Anasayfa
Yazarlar
Namık Kemal BİÇER
Yazı Detayı
Bu yazı 199 kez okundu.
Kavanozdaki Para ve Eriyip Giden Değer
Evde bir kavanozum vardı. Yıllardır içine bozukluk atardım. “Bir gün lazım olur” diye… Dün açtım, saydım: tam 445 lira. Eskiden bu para küçümsenmezdi; bir ailenin haftalık alışverişine rahat rahat yeterdi. Cebime doldurdum ve çıktım, belki markette işe yarar diye.
İlk markette kasiyere sordum:
“Bunlarla alışveriş yapabilir miyim?”
Kasiyer paraya bakıp cevap verdi:
“Ancak yüz liraya kadar alırız. Bir ve beşlikleri kabul ederiz. Bir liranın altındaki bozukları almamak kaydıyla.”
İkinci market de aynı cevabı verdi. Son umutla kedimin mamasını aldığım dükkâna uğradım; satıcı daha ben cümlemi bitirmeden:
“Asla.”
Elde kavanozdan çıkan paralarla eve dönerken düşündüm: Bir zamanlar gelecek için saklanan umut, bugün kimsenin gözünde sadece öylesine bir metal yığınına dönüşmüş.
Ama mesele sadece marketlerdeki reddedilen bozuk paralar değildi. Kavanozda biriken bu paralar, enflasyonun gizli eline kurban gitmişti. Bir zamanlar değerli olan her lira, her kuruş, yıllar içinde pul haline gelmişti. İnsanlar sabırla biriktiriyor, emeğinin karşılığını saklamaya çalışıyordu; ama devletin ve ekonominin kırılgan politikaları, hayat pahalılığı ve fiyat istikrarsızlığı, o değerleri eritti.
Bugün artık para, yalnızca bir alışveriş aracı değil; toplumun güveninin ve emeğin ölçüsü. Eğer para değersizleşiyorsa, demek ki toplumun güveni de değersizleşmiş demektir. Kavanozdaki bozukluklar, sadece metal değil; yavaş yavaş eriyen emeğimizin, değersizleşen alın terimizin ve küçülen umudumuzun sembolü olmuş.
Ekonomik veriler, enflasyon rakamları ve günlük hayatın zorluğu bunu gözler önüne seriyor: İnsanlar birikim yapamıyor, küçük tasarruflar eriyip gidiyor. Pazarda 5 TL’lik bozukluklar kabul edilmiyor, 1 TL’nin altındaki paralar değersiz sayılıyor. Bu, yalnızca paranın değil, toplumun ve geleceğe dair güvenin de pul hâline geldiğinin kanıtı.
Cebimdeki kavanoz ağırlaşmıştı; ama asıl ağırlık metalin kendisinden değil, üstündeki değersizlik yükünden geliyordu. Bu kavanoz, sadece parayı değil; ekonomiyi, toplumu ve bireylerin hayallerini de taşıyordu.
Ve düşündüm: Bir gün uyanacağız, elimizde kalan metal parçaları ve pul hâline gelmiş banknotlar olacak. Ama ne para kalacak, ne de insanın emeğinin karşılığı.
Kavanozdaki para eridi. Umutlar da eriyor.
Ekleme
Tarihi: 21 Eylül 2025 -Pazar
Kavanozdaki Para ve Eriyip Giden Değer
Evde bir kavanozum vardı. Yıllardır içine bozukluk atardım. “Bir gün lazım olur” diye… Dün açtım, saydım: tam 445 lira. Eskiden bu para küçümsenmezdi; bir ailenin haftalık alışverişine rahat rahat yeterdi. Cebime doldurdum ve çıktım, belki markette işe yarar diye.
İlk markette kasiyere sordum:
“Bunlarla alışveriş yapabilir miyim?”
Kasiyer paraya bakıp cevap verdi:
“Ancak yüz liraya kadar alırız. Bir ve beşlikleri kabul ederiz. Bir liranın altındaki bozukları almamak kaydıyla.”
İkinci market de aynı cevabı verdi. Son umutla kedimin mamasını aldığım dükkâna uğradım; satıcı daha ben cümlemi bitirmeden:
“Asla.”
Elde kavanozdan çıkan paralarla eve dönerken düşündüm: Bir zamanlar gelecek için saklanan umut, bugün kimsenin gözünde sadece öylesine bir metal yığınına dönüşmüş.
Ama mesele sadece marketlerdeki reddedilen bozuk paralar değildi. Kavanozda biriken bu paralar, enflasyonun gizli eline kurban gitmişti. Bir zamanlar değerli olan her lira, her kuruş, yıllar içinde pul haline gelmişti. İnsanlar sabırla biriktiriyor, emeğinin karşılığını saklamaya çalışıyordu; ama devletin ve ekonominin kırılgan politikaları, hayat pahalılığı ve fiyat istikrarsızlığı, o değerleri eritti.
Bugün artık para, yalnızca bir alışveriş aracı değil; toplumun güveninin ve emeğin ölçüsü. Eğer para değersizleşiyorsa, demek ki toplumun güveni de değersizleşmiş demektir. Kavanozdaki bozukluklar, sadece metal değil; yavaş yavaş eriyen emeğimizin, değersizleşen alın terimizin ve küçülen umudumuzun sembolü olmuş.
Ekonomik veriler, enflasyon rakamları ve günlük hayatın zorluğu bunu gözler önüne seriyor: İnsanlar birikim yapamıyor, küçük tasarruflar eriyip gidiyor. Pazarda 5 TL’lik bozukluklar kabul edilmiyor, 1 TL’nin altındaki paralar değersiz sayılıyor. Bu, yalnızca paranın değil, toplumun ve geleceğe dair güvenin de pul hâline geldiğinin kanıtı.
Cebimdeki kavanoz ağırlaşmıştı; ama asıl ağırlık metalin kendisinden değil, üstündeki değersizlik yükünden geliyordu. Bu kavanoz, sadece parayı değil; ekonomiyi, toplumu ve bireylerin hayallerini de taşıyordu.
Ve düşündüm: Bir gün uyanacağız, elimizde kalan metal parçaları ve pul hâline gelmiş banknotlar olacak. Ama ne para kalacak, ne de insanın emeğinin karşılığı.
Kavanozdaki para eridi. Umutlar da eriyor.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.