BİTKİSEL ÜRÜNLERİ DE ECZANEDEN ALIN
BİTKİSEL ÜRÜNLERİ DE ECZANEDEN ALIN
Adana Eczacı Odası Başkanı Ersun Özkan:
ADANA – Türkiye’de hastalar, yılda yaklaşık 20 milyar lira tutarında ilaç kullanılıyor. Adana’da 704 eczane var, bunlardan 15 için geçici kapatma kararı bulunuyor. Her gün hasta veya yakınları ile iletişim halinde olan eczacıların durumunu, yaşadıkları sıkıntıları, sorunları ile beklentilerini Adana Eczacı Odası Başkanı Ersun Özkan ile konuştuk. Özkan, son zamanlarda artan doğal bitkisel ürünlerle Sağlık Bakanlığı’nın bu yıl başlatacağı reçetesiz ilaç satışıyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
BİTKİNİN TOPLANDIĞI SAAT BİLE ÖNEMLİ
Doğal bitkisel tedavi adı altında piyasada çok sayıda ürün satılıyor. Bunlar konusunda vatandaşa ne tavsiye edersiniz, Sağlık Bakanlığı’nın bu ürünler için yaptığı çalışmalar yeterli mi?
“İlaçla ilgili tek yetkili eczacıdır. Çünkü 5 yıl bunun eğitimini alır. Bu eğitimde ilacın etken maddesine, etkileşimine, kullanımına, ciddi zor bir eğitim sürecinden geçer, diplomasını alır. Eczacı, bitkilerle ilgili botanik ve farmakope dersleriyle eğitim alıyor. Aktarlara bakıyoruz, nasıl hangi koşullarda toplanıldığı belli olmayan, içinde etken madde var mıdır, yok mudur belli olmayan ürünler var. Bunların toplandığı saat bile önemlidir. Güneş doğramadan önce toplanmasıyla güneş doğduktan sonra toplanması arasında fark edenleri vardır. Sağlık Bakanlığı özellikle son dönem bu konuda mücadele etmeye çalışsa da maalesef başarılı olamıyor. İlacın uzmanı eczacıdır. Vatandaşın eczane dışında yok internetti, aktardı bu tür yerlerden asla ürün almaması lazım. Doktor tavsiye edecek, eczacı kullanımını söyleyecek. Bunun dışında doğal yöntemlerle ilgili en güveneceği yerler eczaneler. Çünkü yasayla, yönetmelikle eczanelerde neler satılacağı yazıyor. Aldığınız bir ürünün içinde ne olduğunu bilmelisiniz. Bir bitki düşünün; yaprağı var, çiçeği var, sapı var. Bunların hangisinin içerisinde ne miktarda kullanıldığında etki edeceği bellidir. Gelişigüzel, bu işin uzmanı olmayan insanlar tarafından yapıldığında; ölüm olaylarına dahi rastlıyoruz, eczane dışında alınan ürünlerden. Bitkisel diye satıyorlar, içinden etken madde çıkıyor. Bu işin doğrusu eczanelerdir. En güvenilir danışma noktaları, sağlığa ilişkin ürün alma noktaları eczanelerdir. Eczanede hasta muayene edebilir miyiz, edemeyiz. O zaman ilacı da, bu tür ürünleri de sağlık ürünlerini, bitkisel ürünleri alacağız yer eczanedir. Türkiye’de bir çok konuda yasa ve mevzuat var ama mevzuatı takip etmeniz, uygulamanız gerekiyor. Bu tür ürünlerin hastalık adı ve kullanımı verilerek söylenmesi yasak. Ama bakıyorsunuz, televizyona birileri çıkıyor istediği gibi sabahtan akşama kadar o ürünü tartışıyor. Ceza verilere kadar da dünyanın parasını zaten kazanıyorlar. Sağlık Bakanlığı, Reklam Üst Kurulu bu işle ilgileniyor, içinde tabiplerden ve eczacılardan ilgiler de var. Ancak bürokrasinin zor ve ağır işlemesi buradaki yaptırımları geciktiriyor. Türkiye koşullarında bu işi yaptırımlarla engellemeye çalışmazsanız, üzerinden 1 yıl geçtiğinde herkes bu işi yapmaya başlıyor. Aktarlar da aynı şekilde onları ayrı tutmuyorum. Toz toprağın içinde sokağa bir çuval koyuyor, çuvalın içerisinden elinle alıyor poşete koyuyor. Her tarafı sağlıkla ilgili olsa hijyen şartları uygun değil. Tozun toprağın içinden ekmek almıyoruz ki ilaç alalım.”
KAÇAĞI OLMAYAN MESLEKLERDEN BİRİYİZ
Eczacılık cazibesini yitirdi mi? Eskiden vergi rekortmenleri vardı, neler söylersiniz?
“Adana’da vergi rekortmeni çok eczacımız oluyordu. 10-15 eczanemiz ilk 100’e girerdi. Para kazandıklarından değil en rahat denetlenebilen, kaçağı olmayan faturalı giriş-faturalı çıkışı olan ender mesleklerden biridir, noterler gibi. Bir kuyumcunun, eczacıdan az kazandığını düşünüyor musunuz. Bir müteahhidin, eczacıdan az kazandığını düşünüyor musunuz, mümkün değil. Bu işte, devlete vergisi tam ödeyen, vatandaşlık görevini yerine getiren ender meslek örgütlerinden biriyiz. Türkiye’de 15 yıldır özellikle 2002 sonrası süreçte, değeri kaybolmayan, zorluk yaşamayan, dibi görmeyen kaç tane meslek grubu kaldı. 2002 yılından sonra Türkiye’de yavaş yavaş her alanda ciddi değişim dönüşüm yapıldı. Oldu-olmadı. Milli eğitimi hatırlayın, halen Milli eğitimin ne olacağı belli değil. Özel okul, dershane, etüt, şimdi etütleri de kapatacaklar. Şimdi bir tartışma var yine okulları tam güne çıkaracağız. Hangi okulu, tam güne nasıl çıkaracağız? Okul yetmiyor ki 70-80 öğrenciyi bir sınıfa toplamışız. Özel okulları pompalıyoruz. Diğer taraftan onlara yasak getirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla Milli eğitimde yaşadığımız sıkıntı, hekimlerin yaşadığı sıkıntı, doktorların yaşadığı sıkıntı, TMMOB’a bağlı odaların yaşadığı sıkıntı, bunların hepsini aslında topyekün düşünmek gerekiyor.”
HEPİMİZ BU GEMİDEYİZ
“Türkiye bir ivme ile aşağı doğru giderken, hepimiz o geminin içindeyiz. Hiçbirimizin gemi aşağıya inerken yukarı çıkma şansı yok. Çıkacağımız son nokta geminin en üst noktasıdır. Onun dışında yok. Dolayısıyla eczacılar bu dönüşümden ciddi etkilendi. Doktorlar ciddi etkilendi, önümüzdeki süreçte Kamu Hastaneler Birliği kuruldu, hemen arkasına Şehir hastaneleri geldi. Yarın Adana’ya ve Türkiye’ye katacağı olumsuzlukları hep birlikte izleyeceğiz.
YABANCILAR, MİLYAR DOLAR, BİZ 200-300 MİLYON DOLAR AYIRIYORUZ
“Sıkıntı çok eczacılar olarak. Özellikle ilaç fiyatlarının kontrolsüz düşürülmesi. Bir ülke düşünün dolar 4 lira olmuş. Siz doları -euroyu 2,30’lardan konuşuyorsunuz. Sabitlemişiz biz burada. İlaç fiyatları belirlenirken İlaç fiyat kararnamesi bu işin nasıl yapılacağını anlatır. İlaç fiyat kararnamesinde döviz kuru baz alınır. Avrupa’daki en ucuz ilaç alan 5 ülke baz alınır. Bizde de aynısı yapılıyor. Ama bu yapılırken, biz euroyu 4 liradan baz almıyoruz. İlaç firmalarının Euro hesapları 2.30’du. Hükümet tabiki tasarruf yapacak. Hiç bunun tartışması olmaz. Tabi ki paramız dışarıya gitmeyecek. Ama bunun yolu euroyu düşürmek, doları düşük kurdan hesaplamak değil. Bir kere yerli ilacı desteklersiniz. Yerli üretimi desteklersiniz. Ar-Ge’ye para harcarsınız. Avrupa’da, Amerika’da bir ilacı bulmak için 9-10 milyar dolar para harcıyorlar. Sadece bir tek ilaç için. Türkiye’de Ar-Ge’ye ayrılan para 200-300 milyon dolar. Siz tüm bunlardan sonra diyeceksiniz ki yerli ilaç sanayisini destekliyorum. Bugün Türkiye’de 50-55’i yabancı menşeli ilaçlardır. Yerli dediğimiz ilaç firmaları da genellikle eşdeğer yapar. Onlar da yavaş yavaş satılıyor, kalmadı doğru düzgün. Silah, besin, ilaç, en büyük üçüncü sektörde siz dışa bağımlısınız. Silahtan daha tehlikelidir. Türkiye’de ilaç pazarı 20 milyar TL. Geçen sene 19 milyar lira oldu. Bu sene 22-23 milyar. Eczacıların ciddi ekonomik sıkıntıları var ilaç fiyat düşüşlerinden kaynaklı. Eczanelerin her yıl düşüş olduğu dönemlerde 300-400 milyon lira zararları oldu. Eczanenin bürokrasisini artırırken günlük maliyetini artırırken bize kesemizden ilaç satmamızı isteyen bir sistemle karşı karşıyayız. Yılda 2000 eczacı mezun oluyor. Bir de kısıtlama getirdiler, yarın sıkıntımız bizim İstanbul gibi olacak. Hiçbir eczacı, işyeri açamayacak. Siz istihdamla ilgili sıkıntıları çözmezseniz yarın 5 yılda 10 bin eczacıyla daha büyük sıkıntılar bizi bekleyecek.”
REÇETESİZ İLAÇ ÖLÜMLERE SEBEP OLABİLİR
Sağlık Bakanlığı bu yıl içinde reçetesiz ilaç satılması yönünde bir uygulama başlatacak bu konuya nasıl bakıyorsunuz?
“Önümüzdeki büyük sıkıntı Türkiye’de 2017 yılında reçetesiz ilaç satışı başlıyor. Bugün tüm ilaçları reçete ile satıyoruz, satılması gerekiyor. Ama bu uygulamayla Sağlık Bakanlığı bir liste ile reçetesiz satılacak ilaçları belirleyecek. Diyecek ki kurum olarak ben bu ilaçları ödemiyorum. Bunları eczacı reçetesiz satabilir. Yarın bir gün daha büyük sıkıntı. Bu ilaçların reklamları olacak, tıpkı Avrupa’daki gibi. Reklamdan sonra belki bunların markete girme ihtimalleri olacak. Çünkü sermaye bunu isteyecek, aynı Avrupa’da Amerika’da olduğu gibi. Bunlar kontrolsüz bir şekilde vatandaşa verilecek. İşte asıl o zaman bizim gibi sağlık okur- yazarlığının düşük olduğu, halkın bırakın sağlık okur- yazarlığını, okur-yazarlığının olmadığı bir yerde, özendirilmiş reklamlarla birlikte kullanılan ilaçlar belki ölümlere neden olacak. İnşallah olmaz. Halk sağlığına zerre kadar faydası yok bu işin. Çünkü bu bir ilaçtır, ilaç zehirdir. İlacı zehirden ayıran dozudur. Eczacının görevi para kazanmak değil. Eczacının görevi halk sağlığı adına hizmet etmek. Biz SSK hastaneleri kapatılırken, Yeşil kart hastaları normal vatandaş gibi ilaç almaya başlarken bu hükümetin uygulamalarının hepsini destekledik. Eczacının cebinden para çıktığı durumlarda da destek olduk, sistemi hiçbir zaman aksatmadık.”(EGEMEN)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.