2018 BÜTÇESİ TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİ ARTTIRAN BİR BÜTÇEDİR!

GÜNDEM 20.12.2017 - 11:08, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 1583+ kez okundu.
 

2018 BÜTÇESİ TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİ ARTTIRAN BİR BÜTÇEDİR!

Değerli Basın Emekçileri Hepimizin bildiği üzere bütçeler;  ülke yönetiminde söz sahibi siyasal iktidarın gelirleri kimden toplayacağına ve bu gelirlerin kimlere veya hangi toplumsal kesimlere nasıl pay edileceğine dair yaklaşımını ortaya koyan politik belgelerdir. Siyasal iktidarlar belirledikleri bütçe politikası ile var olan eşitsizlikleri ortadan kaldırmak mı yoksa yeniden üretmek için mi kullanacaklarını açık ederler. Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en derin yaşandığı; eğitim, sağlık, istihdam, siyasal katılma ve şiddet gibi temel başlıklarda kadınlara yönelik sistematik ayrımcılığın artarak devam ettiği bir ülkedir. 2017 yılı Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu 'na göre Türkiye cinsiyet eşitliğinde 144 ülkenin içerisinde 131. sırada, ekonomide cinsiyet eşitliğinde 128’inci, eğitimde 101’inci, sağlıkta 59’uncu, siyasette cinsiyet eşitliğinde ise 118’inci sırada yer almaktadır. Kamu hizmetlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları uygulanacaksa bütçe tasarımı ile başlanmalıdır.  Eşitleyici kamu hizmetlerinin tasarımı ve uygulanması için, İhtiyaçları farklılaşan ve özel politika uygulaması gerektiren nüfus kesimlerinin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için, Demokratik, kapsayıcı ve adil bir kalkınma için, Sadece kadınlarla erkekler arasında değil, grupların kendi içlerindeki eşitsizlikleri gidermek için, Kadın emeği sömürüsünün önlenmesi ve ev içi emeğin hakkının verilebilmesi için, Bütçe uygulama süreçlerinde eşitsizliğin yeniden üretilmesini engellemek için, Bütçe gelirlerinin toplanması ve harcama süreçlerinde eşitsizliğin yeniden nasıl üretildiğini ortaya çıkarmak için, Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB) yapılmalıdır. TBMM Başkanlığı ilk kez 2013-2017 Stratejik Planı' nda ''kurum bünyesinde kadınların çalışma hayatındaki sorunlarına ilişkin duyarlılığı ve farkındalığı artırmayı gözetmek'' ilkesine yer verilmiş olmasına rağmen, söz konusu ilke ne yazık ki kağıt üzerinde kalmış, hazırlanan bütçelerde bu ilkeye uygun hiçbir adım atılmamıştır. Ayrıca BM Ortak Programı ile 11 pilot ilde TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME(TCDB) ''  için 2015’te hazırlanan projenin tamamlandığı bilinmesine rağmen 2018 bütçesi dahil TCDB hayata geçirilmemiştir.  İşçiler, kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarını korumakla görevli sendika ve konfederasyonlar, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, toplumsal kesimlerin temsilcileri tamamen sürecin dışında tutularak hazırlanan 2018 bütçesinin her aşamasında söz söyleme, yetki kullanma ve karar alma hakkı siyasal iktidarın tekelinde toplanmıştır. Aynı zamanda,  yaratılan eşitsizliklerden en fazla etkilenen kesim olan kadınlar da sürecin dışında tutularak, bütçenin gerek hazırlanma, gerekse uygulama süreçlerine ‘kadın bakış açısı' dahil edilmemiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak bir yana, mevcut eşitsizliği daha da derinleştirmeye dönük yeni adımlar atılmıştır. Öte yandan tüm politikaları ile kadın özgürleşmesi karşıtı bir siyasal partinin eşitleyici bir bütçe hazırlaması zaten beklenemez. AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önlenmemesi, artması; kadın emeği ve bedeni üzerinde tahakkümün kurumsallaştırılması, kadına yönelik ayrımcılık ve suçların yaptırımsız bırakılması bir politik tercihin sonucudur. AKP, bu politik yaklaşıma paralel olarak; 4+4+4 sistemi ile kadını örgün eğitimin dışına çekme, “en az üç çocuk” politikası ile evde tutma, emek alanını güvencesizleştirerek ve esnekleştirerek de kadın emeği sömürüsünü derinleştirmeyi hedeflemektedir. Kadına yönelik ayrımcı zihniyet, eşitlik karşıtlığı bütçelere de yansımıştır. 2018 bütçesi de, yıllardır yapılan diğer bütçeler gibi toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak bir yana eşitsizliği derinleştiren savaş, rant ve adaletsizlik bütçeleri olmuştur. Bilindiği üzere AKP kadını bir birey olarak değil, ailenin bir unsuru olarak konumlandırmaktadır. Kadına yönelik bu yaklaşımını 2011 yılında ”kadın” adını bakanlıktan çıkararak bir kez daha göstermiştir. 2018 yılı bütçesinden ”Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” (ASPB) olarak yeniden yapılandırılan bakanlığa ayrılan kaynaklar kadının güçlenmesine yönelik politikaları hayata geçirmek yerine aileyi güçlendiren politikaların temel alındığını göstermektedir. 2017 yılı merkezi yönetim bütçesi içinde ASPB 'nin % 4 olan payı 2018 bütçesinde % 3.5’a indirilmiştir. ASPB bütçesinde parasal olarak bir artış olmakla birlikte,  oransal bir düşüş vardır. Üstelik bu artış ne milyonlarca çocuk, engelli ve yaşlıya daha iyi bir sosyal hizmet sunmak için, ne de kadınların eşitliği içindir. Bu artış, oluşturulmaya çalışılan bağımlılık mekanizmalarını daha da arttırmak içindir. Öte yandan ASPB bütçesi kadınların şiddet, düşük ücretli ve güvencesiz çalışma, istihdama ve kamusal hizmetlerde erişimde ayrımcılık vb temel ihtiyaçlarına gerekli çözüm üretmekten uzak bir bütçe olma niteliğini korumaktadır. Çünkü bakanlık bütçesinin 20 milyar 519 milyon lirası yani % 84 ü sosyal yardımlara ayrılmıştır. Üstelik sosyal yardımlara ayrıldığı söylenen bu pay adil dağıtılmadığı gibi, başka alanlardaki açıkları kapatmak için kullanılmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde ki uçuruma rağmen ASPB bünyesinde oluşturulan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü( KSGM) işlevsiz bırakılmış, 2014 yılından bu yana da KSGM' ne bakanlık bütçesinden ayrılan pay azalmaya devam ederken, siyasal ilişkilere eklemlenmiş olan Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü bütçesi ise yüzde 50 artmış durumdadır. Yani daha önceki bütçelerde olduğu gibi 2018 bütçesinde de kadına yer yoktur. ASPB bütçesiyle örneklendirdiğimiz zihniyetin ürünü olan ve OHAL şartlarında hazırlanan 2018 bütçesi; kurumsallaşan yapılarıyla erkek egemen sistemi daha fazla güçlendirmeyi esas alan, kadınları, emekçileri, farklı cinsel yönelimleri, farklı inançları ve ayrımcılığa uğrayan toplumsal kesimleri görmezden gelen, ayrımcılığı derinleştirecek bir bütçedir. Siyasal iktidarın kadına yönelik ayrımcı zihniyeti kaçınılmaz olarak bütçeye de yansımıştır. Eğitim, sağlık, istihdam, siyasal katılma başta olmak üzere pek çok konuda ayrımcılıkla karşılan kadınların yaşadığı eşitsizlikleri gidermeye yönelik en küçük bir adım dahi atılmamıştır. Savaş ve çatışma ortamının kadına yönelik sistemli şiddeti, taciz ve tecavüzü arttırdığı yine görmezden gelinmiş,  güvenlik/savunma adı altında yapılan savaş harcamaları artırılmıştır. Buna karşın kadınların sosyal yaşama katılımı için çok kritik olan eğitim harcama ve yatırımlarının,  yine kadınlar için çok önemli olan sağlık harcamalarının ve yatırımlarının payı düşürülmüştür. 2018 bütçesi kadın istihdamı önündeki en büyük engel olarak görülen çocuk bakım hizmetlerine bir çözüm üretmemekte, yasalarca güvence altına alınmış olmasına rağmen kreş ve çocuk bakımevlerinin sayısının arttırılmasına dair somut adımlar atmak bir yana, bu alanı sermeye ye teşvik alanı olarak kullanmak yaklaşımın devam ettiğinin göstermektedir. Sonuç olarak Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe yaklaşımının hiçbir izinin görülmediği,  cinsiyet körü bir siyasal metin oluşturulmuştur.  AKP Hükümetinin 2018 yılı bütçe tasarısı bu haliyle tıpkı öncekileri gibi sadece emek, barış ve demokrasi düşmanı değil,  aynı zamanda kadın düşmanı bir bütçedir. KESK'li kadınlar olarak toplumsal cinsiyet körü,  savaşa, ranta ve yağmaya kaynak aktarma üzerine kurulu OHAL bütçesini kabul etmiyoruz. Yıllardır yürüttüğümüz emek ve demokrasi mücadelemizin, kadının eşitlik ve özgürlük mücadelemizin gereği olarak iş yerlerimiz başta olmak üzere, AKP'nin cinsiyetçi öze dayanan, sermaye, savaş ve darbe bütçesini teşhir etmeye devam edeceğiz. KESK Adana Şubeler Platformu Seçil SÖNMEZ Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Değerli Basın Emekçileri

Hepimizin bildiği üzere bütçeler;  ülke yönetiminde söz sahibi siyasal iktidarın gelirleri kimden toplayacağına ve bu gelirlerin kimlere veya hangi toplumsal kesimlere nasıl pay edileceğine dair yaklaşımını ortaya koyan politik belgelerdir. Siyasal iktidarlar belirledikleri bütçe politikası ile var olan eşitsizlikleri ortadan kaldırmak mı yoksa yeniden üretmek için mi kullanacaklarını açık ederler.

Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en derin yaşandığı; eğitim, sağlık, istihdam, siyasal katılma ve şiddet gibi temel başlıklarda kadınlara yönelik sistematik ayrımcılığın artarak devam ettiği bir ülkedir. 2017 yılı Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu 'na göre Türkiye cinsiyet eşitliğinde 144 ülkenin içerisinde 131. sırada, ekonomide cinsiyet eşitliğinde 128’inci, eğitimde 101’inci, sağlıkta 59’uncu, siyasette cinsiyet eşitliğinde ise 118’inci sırada yer almaktadır.

Kamu hizmetlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları uygulanacaksa bütçe tasarımı ile başlanmalıdır.

  •  Eşitleyici kamu hizmetlerinin tasarımı ve uygulanması için,
  • İhtiyaçları farklılaşan ve özel politika uygulaması gerektiren nüfus kesimlerinin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için,
  • Demokratik, kapsayıcı ve adil bir kalkınma için,
  • Sadece kadınlarla erkekler arasında değil, grupların kendi içlerindeki eşitsizlikleri gidermek için,
  • Kadın emeği sömürüsünün önlenmesi ve ev içi emeğin hakkının verilebilmesi için,
  • Bütçe uygulama süreçlerinde eşitsizliğin yeniden üretilmesini engellemek için,
  • Bütçe gelirlerinin toplanması ve harcama süreçlerinde eşitsizliğin yeniden nasıl üretildiğini ortaya çıkarmak için, Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB) yapılmalıdır.

TBMM Başkanlığı ilk kez 2013-2017 Stratejik Planı' nda ''kurum bünyesinde kadınların çalışma hayatındaki sorunlarına ilişkin duyarlılığı ve farkındalığı artırmayı gözetmek'' ilkesine yer verilmiş olmasına rağmen, söz konusu ilke ne yazık ki kağıt üzerinde kalmış, hazırlanan bütçelerde bu ilkeye uygun hiçbir adım atılmamıştır. Ayrıca BM Ortak Programı ile 11 pilot ilde TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME(TCDB) ''  için 2015’te hazırlanan projenin tamamlandığı bilinmesine rağmen 2018 bütçesi dahil TCDB hayata geçirilmemiştir.

 İşçiler, kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarını korumakla görevli sendika ve konfederasyonlar, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, toplumsal kesimlerin temsilcileri tamamen sürecin dışında tutularak hazırlanan 2018 bütçesinin her aşamasında söz söyleme, yetki kullanma ve karar alma hakkı siyasal iktidarın tekelinde toplanmıştır. Aynı zamanda,  yaratılan eşitsizliklerden en fazla etkilenen kesim olan kadınlar da sürecin dışında tutularak, bütçenin gerek hazırlanma, gerekse uygulama süreçlerine ‘kadın bakış açısı' dahil edilmemiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak bir yana, mevcut eşitsizliği daha da derinleştirmeye dönük yeni adımlar atılmıştır.

Öte yandan tüm politikaları ile kadın özgürleşmesi karşıtı bir siyasal partinin eşitleyici bir bütçe hazırlaması zaten beklenemez. AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önlenmemesi, artması; kadın emeği ve bedeni üzerinde tahakkümün kurumsallaştırılması, kadına yönelik ayrımcılık ve suçların yaptırımsız bırakılması bir politik tercihin sonucudur. AKP, bu politik yaklaşıma paralel olarak; 4+4+4 sistemi ile kadını örgün eğitimin dışına çekme, “en az üç çocuk” politikası ile evde tutma, emek alanını güvencesizleştirerek ve esnekleştirerek de kadın emeği sömürüsünü derinleştirmeyi hedeflemektedir. Kadına yönelik ayrımcı zihniyet, eşitlik karşıtlığı bütçelere de yansımıştır.

2018 bütçesi de, yıllardır yapılan diğer bütçeler gibi toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak bir yana eşitsizliği derinleştiren savaş, rant ve adaletsizlik bütçeleri olmuştur.

Bilindiği üzere AKP kadını bir birey olarak değil, ailenin bir unsuru olarak konumlandırmaktadır. Kadına yönelik bu yaklaşımını 2011 yılında ”kadın” adını bakanlıktan çıkararak bir kez daha göstermiştir. 2018 yılı bütçesinden ”Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” (ASPB) olarak yeniden yapılandırılan bakanlığa ayrılan kaynaklar kadının güçlenmesine yönelik politikaları hayata geçirmek yerine aileyi güçlendiren politikaların temel alındığını göstermektedir.

2017 yılı merkezi yönetim bütçesi içinde ASPB 'nin % 4 olan payı 2018 bütçesinde % 3.5’a indirilmiştir. ASPB bütçesinde parasal olarak bir artış olmakla birlikte,  oransal bir düşüş vardır. Üstelik bu artış ne milyonlarca çocuk, engelli ve yaşlıya daha iyi bir sosyal hizmet sunmak için, ne de kadınların eşitliği içindir. Bu artış, oluşturulmaya çalışılan bağımlılık mekanizmalarını daha da arttırmak içindir. Öte yandan ASPB bütçesi kadınların şiddet, düşük ücretli ve güvencesiz çalışma, istihdama ve kamusal hizmetlerde erişimde ayrımcılık vb temel ihtiyaçlarına gerekli çözüm üretmekten uzak bir bütçe olma niteliğini korumaktadır. Çünkü bakanlık bütçesinin 20 milyar 519 milyon lirası yani % 84 ü sosyal yardımlara ayrılmıştır. Üstelik sosyal yardımlara ayrıldığı söylenen bu pay adil dağıtılmadığı gibi, başka alanlardaki açıkları kapatmak için kullanılmaktadır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde ki uçuruma rağmen ASPB bünyesinde oluşturulan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü( KSGM) işlevsiz bırakılmış, 2014 yılından bu yana da KSGM' ne bakanlık bütçesinden ayrılan pay azalmaya devam ederken, siyasal ilişkilere eklemlenmiş olan Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü bütçesi ise yüzde 50 artmış durumdadır. Yani daha önceki bütçelerde olduğu gibi 2018 bütçesinde de kadına yer yoktur.

ASPB bütçesiyle örneklendirdiğimiz zihniyetin ürünü olan ve OHAL şartlarında hazırlanan 2018 bütçesi; kurumsallaşan yapılarıyla erkek egemen sistemi daha fazla güçlendirmeyi esas alan, kadınları, emekçileri, farklı cinsel yönelimleri, farklı inançları ve ayrımcılığa uğrayan toplumsal kesimleri görmezden gelen, ayrımcılığı derinleştirecek bir bütçedir. Siyasal iktidarın kadına yönelik ayrımcı zihniyeti kaçınılmaz olarak bütçeye de yansımıştır. Eğitim, sağlık, istihdam, siyasal katılma başta olmak üzere pek çok konuda ayrımcılıkla karşılan kadınların yaşadığı eşitsizlikleri gidermeye yönelik en küçük bir adım dahi atılmamıştır.

Savaş ve çatışma ortamının kadına yönelik sistemli şiddeti, taciz ve tecavüzü arttırdığı yine görmezden gelinmiş,  güvenlik/savunma adı altında yapılan savaş harcamaları artırılmıştır. Buna karşın kadınların sosyal yaşama katılımı için çok kritik olan eğitim harcama ve yatırımlarının,  yine kadınlar için çok önemli olan sağlık harcamalarının ve yatırımlarının payı düşürülmüştür.

2018 bütçesi kadın istihdamı önündeki en büyük engel olarak görülen çocuk bakım hizmetlerine bir çözüm üretmemekte, yasalarca güvence altına alınmış olmasına rağmen kreş ve çocuk bakımevlerinin sayısının arttırılmasına dair somut adımlar atmak bir yana, bu alanı sermeye ye teşvik alanı olarak kullanmak yaklaşımın devam ettiğinin göstermektedir.

Sonuç olarak Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe yaklaşımının hiçbir izinin görülmediği,  cinsiyet körü bir siyasal metin oluşturulmuştur. 

AKP Hükümetinin 2018 yılı bütçe tasarısı bu haliyle tıpkı öncekileri gibi sadece emek, barış ve demokrasi düşmanı değil,  aynı zamanda kadın düşmanı bir bütçedir.

KESK'li kadınlar olarak toplumsal cinsiyet körü,  savaşa, ranta ve yağmaya kaynak aktarma üzerine kurulu OHAL bütçesini kabul etmiyoruz.

Yıllardır yürüttüğümüz emek ve demokrasi mücadelemizin, kadının eşitlik ve özgürlük mücadelemizin gereği olarak iş yerlerimiz başta olmak üzere, AKP'nin cinsiyetçi öze dayanan, sermaye, savaş ve darbe bütçesini teşhir etmeye devam edeceğiz.

KESK Adana Şubeler Platformu

Seçil SÖNMEZ

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.