– ve biz, 78 milyon, onların faizini ödemek için yaşıyoruz –
Bu topraklarda bir zamanlar emek kutsaldı,
Toprakla ter karışınca helal rızık olurdu.
Şimdi?
Bir avuç insan,
– sayıları Adana kadar bile değil –
Bankalarda oturuyor ve sadece paralarının büyümesini izliyor.
Ve o para…
Halkın vergisinden,
Çalışanın maaşından,
Esnafın sabrından,
Emeklinin duasından,
Yani bu yoksul milletin alın terinden doğuyor.
2 milyon kişi, 15 trilyon TL’lik servetiyle,
her ay 400 milyar TL faiz alıyor.
Sadece faiz.
Ne fabrika var, ne tarlaya inen bir el,
Ne sokakta çalışan bir ayak.
Sadece para ve onun çığlık atmayan gücü.
Ama o çığlık atmasa da,
Biz duyuyoruz:
Çünkü o çığlık, bizim boğazımıza düğüm olan sessizlik.
O faiz, bizim yitirdiğimiz huzurun diğer adıdır.
Türkiye’de artık iki ülke var:
Biri paranın konuştuğu,
Diğeri emeğin susturulduğu.
Ve şimdi sormak gerek:
Bir milletin çoğunluğu yaşamak için borçlanıyor,
azınlığı ise yaşamadığı hayattan faiz alıyorsa…
Bu hangi adaletin dünyasıdır?
Adana kadar nüfuslu bu ayrıcalıklı zümre,
sadece bankaları değil,
bu halkın umutlarını, çocuklarının geleceğini,
yoksulun sofradaki son lokmasını yönetiyor.
Ama her çağın sonunda,
bir soru kalır geriye:
“Kim çalıştı, kim kazandı?”
Ve bu sorunun cevabında,
bir gün hesap gününün sesi yükselecek.
⸻
“Zenginliğin yalnız bir zümrede toplanması, devletlerin yıkımına işarettir.”
İbn Haldun,