge Temsilcisi Av. Sinem Keskin, “8 Martta Neredeyiz?” temasıyla yaptığı açıklamada, 8 Martlara, 25 Kasımlara sıkıştırılmış günlerin, yılların yetmediğini, artık “kadın çağının” başlaması gerektiğini vurguladı. Kadınların, evde, işte, sokakta her türlü şiddete, cinayete uğradığını kaydeden Av. Sinem Keskin, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun Ev İçi Şiddet Acil Yardım hattına 2024 yılında 3 bin 908 çağrı geldiğini söyledi. Keskin, “Bunlardan 638 vakanın ev içi şiddet olduğu açıklandı. 2025 yılı Ocak ayında 38 kadın erkekler tarafından katledildi” açıklamasını yaptı. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 yılı Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’nun, cinsiyet eşitliğine ulaşmak için 134 yıl gerektiğini ortaya koyduğunu anımsatan Keskin, Bu endekse göre Türkiye 146 ülke arasında 127. sırada bulunuyor. Avrupa ülkeleri arasında sonuncusuyuz ve hatta sadece Avrupa’nın değil S. Arabistan, Nijerya, Çin, Uganda, Etiyopya’nın da gerisinde kaldık” dedi. ……………… Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Akdeniz Bölge Temsilcisi Av. Sinem Keskin, “Herkese ve her şeye rağmen ‘kadınlar vardır’, biz varız, biz her yerdeyiz, dayanışma ve mücadeleyle yolumuza devam ediyoruz” dedi. “8 Martta Neredeyiz?” temasıyla ülkemizdeki kadınların içinde bulunduğu durumu değerlendiren Av. Keskin, “Öncelikle kadın olarak hayatta kalabilmemiz, şiddetten arınmış, eşit haklara sahip bir yapı kurmamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Akdeniz Bölge Temsilcisi Av. Sinem Keskin, şu açıklamayı yaptı: “Her yıl olduğu gibi bu yıl da tüm dünya 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor (muyuz?). Günü gelmeden telefonlarımıza alışveriş ve indirim mesajlarıyla yaklaştığını anladığımız 8 Mart... Biz kadınlar nasıl ve nerede kutluyoruz biraz yakından bakalım.  EVDEYİZ: Görünmeyen en büyük emek olan ev içi çalışmayla,  çocuk, yaşlı, engelli bakımıyla ilgilenmekten evden çıkamıyoruz, toplumsal cinsiyet rolleri gereği işbölümü yapamıyoruz veya gereği gibi yapamıyoruz. Bakıma muhtaç yakınlarımıza ücretsiz destek alamıyoruz. Pandemi, deprem gibi felaket dönemlerinde önce kadınlar çalışmayı bırakmak zorunda kaldılar veya işten çıkarıldılar. Sadece bununla kalmayıp şiddetle de en çok evde karşılaştık. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonunun Ev İçi Şiddet Acil Yardım hattına 2024 yılında 3908 çağrı geldiği, 939 kayıt açıldığı ve bunlardan 638 vakanın ev içi şiddet olduğu açıklandı. 2025 yılı Ocak ayında 38 kadın erkekler tarafından katledildi. Cumhurbaşkanı 2025 yılını aile yılı ilan ederek aile kurumunun güçlendirilmesine yönelik bir dizi çalışma başlatırken kadınları görmezden gelmeye ve ev içi şiddete mahkum etmeye devam etti. BALKONDAYIZ, PENCEREDEYİZ: Ayda ortalama 2-3 defa gazete haberlerinde gördüğümüz gibi biz kadınlar sebepsizce yüksekten düşüyoruz!! (atılıyor/itiliyoruz) 2021-2022 yıllarında iki yılda 93 kadın!! Kader değil, dikkatsizlik değil yüzlerce şüpheli ölümden sadece bir kısmını görüp duyuyoruz. İŞTEYİZ: Tabi önce iş bulmakla başlıyor her şey. Çünkü TÜİK Ocak 2025 işsizlik oranı erkeklerde yüzde 6,5 iken kadınlarda yüzde 12,1 olarak açıkladı. Yine TÜİK’in Kasım 2024 Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre düzenlenen DİSK-AR (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi) incelemesinde geniş tanımlı kadın işsizliğinin ise yüzde 38,31 ile tarihi zirvede olduğunu paylaştı. Kadın olduğumuz için henüz iş görüşmelerinde elenirken, bulduğumuz işlerde ise aynı işte çalışan erkeklerden daha az ücretle, kayıt dışı çalışmak zorunda bırakılıyoruz, işyerinde mobbing/psikolojik taciz, cinsel tacize uğruyoruz. Bu arada hamilelik nedeniyle işten çıkarılan kız kardeşlerimizi de unutmuyoruz. SOKAKTAYIZ: Şiddete, tacize veya tecavüze uğrama ihtimali hep aklımızda, arkamızı kollayarak, hep hızlı adımlarla, hep aceleci, hep yetişmeye çalışarak aslında kaçarak yürüdüğümüz sokaklardayız.  ADLİYEDEYİZ: Mahkemede o saatte ne işimiz vardı, ne giymiştik,  niye eğlenmeye gitmiştik, niye alkol almıştık, havadaki neme, masadaki yemeğe sinirlenip uçan kuştan tahrik olan erkek zihniyetini bir de biz niye uyandırmıştık??!! Niye diye diye mağdur olarak girdiğimiz adalet aradığımız saraylardan neredeyse şüpheli olarak çıkıyoruz. SİYASETTEYİZ: Ancak evdeki sorumluluklardan arta kalan ve erkeklerin izin verdiği, sınırlarını çiziği alanda ve ölçüde yer buluyoruz. Meclis’te kadın milletvekili oranı yüzde 20 ve bakanlıklarda ise yüzde 5 civarında kalması bize bahşedilen yeri gösterse de kadınların bununla yetinmeyeceğini yine kadınlar gösterecek. YENİ KAVRAMLARDAYIZ: Düşünün ki ‘kadın yoksulluğu’ dediğimiz yoksulluğun kadın olma hali başlı başına sorun. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliği, cinsiyetçi iş bölümü kadınların çalışma hayatında yer almasının, gelir ve tüketimin yanında yeterli gıdaya, sağlığa, adalete erişim gibi koşullarını da etkilediğini ve bu etkilerin erkeklere oranla kadınları çok daha derin şekilde yoksulluğa mahkûm ettiğini görüyoruz.  Bütün bunların sayesinde(!) ve neticesinde 2024 yılı Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 yılı Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporuna göre, cinsiyet eşitliğine ulaşmak için 134 yıl daha gerekiyor. Bu endekse göre Türkiye 146 ülke arasında 127. sırada bulunuyor. Bizi kıskanan(!) Avrupa ülkeleri arasında sonuncusuyuz ve hatta sadece Avrupa ülkelerinin değil Suudi Arabistan, Nijerya, Bahreyn, Çin, Uganda, Etiyopya’nın da gerisinde kaldık. Yine bu forumda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için, hükümetlerin ve iş dünyasının hem kaynakları hem de zihniyetleri, toplumsal cinsiyet eşitliğinin adil ve sürdürülebilir büyümenin bir koşulu olarak benimsendiği yeni bir ekonomik düşünce yapısına doğru kaydırılması gerektiğini açıkça ortaya koydu.  Ne yapmalı? Öncelikle kadın olarak hayatta kalabilmemiz, şiddetten arınmış, eşit haklara sahip bir yapı kurmamız gerekiyor. Bunun için hemen şimdi İstanbul Sözleşmesinin istisnasız,  fakatsız,  her yönüyle uygulanması, 8 Martlara, 25 Kasımlara sıkıştırılmış günler, yıllar yetmez artık, kadın çağının başlaması gerekiyor. Güçlü ve sağlıklı aile olmanın yolunun her alanda eşit haklara sahip ve haklarını kullanabilen, güçlü kadınlardan geçtiğini görmemiz, kadını yok sayan iyice güçsüzleştiren aile yılı denilen gölgeden kurtulmamız gerekiyor. Herkese ve her şeye rağmen: ‘KADINLAR VARDIR’  Biz varız,  biz her yerdeyiz, dayanışma ve mücadeleyle yolumuza devam ediyoruz”
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, sadece 2025’in Ocak ayında 38 kadının erkekler tarafından katledildiği bildirildi.

 Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Akdeniz Bölge Temsilcisi Av. Sinem Keskin, “8 Martta Neredeyiz?” temasıyla yaptığı açıklamada, 8 Martlara, 25 Kasımlara sıkıştırılmış günlerin, yılların yetmediğini, artık “kadın çağının” başlaması gerektiğini vurguladı.

Kadınların, evde, işte, sokakta her türlü şiddete, cinayete uğradığını kaydeden Av. Sinem Keskin, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun Ev İçi Şiddet Acil Yardım hattına 2024 yılında 3 bin 908 çağrı geldiğini söyledi. Keskin, “Bunlardan 638 vakanın ev içi şiddet olduğu açıklandı. 2025 yılı Ocak ayında 38 kadın erkekler tarafından katledildi” açıklamasını yaptı.

Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 yılı Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’nun, cinsiyet eşitliğine ulaşmak için 134 yıl gerektiğini ortaya koyduğunu anımsatan Keskin, Bu endekse göre Türkiye 146 ülke arasında 127. sırada bulunuyor. Avrupa ülkeleri arasında sonuncusuyuz ve hatta sadece Avrupa’nın değil S. Arabistan, Nijerya, Çin, Uganda, Etiyopya’nın da gerisinde kaldık” dedi.

………………

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Akdeniz Bölge Temsilcisi Av. Sinem Keskin, “Herkese ve her şeye rağmen ‘kadınlar vardır’, biz varız, biz her yerdeyiz, dayanışma ve mücadeleyle yolumuza devam ediyoruz” dedi. “8 Martta Neredeyiz?” temasıyla ülkemizdeki kadınların içinde bulunduğu durumu değerlendiren Av. Keskin, “Öncelikle kadın olarak hayatta kalabilmemiz, şiddetten arınmış, eşit haklara sahip bir yapı kurmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Akdeniz Bölge Temsilcisi Av. Sinem Keskin, şu açıklamayı yaptı:

“Her yıl olduğu gibi bu yıl da tüm dünya 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor (muyuz?). Günü gelmeden telefonlarımıza alışveriş ve indirim mesajlarıyla yaklaştığını anladığımız 8 Mart... Biz kadınlar nasıl ve nerede kutluyoruz biraz yakından bakalım. 

EVDEYİZ: Görünmeyen en büyük emek olan ev içi çalışmayla,  çocuk, yaşlı, engelli bakımıyla ilgilenmekten evden çıkamıyoruz, toplumsal cinsiyet rolleri gereği işbölümü yapamıyoruz veya gereği gibi yapamıyoruz. Bakıma muhtaç yakınlarımıza ücretsiz destek alamıyoruz. Pandemi, deprem gibi felaket dönemlerinde önce kadınlar çalışmayı bırakmak zorunda kaldılar veya işten çıkarıldılar. Sadece bununla kalmayıp şiddetle de en çok evde karşılaştık. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonunun Ev İçi Şiddet Acil Yardım hattına 2024 yılında 3908 çağrı geldiği, 939 kayıt açıldığı ve bunlardan 638 vakanın ev içi şiddet olduğu açıklandı. 2025 yılı Ocak ayında 38 kadın erkekler tarafından katledildi. Cumhurbaşkanı 2025 yılını aile yılı ilan ederek aile kurumunun güçlendirilmesine yönelik bir dizi çalışma başlatırken kadınları görmezden gelmeye ve ev içi şiddete mahkum etmeye devam etti.

BALKONDAYIZ, PENCEREDEYİZ: Ayda ortalama 2-3 defa gazete haberlerinde gördüğümüz gibi biz kadınlar sebepsizce yüksekten düşüyoruz!! (atılıyor/itiliyoruz) 2021-2022 yıllarında iki yılda 93 kadın!! Kader değil, dikkatsizlik değil yüzlerce şüpheli ölümden sadece bir kısmını görüp duyuyoruz.

İŞTEYİZ: Tabi önce iş bulmakla başlıyor her şey. Çünkü TÜİK Ocak 2025 işsizlik oranı erkeklerde yüzde 6,5 iken kadınlarda yüzde 12,1 olarak açıkladı. Yine TÜİK’in Kasım 2024 Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre düzenlenen DİSK-AR (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi) incelemesinde geniş tanımlı kadın işsizliğinin ise yüzde 38,31 ile tarihi zirvede olduğunu paylaştı. Kadın olduğumuz için henüz iş görüşmelerinde elenirken, bulduğumuz işlerde ise aynı işte çalışan erkeklerden daha az ücretle, kayıt dışı çalışmak zorunda bırakılıyoruz, işyerinde mobbing/psikolojik taciz, cinsel tacize uğruyoruz. Bu arada hamilelik nedeniyle işten çıkarılan kız kardeşlerimizi de unutmuyoruz.

SOKAKTAYIZ: Şiddete, tacize veya tecavüze uğrama ihtimali hep aklımızda, arkamızı kollayarak, hep hızlı adımlarla, hep aceleci, hep yetişmeye çalışarak aslında kaçarak yürüdüğümüz sokaklardayız. 

ADLİYEDEYİZ: Mahkemede o saatte ne işimiz vardı, ne giymiştik,  niye eğlenmeye gitmiştik, niye alkol almıştık, havadaki neme, masadaki yemeğe sinirlenip uçan kuştan tahrik olan erkek zihniyetini bir de biz niye uyandırmıştık??!! Niye diye diye mağdur olarak girdiğimiz adalet aradığımız saraylardan neredeyse şüpheli olarak çıkıyoruz.

SİYASETTEYİZ: Ancak evdeki sorumluluklardan arta kalan ve erkeklerin izin verdiği, sınırlarını çiziği alanda ve ölçüde yer buluyoruz. Meclis’te kadın milletvekili oranı yüzde 20 ve bakanlıklarda ise yüzde 5 civarında kalması bize bahşedilen yeri gösterse de kadınların bununla yetinmeyeceğini yine kadınlar gösterecek.

YENİ KAVRAMLARDAYIZ: Düşünün ki ‘kadın yoksulluğu’ dediğimiz yoksulluğun kadın olma hali başlı başına sorun. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliği, cinsiyetçi iş bölümü kadınların çalışma hayatında yer almasının, gelir ve tüketimin yanında yeterli gıdaya, sağlığa, adalete erişim gibi koşullarını da etkilediğini ve bu etkilerin erkeklere oranla kadınları çok daha derin şekilde yoksulluğa mahkûm ettiğini görüyoruz. 

Bütün bunların sayesinde(!) ve neticesinde 2024 yılı Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 yılı Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporuna göre, cinsiyet eşitliğine ulaşmak için 134 yıl daha gerekiyor. Bu endekse göre Türkiye 146 ülke arasında 127. sırada bulunuyor. Bizi kıskanan(!) Avrupa ülkeleri arasında sonuncusuyuz ve hatta sadece Avrupa ülkelerinin değil Suudi Arabistan, Nijerya, Bahreyn, Çin, Uganda, Etiyopya’nın da gerisinde kaldık. Yine bu forumda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için, hükümetlerin ve iş dünyasının hem kaynakları hem de zihniyetleri, toplumsal cinsiyet eşitliğinin adil ve sürdürülebilir büyümenin bir koşulu olarak benimsendiği yeni bir ekonomik düşünce yapısına doğru kaydırılması gerektiğini açıkça ortaya koydu. 

Ne yapmalı?
Öncelikle kadın olarak hayatta kalabilmemiz, şiddetten arınmış, eşit haklara sahip bir yapı kurmamız gerekiyor. Bunun için hemen şimdi İstanbul Sözleşmesinin istisnasız,  fakatsız,  her yönüyle uygulanması, 8 Martlara, 25 Kasımlara sıkıştırılmış günler, yıllar yetmez artık, kadın çağının başlaması gerekiyor. Güçlü ve sağlıklı aile olmanın yolunun her alanda eşit haklara sahip ve haklarını kullanabilen, güçlü kadınlardan geçtiğini görmemiz, kadını yok sayan iyice güçsüzleştiren aile yılı denilen gölgeden kurtulmamız gerekiyor. Herkese ve her şeye rağmen: ‘KADINLAR VARDIR’  Biz varız,  biz her yerdeyiz, dayanışma ve mücadeleyle yolumuza devam ediyoruz”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.