Tarım ülkesiyiz,
hayvancılık ülkesiyiz. 
Ancak ne yeterince ekebiliyor, 
ne yeterince 
besicilik yapabiliyoruz. 
Devlet bir dönem iyi 
teşvikler verdi. 
Peki onu bizim 
çiftçimiz ne yaptı?
İşini geliştirmesi gereken
yerlere kullanabildi mi? 
Bu sorunun cevabını galiba 
hiçbirimiz veremeyiz. 
Çünkü işler ancak 
tersine dönünce 
birbirimizi sorguluyoruz. 
Halbuki denetim 
mekanizmaları işletilse; 
hiçbir sorun yaşanmaz. 
Teftişler neden yapılır?
O kurum ve kuruluştaki 
işler daha sağlıklı 
işlesin diye ancak 
bizde müfettişlik 
ceza kesme geleneği 
haline dönünce; 
herkes birbirine bu sopayla 
vurmaya kalkıyor. 
Önce bizim ülke olarak ve 
bir ilke olarak denetim 
mekanizmalarını işlerlik 
kazandıracak bir yapıya 
kavuşturmamız gerekiyor. 
Tarım ülkesinde teşvikler 
ve destekler yapılan işe 
göre verilmeli. Ve verilen 
parayla neler yapıldığı 
kesinlikle kontrol edilmeli. 
Hani diyorlar ya; inşaat 
sektörü Türkiye'nin lokomotifi diye. 
200 kalem ürüne 
canlılık getiriyor sözleri...
Peki ya tarım ne?
Kaç kalem ve kişiye canlılık getiriyor?
Bir düşünsenize...
Mustafa Sarıgül'ün deyimiyle; 
"Tarım bu ülkenin petrolüdür." 
Bence başka da bir şeye 
ihtiyacımız yok...
Keşke bu işi kendimiz için 
daha işler bir hale getibilsek. 
