“Memleket İsterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.”,
dizeleriyle başlayan Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket İsterim” başlıklı şiirini, sanırım bilmeyenimiz yoktur.
“Şimdi nereden çıktı bu” diye düşünebilir, sorabilirsiniz.
Şuradan…
Son yılların en sıcak Temmuz ayını yaşıyoruz. Dünyayı olduğu gibi ülkemizi ve Adana’yı da kasıp kavuran aşırı sıcaklar, ormanlarımız için büyük risk taşıyor.
Bir yanda orman yangınları, bir yanda insan eliyle yaratılan tahribat, ormanlarımızla birlikte yüreklerimizi de derinden dağlıyor.
Muğla Bodrum’da Akbelen Ormanları, kömür, enerji için yok ediliyor. Kazdağları’nda bir avuç altın için yüzyıllar boyunca oluşan ormanımız, bitki örtümüz içindeki börtü böcekle bir daha geri dönüşümü olmayan bir şekilde yok ediliyor. Çevre köylüleri buralarda yıllardır, doğasına, ormanına, suyuna sahip çıkmak için uğraş veriyor.
Evet, enerji gelişip kalkınmamız için kuşkusuz vazgeçilmezimizdir. Doğaya, ağaca, suya, börtü böceğe zarar vermeden sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz gerekirken, gelişmiş ülkelerin terkettiği enerji santrallerine kullanmakta neden ısrar ediyoruz. Akbelen’de daha konuya ilişkin kesinleşmiş bir yargı kararı yokken, oksijen, yaşam kaynağımız ağaçları neden kesiyoruz?
Geçen haftalarda da değindiğim gibi orman vatandır. Ne enerji ne maden için vazgeçemeyiz, vazgeçmemeliyiz…
İklim değişikliği, küresel ısınma, buzulların erimesi…
Hepsini biz tetikliyoruz. Geleceğimizi kendi ellerimizle yok etmek için ısrarlı bir şekilde davranıyoruz.