İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMAYA ÇALIŞANLARIN ELİNE KATLEDİLECEK HER BİR KADININ KANI BULAŞIR
GÜNDEM
22.07.2020 - 09:37, Güncelleme:
29.12.2022 - 15:19 1809+ kez okundu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMAYA ÇALIŞANLARIN ELİNE KATLEDİLECEK HER BİR KADININ KANI BULAŞIR
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, “Kadının yaşam hakkını savunan İstanbul
Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırmaya çalışanların eline gelecekte katledilecek her bir kadının
kanı bulaşır” dedi. Bulut, kadınları yaşatabilmenin tek yolunun İstanbul Sözleşmesi'ni fırlatıp
atmak değil, yükümlülüğünü yerine getirmek olduğunu kaydetti.
ANKARA///
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, TBMM Genel Kurulu’nda kadına yönelik artan
şiddete dikkat çekti. Bulut, “Şule Çet, Emine Bulut, Ceren Özdemir, Özgecan Aslan. Buradan
hepsinin adını saymaya kalksak saatler sürer. En yakınları tarafından yaşam hakları elinden
alınan, katledilen kadınlardan sadece birkaç tanesi bunlar ve bugün bu utanç verici tabloya
27 yaşında hayatının baharında aramızdan kopartılan Pınar Gültekin de eklendi. Allahtan
rahmet diliyoruz, acılı ailesine sabırlar diliyoruz” dedi.
ELİMİZİ VİCDANIMIZA KOYMA ZAMANI
Neredeyse her gün bir kadının, erkek şiddetine kurban gittiğini belirten Bulut, geçtiğimiz ay
27 kadının öldürüldüğünü, 23 kadının da şüpheli şekilde ölü bulunduğunu söyledi. Bulut, bu
rakamlar sadece birer istatistikten ibaret olmadığını, öldürülen kadınların birilerinin annesi,
birilerinin kardeşi, birilerinin evladı olduğunu ifade etti. Bulut, “Kadınların can güvenliğini
sağlayamıyor isek, polislerin koruması altında hatta sığınma evlerinde bile kadınlar
öldürülüyor ise elimizi vicdanımıza koyup düşünmemizin zamanı gelmiştir. Meclisin, her
birimizin, özellikle de iktidar milletvekillerinin sorumluluğu var” ifadelerini kullandı.
ÇAĞDIŞI ZİHNİYETLE SORUNU ÇÖZEMEYİZ
Kadınların yaşam sorununun bir an önce çözülmesi gereken en büyük sorun olduğunu
kaydeden Buut şöyle devam etti:
Her bir kadın katledildiğinde buradan kınıyoruz, lanetliyoruz, sosyal medyada paylaşıyoruz,
taziye mesajları gönderiyoruz ancak sorun çözülmüyor. Kadınlara yönelik şiddetin çözülmesi
için yasalarımız var; mevcut yasamızda, mevzuatımızda 6284 sayılı Yasa var. Ayrıca ilk imzacı
olduğumuzdan gurur duyduğumuz İstanbul Sözleşmesi var ama uygulama yönünde ciddi bir
siyasi irade olduğu da açık. Öncelikle kararlı bir siyasi irade lazım ve yasaların eksiksiz
uygulanması lazım. Kadınla erkeği eşit olarak görmeyen, fıtratına aykırı diye kadının toplum
içinde bile görülmesine tahammül edemeyen, kadını sadece aile içinde tarif eden bir
zihniyetle bu sorunu elbette çözemeyiz. "Kadın evin süsüdür, kocadır sever de döver de,
örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, kadınlar iş aradığında işsizlik yükseliyor, kadın edepli
olmalı, kahkaha atmamalı." söylemleriyle kadını ikinci plana iten bir bakış açısıyla elbette bu
sorunu çözemeyiz. Ya da "Cennet anaların ayaklarının altındadır." diyerek ağzımıza pelesenk
edip annemizin önce bir kadın olduğunu da görmezden gelirsek yine bu sorunu çözemeyiz.
YARGI, KATİLLERİ CESARETLENDİRİYOR
Mahkemelerde takım elbise giydi diye, sakal tıraşı oldu diye iyi hâl ya da tahrik indirimi
uygulanıp katillerin âdeta cesaretlendirildiğini kaydeden Bulut, kadına yönelik şiddeti
önlemenin yolunun, öncelikle bu zihniyetle mücadele etmekten, kadın ve erkek eşit olduğu
gerçeğini özümsemekten geçtiğini bildirdi. Bulut, “Kadınları yalnızca iyi bir ev kadını, iyi
anne, iyi eş ya da bu konuda sadece iyi aile bireyi olarak makbul görmek; kadını yok sayan,
ikinci sınıf gören zihniyetle biran önce yüzleşmek gerekiyor. Yargısıyla, medyasıyla, iktidarı,
muhalefetiyle topyekûn bir mücadeleden amasız, fakatsız şiddete karşı tek ses olmaktan
geçiyor. Örneğin toplumda tüm kesimler çocukların küçük yaşta evlendirilmesine karşı
çıkmalıdır, bunun bir suç olduğu açık, net bir şekilde ifade edilmelidir. Kadınlara yönelik
şiddette en küçük bir tolerans gösterilmemelidir” dedi.
KADINLARDAN KORKAN ZAVALLIDIR
Kadının eşitlik mücadelesinin tarihin en eski, en yaygın adalet arayışı, çağdaşlık mücadelesi
olduğunu kaydeden Bulut, kadın ve çocuk haklarının hiçbir siyasi partinin malzemesi, öznesi
olamayacağını belirtti. Kadın haklarını savunmanın, erkek şiddetinden korumanın siyasilerin
ayrılacağı değil birleşeceği bir konu olduğunu kaydeden Bulut, "Çağdaş ülkelerde kadının
bedeni ve tercihleri üzerinden siyaset yapılamaz. Kadının kaç çocuk yapacağına, hangi
yöntemle yapacağına ve ne giyeceğine muktedirler karar veremez. Kadının kendisi karar
verir. Kadınların özgürlüğünden korkanlar ancak zavallılardır, özgüveni olmayanlardır”
ifadelerini kullandı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMAYA ÇALIŞANLARIN ELİNE KATLEDİLECEK
HER BİR KADININ KANI BULAŞIR
İstanbul Sözleşmesi’nin, aileyi toplumsal eşitlik üzerinden tanımladığına dikkat çeken Bulut,
bugün İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar gündeme gelmesinin en önemli sebebinin, kadınları
hizada tutma anlayışının ve aile içinde erkeğe itaat ettirme anlayışının bir tekerrürü olduğunu
söyledi. Kadını erkek mülkiyetine sokmak isteyen bu anlayışın, köhne bir anlayış olduğunu
ifade eden Bulut şöyle devam etti: Kadınların katledildiği, yaşam haklarının ellerinden alındığı
bu ortamda İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamak istemeyenlerin eline Pınar'ın kanı bulaşır. "Aile
yapısını bozuyor." safsatasıyla İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açanların eline Ceren'in kanı
bulaşır. Kadının yaşam hakkını savunan İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırmaya
çalışanların eline gelecekte katledilecek her bir kadının kanı bulaşır. Kadınları yaşatabilmenin
tek yolu, 2014 yılından beri yürürlükte olan, ilk imzacısı olduğumuz ve övündüğümüz İstanbul
Sözleşmesi'ni fırlatıp atmak değil yükümlülüğünü yerine getirmektir.
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, “Kadının yaşam hakkını savunan İstanbul
Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırmaya çalışanların eline gelecekte katledilecek her bir kadının
kanı bulaşır” dedi. Bulut, kadınları yaşatabilmenin tek yolunun İstanbul Sözleşmesi'ni fırlatıp
atmak değil, yükümlülüğünü yerine getirmek olduğunu kaydetti.
ANKARA///
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, TBMM Genel Kurulu’nda kadına yönelik artan
şiddete dikkat çekti. Bulut, “Şule Çet, Emine Bulut, Ceren Özdemir, Özgecan Aslan. Buradan
hepsinin adını saymaya kalksak saatler sürer. En yakınları tarafından yaşam hakları elinden
alınan, katledilen kadınlardan sadece birkaç tanesi bunlar ve bugün bu utanç verici tabloya
27 yaşında hayatının baharında aramızdan kopartılan Pınar Gültekin de eklendi. Allahtan
rahmet diliyoruz, acılı ailesine sabırlar diliyoruz” dedi.
ELİMİZİ VİCDANIMIZA KOYMA ZAMANI
Neredeyse her gün bir kadının, erkek şiddetine kurban gittiğini belirten Bulut, geçtiğimiz ay
27 kadının öldürüldüğünü, 23 kadının da şüpheli şekilde ölü bulunduğunu söyledi. Bulut, bu
rakamlar sadece birer istatistikten ibaret olmadığını, öldürülen kadınların birilerinin annesi,
birilerinin kardeşi, birilerinin evladı olduğunu ifade etti. Bulut, “Kadınların can güvenliğini
sağlayamıyor isek, polislerin koruması altında hatta sığınma evlerinde bile kadınlar
öldürülüyor ise elimizi vicdanımıza koyup düşünmemizin zamanı gelmiştir. Meclisin, her
birimizin, özellikle de iktidar milletvekillerinin sorumluluğu var” ifadelerini kullandı.
ÇAĞDIŞI ZİHNİYETLE SORUNU ÇÖZEMEYİZ
Kadınların yaşam sorununun bir an önce çözülmesi gereken en büyük sorun olduğunu
kaydeden Buut şöyle devam etti:
Her bir kadın katledildiğinde buradan kınıyoruz, lanetliyoruz, sosyal medyada paylaşıyoruz,
taziye mesajları gönderiyoruz ancak sorun çözülmüyor. Kadınlara yönelik şiddetin çözülmesi
için yasalarımız var; mevcut yasamızda, mevzuatımızda 6284 sayılı Yasa var. Ayrıca ilk imzacı
olduğumuzdan gurur duyduğumuz İstanbul Sözleşmesi var ama uygulama yönünde ciddi bir
siyasi irade olduğu da açık. Öncelikle kararlı bir siyasi irade lazım ve yasaların eksiksiz
uygulanması lazım. Kadınla erkeği eşit olarak görmeyen, fıtratına aykırı diye kadının toplum
içinde bile görülmesine tahammül edemeyen, kadını sadece aile içinde tarif eden bir
zihniyetle bu sorunu elbette çözemeyiz. "Kadın evin süsüdür, kocadır sever de döver de,
örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, kadınlar iş aradığında işsizlik yükseliyor, kadın edepli
olmalı, kahkaha atmamalı." söylemleriyle kadını ikinci plana iten bir bakış açısıyla elbette bu
sorunu çözemeyiz. Ya da "Cennet anaların ayaklarının altındadır." diyerek ağzımıza pelesenk
edip annemizin önce bir kadın olduğunu da görmezden gelirsek yine bu sorunu çözemeyiz.
YARGI, KATİLLERİ CESARETLENDİRİYOR
Mahkemelerde takım elbise giydi diye, sakal tıraşı oldu diye iyi hâl ya da tahrik indirimi
uygulanıp katillerin âdeta cesaretlendirildiğini kaydeden Bulut, kadına yönelik şiddeti
önlemenin yolunun, öncelikle bu zihniyetle mücadele etmekten, kadın ve erkek eşit olduğu
gerçeğini özümsemekten geçtiğini bildirdi. Bulut, “Kadınları yalnızca iyi bir ev kadını, iyi
anne, iyi eş ya da bu konuda sadece iyi aile bireyi olarak makbul görmek; kadını yok sayan,
ikinci sınıf gören zihniyetle biran önce yüzleşmek gerekiyor. Yargısıyla, medyasıyla, iktidarı,
muhalefetiyle topyekûn bir mücadeleden amasız, fakatsız şiddete karşı tek ses olmaktan
geçiyor. Örneğin toplumda tüm kesimler çocukların küçük yaşta evlendirilmesine karşı
çıkmalıdır, bunun bir suç olduğu açık, net bir şekilde ifade edilmelidir. Kadınlara yönelik
şiddette en küçük bir tolerans gösterilmemelidir” dedi.
KADINLARDAN KORKAN ZAVALLIDIR
Kadının eşitlik mücadelesinin tarihin en eski, en yaygın adalet arayışı, çağdaşlık mücadelesi
olduğunu kaydeden Bulut, kadın ve çocuk haklarının hiçbir siyasi partinin malzemesi, öznesi
olamayacağını belirtti. Kadın haklarını savunmanın, erkek şiddetinden korumanın siyasilerin
ayrılacağı değil birleşeceği bir konu olduğunu kaydeden Bulut, "Çağdaş ülkelerde kadının
bedeni ve tercihleri üzerinden siyaset yapılamaz. Kadının kaç çocuk yapacağına, hangi
yöntemle yapacağına ve ne giyeceğine muktedirler karar veremez. Kadının kendisi karar
verir. Kadınların özgürlüğünden korkanlar ancak zavallılardır, özgüveni olmayanlardır”
ifadelerini kullandı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMAYA ÇALIŞANLARIN ELİNE KATLEDİLECEK
HER BİR KADININ KANI BULAŞIR
İstanbul Sözleşmesi’nin, aileyi toplumsal eşitlik üzerinden tanımladığına dikkat çeken Bulut,
bugün İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar gündeme gelmesinin en önemli sebebinin, kadınları
hizada tutma anlayışının ve aile içinde erkeğe itaat ettirme anlayışının bir tekerrürü olduğunu
söyledi. Kadını erkek mülkiyetine sokmak isteyen bu anlayışın, köhne bir anlayış olduğunu
ifade eden Bulut şöyle devam etti: Kadınların katledildiği, yaşam haklarının ellerinden alındığı
bu ortamda İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamak istemeyenlerin eline Pınar'ın kanı bulaşır. "Aile
yapısını bozuyor." safsatasıyla İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açanların eline Ceren'in kanı
bulaşır. Kadının yaşam hakkını savunan İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırmaya
çalışanların eline gelecekte katledilecek her bir kadının kanı bulaşır. Kadınları yaşatabilmenin
tek yolu, 2014 yılından beri yürürlükte olan, ilk imzacısı olduğumuz ve övündüğümüz İstanbul
Sözleşmesi'ni fırlatıp atmak değil yükümlülüğünü yerine getirmektir.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.