TOPLU SÖZLEŞME SÜRECİNDE

GÜNDEM 15.07.2021 - 15:53, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:20 1901+ kez okundu.
 

TOPLU SÖZLEŞME SÜRECİNDE

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Adana Şube Başkanı Seher Emre, “Kamu çalışanlarının toplu sözleşme sürecinde, geçmiş yıllarda olduğu gibi tiyatro oynanmasını istemiyoruz” dedi. Emre, danışıklı dövüş ile yüzde 3,5 gibi zamlarla geçen toplu sözleşmede her alanda sorunların sumen altı edildiğini ileri sürdü.
Tüm kamu çalışanlarını doğrudan, ülkedeki diğer çalışanlar  ve emeklileri dolaylı ilgilendiren 2022-2023 yıllarına ilişkin toplu sözleşme görüşmeleri 2 Ağustos Pazartesi günü başlayacak.  Emre, açlık ve yoksulluk altında ezilen 3 milyon kamu emekçisinin ve 2 milyon kamu emeklisi “sözde toplu sözleşme” görüşmelerini artan sorunlarla karşıladığını kaydetti.    Türkiye’nin ekonomik kriz döneminden geçtiğini, enflasyonun yükseldiğini, paranın değer kaybettiğini, satın alma gücünün eridiğini ve herkesin ekmeğinin her geçen gün küçüldüğünü anımsatan Emre, “Ülkenin ekonomisi daralıyor. İşsizlik, tarihinin en yüksek noktasına doğru soluksuz tırmanıyor. Türkiye’de son 19 yıla damgasını vuran ekonomik politikalar başta kamu emekçileri olmak üzere emekçilerin aleyhine olmuştur. AKP iktidarı döneminde, kamu çalışanları ve emekliler, enflasyon artışının da altında zamlara mahkum edilmekte, verimlilik ve milli gelir artışından pay alamamaktadır. Bu durum, ülkemizdeki gelir dağılımının daha da adaletsizleşmesine yol açmaktadır.” dedi.  Emre, pandemiyle birlikte yaşam şartlarının daha da ağırlaştığını, işsizlik ve pahalılık koşullarının mutfakları kavurduğunu,  doğalgaza, elektriğe, benzine, gıda maddelerine, ulaşıma vs. fahiş oranlarda zam yapıldığını hatırlattı. Emre, şöyle dedi: “Türk Lirası Dolar ve Euro karşısında erirken, yurttaşların alım gücü günden güne azalırken AKP hükümeti görüşmelerde yine kendinden olmayan sendikaları ve kamu emekçilerini yok sayacaktır. Kamu çalışanlarının toplu sözleşme sürecinde geçmiş yıllarda olduğu gibi tiyatro oynanmasını istemiyoruz. Danışıklı dövüş ile yüzde 3,5 gibi zamlarla geçen toplu sözleşmede her alanda sorunlar adeta sumen altı edilmiştir. Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmet kolu çalışanlarının sorunları da aynı şekilde her geçen gün artmakta ve çözümsüz bırakılmaktadır. İş kolumuzun ana çekirdeğini oluşturan yükseköğretimde çalışan akademik, idari, teknik ve yardımcı personelin yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda çalışan öğretmen, idari, teknik ve yardımcı personellerin sorunlarını geçmiş dönemlerde olduğu gibi yeniden ele alıyor ve taleplerimizi iletiyoruz. İşkolumuzdaki çalışanların sorunlarını biliyoruz ve en yüksek perdeden seslendirmeye de devam edeceğiz.” Emre, 2011 yılında eşit işe eşit ücret kapsamında yapılan düzenlemelerle gelinen noktada, ek ödeme oranı en düşük olan kadronun öğretmenler olduğunu anımsatarak 2 bin lira civarında hak kaybının sürdüğünü bildirdi.    Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Adana Şube Başkanı Seher Emre"Eğitim-İş, bu orta oyununda figüran olmak yerine, emekçilerin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği mücadelesini tüm baskılara rağmen sürdürecektir.” dedi.   İlk kez Eğitim-İş tarafından gündeme getirilip siyasilerin gündemine giren hatta 2018 yılında seçim meydanında Cumhurbaşkanı tarafından “verdik” denilen 3600 ek göstergenin halen çözülmeyen sorun olarak durduğuna dikkat çeken Emre, şöyle devam etti: “Öğretmen atamaları kadrolu olmalı, tüm kadrolara atama yapılmalı, sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalı ve ücretli öğretmenlik uygulaması kaldırılmalıdır. Kamuda liyakat esaslı yönetici atamaları yapılmalı, sözlü sınav uygulamalarına son verilmeli, yer değiştirmelerde adaleti sağlayacak uygulamalar getirilmelidir. Vergi dilimindeki adaletsizliğin kaldırılmasını ve kamu çalışanları için yüzde 15’te sabitlenmesini talep ediyoruz. Eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda çalışan tüm personele bir maaş tutarında eğitime hazırlık ödeneği ödenmelidir. Akademik personele ödenenler dahil ek ders ücretleri yüzde 50 arttırılmalı, ek derslerde yaşanan sorunlar, özellikle de pandemi döneminde yaşanan yani öğretmenden kaynaklı olmayan (öğrencinin derse gelmemesi, eğitime ara verilmesi… gibi ) durumlarda yaşanan hak kayıpları sorunu çözülmelidir. Adaletli ek ders düzenlemesi yapılarak ek ders ücreti almayan öğretmenlerin en az 15 saat ek ders ücreti almaları sağlanmalı, diğer öğretmenlere de bu noktada artış sağlanmalı; nöbet, belleticilik, İYEP, mesleki açık lise, tercih danışmanlığı gibi görevlerin teşviğini sağlayacak artışlar yapılmalıdır.  Öğretmenlerin maaş karşılığı ders saatleri tüm branşlar için 15 saatte eşitlenmelidir. Doğum öncesi izin süresi pandemi döneminde olduğu gibi 16 haftaya doğum sonrası ise bir yıla çıkarılacak şekilde düzenlenmelidir. Yiyecek ve giyecek yardımlarının kapsamları genişletilmelidir. Yükseköğretim kurumlarının toplu sözleşme ve sosyal denge düzenlemesi yapılmalıdır. Adaletsizliğin her geçen gün arttığı başöğretmenlik, uzman öğretmenlik uygulamasına son verilmeli 8 yılını dolduran tüm öğretmenlere uzman öğretmenlik, 15 yılını dolduranlara ise başöğretmenlik tazminatı ödenmelidir.  Yardımcı hizmetler personellerinin görev tanımları yapılmalı, mesai ücretleri arttırılmalı ve sınav, seçim gibi görevlerdeki haksızlıklar giderilmelidir. Eğitim-İş olarak ana hatlarıyla açıkladığımız sorunların yanı sıra eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda gerek ekonomik gerekse özlük haklarında yaşanan sorunlara çözüm olmayan toplu sözleşme; senaryosunu iktidarın yazdığı, yönetmenliğini iktidarın yaptığı, masadakilerin ise acemice sahnelediği tiyatrodan öteye gitmeyecektir."
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Adana Şube Başkanı Seher Emre, “Kamu çalışanlarının toplu sözleşme sürecinde, geçmiş yıllarda olduğu gibi tiyatro oynanmasını istemiyoruz” dedi. Emre, danışıklı dövüş ile yüzde 3,5 gibi zamlarla geçen toplu sözleşmede her alanda sorunların sumen altı edildiğini ileri sürdü.

Tüm kamu çalışanlarını doğrudan, ülkedeki diğer çalışanlar  ve emeklileri dolaylı ilgilendiren 2022-2023 yıllarına ilişkin toplu sözleşme görüşmeleri 2 Ağustos Pazartesi günü başlayacak.  Emre, açlık ve yoksulluk altında ezilen 3 milyon kamu emekçisinin ve 2 milyon kamu emeklisi “sözde toplu sözleşme” görüşmelerini artan sorunlarla karşıladığını kaydetti. 

 

Türkiye’nin ekonomik kriz döneminden geçtiğini, enflasyonun yükseldiğini, paranın değer kaybettiğini, satın alma gücünün eridiğini ve herkesin ekmeğinin her geçen gün küçüldüğünü anımsatan Emre, “Ülkenin ekonomisi daralıyor. İşsizlik, tarihinin en yüksek noktasına doğru soluksuz tırmanıyor. Türkiye’de son 19 yıla damgasını vuran ekonomik politikalar başta kamu emekçileri olmak üzere emekçilerin aleyhine olmuştur. AKP iktidarı döneminde, kamu çalışanları ve emekliler, enflasyon artışının da altında zamlara mahkum edilmekte, verimlilik ve milli gelir artışından pay alamamaktadır. Bu durum, ülkemizdeki gelir dağılımının daha da adaletsizleşmesine yol açmaktadır.” dedi. 

Emre, pandemiyle birlikte yaşam şartlarının daha da ağırlaştığını, işsizlik ve pahalılık koşullarının mutfakları kavurduğunu,  doğalgaza, elektriğe, benzine, gıda maddelerine, ulaşıma vs. fahiş oranlarda zam yapıldığını hatırlattı. Emre, şöyle dedi: “Türk Lirası Dolar ve Euro karşısında erirken, yurttaşların alım gücü günden güne azalırken AKP hükümeti görüşmelerde yine kendinden olmayan sendikaları ve kamu emekçilerini yok sayacaktır. Kamu çalışanlarının toplu sözleşme sürecinde geçmiş yıllarda olduğu gibi tiyatro oynanmasını istemiyoruz. Danışıklı dövüş ile yüzde 3,5 gibi zamlarla geçen toplu sözleşmede her alanda sorunlar adeta sumen altı edilmiştir. Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmet kolu çalışanlarının sorunları da aynı şekilde her geçen gün artmakta ve çözümsüz bırakılmaktadır. İş kolumuzun ana çekirdeğini oluşturan yükseköğretimde çalışan akademik, idari, teknik ve yardımcı personelin yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda çalışan öğretmen, idari, teknik ve yardımcı personellerin sorunlarını geçmiş dönemlerde olduğu gibi yeniden ele alıyor ve taleplerimizi iletiyoruz. İşkolumuzdaki çalışanların sorunlarını biliyoruz ve en yüksek perdeden seslendirmeye de devam edeceğiz.”

Emre, 2011 yılında eşit işe eşit ücret kapsamında yapılan düzenlemelerle gelinen noktada, ek ödeme oranı en düşük olan kadronun öğretmenler olduğunu anımsatarak 2 bin lira civarında hak kaybının sürdüğünü bildirdi. 

 

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Adana Şube Başkanı Seher Emre"Eğitim-İş, bu orta oyununda figüran olmak yerine, emekçilerin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği mücadelesini tüm baskılara rağmen sürdürecektir.” dedi.


 

İlk kez Eğitim-İş tarafından gündeme getirilip siyasilerin gündemine giren hatta 2018 yılında seçim meydanında Cumhurbaşkanı tarafından “verdik” denilen 3600 ek göstergenin halen çözülmeyen sorun olarak durduğuna dikkat çeken Emre, şöyle devam etti:

“Öğretmen atamaları kadrolu olmalı, tüm kadrolara atama yapılmalı, sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalı ve ücretli öğretmenlik uygulaması kaldırılmalıdır. Kamuda liyakat esaslı yönetici atamaları yapılmalı, sözlü sınav uygulamalarına son verilmeli, yer değiştirmelerde adaleti sağlayacak uygulamalar getirilmelidir. Vergi dilimindeki adaletsizliğin kaldırılmasını ve kamu çalışanları için yüzde 15’te sabitlenmesini talep ediyoruz. Eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda çalışan tüm personele bir maaş tutarında eğitime hazırlık ödeneği ödenmelidir. Akademik personele ödenenler dahil ek ders ücretleri yüzde 50 arttırılmalı, ek derslerde yaşanan sorunlar, özellikle de pandemi döneminde yaşanan yani öğretmenden kaynaklı olmayan (öğrencinin derse gelmemesi, eğitime ara verilmesi… gibi ) durumlarda yaşanan hak kayıpları sorunu çözülmelidir. Adaletli ek ders düzenlemesi yapılarak ek ders ücreti almayan öğretmenlerin en az 15 saat ek ders ücreti almaları sağlanmalı, diğer öğretmenlere de bu noktada artış sağlanmalı; nöbet, belleticilik, İYEP, mesleki açık lise, tercih danışmanlığı gibi görevlerin teşviğini sağlayacak artışlar yapılmalıdır.  Öğretmenlerin maaş karşılığı ders saatleri tüm branşlar için 15 saatte eşitlenmelidir. Doğum öncesi izin süresi pandemi döneminde olduğu gibi 16 haftaya doğum sonrası ise bir yıla çıkarılacak şekilde düzenlenmelidir. Yiyecek ve giyecek yardımlarının kapsamları genişletilmelidir. Yükseköğretim kurumlarının toplu sözleşme ve sosyal denge düzenlemesi yapılmalıdır. Adaletsizliğin her geçen gün arttığı başöğretmenlik, uzman öğretmenlik uygulamasına son verilmeli 8 yılını dolduran tüm öğretmenlere uzman öğretmenlik, 15 yılını dolduranlara ise başöğretmenlik tazminatı ödenmelidir.  Yardımcı hizmetler personellerinin görev tanımları yapılmalı, mesai ücretleri arttırılmalı ve sınav, seçim gibi görevlerdeki haksızlıklar giderilmelidir. Eğitim-İş olarak ana hatlarıyla açıkladığımız sorunların yanı sıra eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda gerek ekonomik gerekse özlük haklarında yaşanan sorunlara çözüm olmayan toplu sözleşme; senaryosunu iktidarın yazdığı, yönetmenliğini iktidarın yaptığı, masadakilerin ise acemice sahnelediği tiyatrodan öteye gitmeyecektir."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.