Anasayfa
Yazarlar
Namık Kemal BİÇER
Yazı Detayı
Bu yazı 77 kez okundu.
Yarını Olmayanların Bugünü
Bu kalabalık zenginlikten değil, geleceksizlikten.
Yıl 2007.
Arnavutluk’ta. Bir holdingin organizasyonlarını yürütüyorum. Ülke yoksul, işsizlik diz boyu, maaşlar yerlerde. Sokakta insanlara bakıyorsun; gelecek yok, umut yok, istikrar yok.
Ama kafeler dolu.
Masalar dolu.
Caddeler kalabalık.
Bu çelişkiyi Tiran Belediye Başkanı’na sordum.
“Başkan, bu yoksullukta bu kafeler neden dolu?”
Verdiği cevabı o gün tam kavrayamamıştım. Yıllarca zihnimde dolaştı ama yerine oturtamamıştım. Şöyle demişti:
“Gelecekten bir beklentiniz yoksa, yaşamak için sosyal olmak zorundasınız. Hayat, bugüne sıkışır.”
Şimdi anlıyorum.
Bugün dönüp ülkemize bakıyorum.
Ekonomi çökmüş deniyor.
İnsanlar aç deniyor.
Geçinemiyoruz deniyor.
Ama AVM’ler dolu.
Herkesin elinde son model telefon.
Lüks kahveciler tıklım tıklım.
Markalı kıyafetler, pahalı ayakkabılar, pahalı alışkanlıklar…
Peki bu ne?
Bu bir zenginlik hali değil.
Bu bir geleceksizlik hali.
İnsanlar ev alamayacağını biliyor.
Araba hayal.
Birikim desen, enflasyon karşısında eriyip gidiyor.
“Bugün kenara koysam, yarın zaten değeri kalmayacak” diyor.
O zaman ne yapıyor?
Bugünü tüketiyor.
Bu bir hedonizm değil, bu bir savunma refleksi.
“Fakir değilim” deme çabası.
“Ben de buradayım” diye haykırmak.
Görünür olmak.
Çünkü bu ülkede fakir olmak yalnızca parasız olmak değil;
hor görülmek demek.
yok sayılmak demek.
aşağılanmak demek.
İnsan da buna karşı bir zırh geliştiriyor.
Telefonu zırh yapıyor.
Kahveyi zırh yapıyor.
Markayı zırh yapıyor.
Bak diyor:
“Ben fakir değilim.”
“Ben de yaşıyorum.”
“Ben de iyiyim.”
Aslında bu, içsel bir huzur arayışı.
Ama aynı zamanda bastırılmış bir aşağılık kompleksi.
Çünkü fakir görünmek, bu düzende hayatta kalamamakla eşdeğer.
Bu yüzden insanlar geleceğe yatırım yapmıyor.
Çünkü gelecek yok.
Bugüne yatırım yapıyorlar.
An’a.
Arnavutluk’un 2007’de yaşadığı şey,
bugün bizim yaşadığımız şeyin erken fragmanıydı.
Toplum, umutla değil;
alışkanlıklarla ayakta duruyor.
Kafeler doluysa,
bu zenginlikten değil;
gelecek boşluğundandır.
Ve asıl tehlike de tam burada başlıyor.
Ekleme
Tarihi: 27 Aralık 2025 -Cumartesi
Yarını Olmayanların Bugünü
Bu kalabalık zenginlikten değil, geleceksizlikten.
Yıl 2007.
Arnavutluk’ta. Bir holdingin organizasyonlarını yürütüyorum. Ülke yoksul, işsizlik diz boyu, maaşlar yerlerde. Sokakta insanlara bakıyorsun; gelecek yok, umut yok, istikrar yok.
Ama kafeler dolu.
Masalar dolu.
Caddeler kalabalık.
Bu çelişkiyi Tiran Belediye Başkanı’na sordum.
“Başkan, bu yoksullukta bu kafeler neden dolu?”
Verdiği cevabı o gün tam kavrayamamıştım. Yıllarca zihnimde dolaştı ama yerine oturtamamıştım. Şöyle demişti:
“Gelecekten bir beklentiniz yoksa, yaşamak için sosyal olmak zorundasınız. Hayat, bugüne sıkışır.”
Şimdi anlıyorum.
Bugün dönüp ülkemize bakıyorum.
Ekonomi çökmüş deniyor.
İnsanlar aç deniyor.
Geçinemiyoruz deniyor.
Ama AVM’ler dolu.
Herkesin elinde son model telefon.
Lüks kahveciler tıklım tıklım.
Markalı kıyafetler, pahalı ayakkabılar, pahalı alışkanlıklar…
Peki bu ne?
Bu bir zenginlik hali değil.
Bu bir geleceksizlik hali.
İnsanlar ev alamayacağını biliyor.
Araba hayal.
Birikim desen, enflasyon karşısında eriyip gidiyor.
“Bugün kenara koysam, yarın zaten değeri kalmayacak” diyor.
O zaman ne yapıyor?
Bugünü tüketiyor.
Bu bir hedonizm değil, bu bir savunma refleksi.
“Fakir değilim” deme çabası.
“Ben de buradayım” diye haykırmak.
Görünür olmak.
Çünkü bu ülkede fakir olmak yalnızca parasız olmak değil;
hor görülmek demek.
yok sayılmak demek.
aşağılanmak demek.
İnsan da buna karşı bir zırh geliştiriyor.
Telefonu zırh yapıyor.
Kahveyi zırh yapıyor.
Markayı zırh yapıyor.
Bak diyor:
“Ben fakir değilim.”
“Ben de yaşıyorum.”
“Ben de iyiyim.”
Aslında bu, içsel bir huzur arayışı.
Ama aynı zamanda bastırılmış bir aşağılık kompleksi.
Çünkü fakir görünmek, bu düzende hayatta kalamamakla eşdeğer.
Bu yüzden insanlar geleceğe yatırım yapmıyor.
Çünkü gelecek yok.
Bugüne yatırım yapıyorlar.
An’a.
Arnavutluk’un 2007’de yaşadığı şey,
bugün bizim yaşadığımız şeyin erken fragmanıydı.
Toplum, umutla değil;
alışkanlıklarla ayakta duruyor.
Kafeler doluysa,
bu zenginlikten değil;
gelecek boşluğundandır.
Ve asıl tehlike de tam burada başlıyor.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
