Ceyhan Nehri… Binlerce yıldır Akdeniz’e ulaşan bu kadim suyolu, sadece bir nehir değil, aynı zamanda Çukurova’nın bereketini taşıyan bir damar, bir yaşam kaynağıdır. Geçmişten günümüze tarımın başkenti olan Ceyhan Ovası, işte bu nehir sayesinde var oldu. Nehir aktıkça tarlalar yeşerdi, buğday başak verdi, pamuk açtı, narenciye dalları meyveyle ağırlaştı. Ancak şimdi, o damar tıkanıyor, sular kirleniyor ve balıklar ölüyorsa çiftçi de ölüyor demektir.
Bugün Ceyhan Nehri bir felaketin eşiğinde. Atıklarla kirlenen su, artık eskisi gibi hayat taşımıyor. Ölü balıklar kıyılara vuruyor, suyun rengi değişiyor ve doğa adeta sessiz bir çığlık atıyor. Nehrin can çekişmesi, sadece balıkların değil, toprakların da ölüme sürüklenmesi demek. Çünkü Ceyhan Nehri, yalnızca bir su kaynağı değil, bölgenin ekonomik, ekolojik ve sosyal yapısını ayakta tutan bir sütun.
Ancak felaket sadece tarımla sınırlı değil. Nehir boyunca uzanan sulak alanlar, sayısız kuş türüne de ev sahipliği yapıyor. Yumurtalık Lagünü ve Karataş’taki kuş milli parkı, göçmen kuşların dinlenme, beslenme ve üreme alanlarından biri. Her yıl binlerce flamingo, pelikan, yalıçapkını ve daha birçok kuş türü bu sulak alanlara geliyor. Ancak kirlenen sular, onların da yaşamını tehdit ediyor. Zehirli atıklar besin zincirine karışıyor, sular çekildikçe yaşam alanları daralıyor. Nehir ölürse, bu kuşlar da göç edecek yer bulamayacak, nesilleri tehlikeye girecek.
Peki, bu duruma nasıl gelindi? Sanayi atıkları, bilinçsiz tarımsal ilaçlama, kontrolsüz evsel ve endüstriyel kirlilik… İnsan eliyle yaratılan bu felaket, en büyük darbeyi yine insana vuruyor. Çünkü doğanın dengesini bozduğumuzda, aslında kendi varlığımızı tehdit ediyoruz.
Ceyhan Nehri ölürse, çiftçi ölür. Çiftçi ölürse, tarım biter. Tarım biterse, sofralarımızdaki ekmek azalır, raflardaki ürünler kat kat pahalanır. Sulak alanlar kurursa, kuşlar yuvasız kalır, ekosistem çöker. Bugün göz yumduğumuz bu çevre felaketi, yarın hepimizin hayatına dokunan büyük bir krize dönüşecek.
Ne yapmalı? Öncelikle yetkililerin derhal harekete geçmesi gerekiyor. Nehir boyunca denetimler artırılmalı, sanayi tesislerinin atıkları sıkı şekilde kontrol edilmeli ve kirletenler ağır yaptırımlarla cezalandırılmalı. Çiftçilere daha bilinçli tarım uygulamaları sunulmalı, doğal dengeyi koruyacak sürdürülebilir politikalar geliştirilmelidir. Ayrıca, Yumurtalık ve Karataş’taki kuş milli parklarının korunması için acil eylem planları oluşturulmalı, sulak alanların kuruması önlenmelidir. Çünkü bu nehir yalnızca bugün yaşayanların değil, geçmişten geleceğe uzanan bir mirastır.
Ceyhan Nehri’ni kurtarın! Çünkü bu sadece bir nehir meselesi değil; toprağın, ekmeğin, doğanın ve geleceğin meselesidir. Unutmayalım, su hayattır ve hayatımız elimizden kayıp gitmek üzere…