Sözün düştüğü cümlede
Duygu'nun aktığı dizede
Kim bilir ne deryalar kopmuştur
Hangi karalar kıtalarından ayrılmıştır…
Hangi dilin ritminde hangi insanlık çağ atlamış
Görünen köyün içinde olup bitenlerden ibarettir.
Oysaki her insanda duygunun derecesi farklı düşer.
Duygusunu ise farklı yaşarmış
Hani o masum çocuklar
Hani çaresiz kalanlar
Akılda icra ettiklerini
Duygu'ya nasıl yakınlaştırır…
Yakınlık kurduğum kan bağı değildir
Hangi yöne bakarken bakışlarıma ortak olandır.
Duyduğumu gördüğüme götürmek
Hissettiklerimde merhamet duymaktır.
Onur gurura teslim olurken
Yaşadığım zaman çok ileride
Işığın hızına aşığın hazzına ulaştırmak gibidir…
Huzursuzca gittiğim istikamet dosdoğru gitmiyor
Oyalanıyorum duygularım yoğunluğunda,
Vakit geçiriyorum kelimelerin manalarında
Vakitsizce doğanlar acımasızca yokluğun içinde...
Duygu'nun verdiği yanıltmalar
Fikrin verdiği çelişkiler ile doludur
Duyduğum, gördüğüm, hissettiklerimden ötesi yoktur
Kör karanlıklar aydınlığa ulaşamayınca
Gözüm perdesi aralanmaz
Ayık baktığım mekanda
Tüm karalar zaten kıtalarına bağlıdır.
Bizi ayıran bu fikir çelişkileri
Bu duygu yükü
Varlıktan yokluğa sürüklüyor
Yaşamak hevesini bitirir
Bu cihanda görünen o kadar çok şey var ki
Gözüm perdesini kapatır.
Hani dosdoğru bildiğim insanlık ölümün pençesinde...
Acımasızca zamanın hızında yok olurken
Atmosferde bıraktığımız kirli enerjileri
Bedenimizle toprağa verince
Bugün de yaşanılan Duygu yarın da farklı düşer
Hayatların verdiği coğrafyada
Mekanda şekil bulurmuş
Zamanın ilerisi gerisinde değildir.